Franca Çeviri İspanyolca
508 parallel translation
Yüzsüz olsa da açık sözlü Tae Yang daha iyi.
Aunque suenes muy franca, me gustas más cuando eres sincera.
Pekala, o halde yüzsüzce söyleyeceğim.
Bien, entonces seré franca y le diré cómo es.
Samimi dostluklar, Hareketin kutlanmasıyla gelişti... özellikle burada bulunan Silahlı Kuvvetlerin temsilcileri, şu anda Führer'in emri altında!
En camaradería franca el saludo del Movimiento esta extendido Particularmente entre los representantes aquí de las Fuerzas Armadas ¡ Ahora bajo los mandatos del Führer!
Sir Joseph Banks, Amiral Lord Hood ve Roger Byam'ı yargılayan divan-ı harp mahkemesi yargıcının ricaları üzerine...
En respuesta a la franca apelación de Sir Joseph Banks y de Lord Hood, Almirante del Blue y Presidente de la corte marcial donde fue enjuiciado Roger Byam...
Anladığımı gösterdim ve gülümsedim.
Su franca sonrisa me indica la reciprocidad de tal sentimiento.
Sana karşı dürüst olacağım.
Seré franca.
İşinizin daha ne kadar süreceğine dair samimi bir tahmin duymak istiyoruz.
Quisiéramos una estimación franca de cuánto tiempo les tomará.
- Açık konuşayım mı?
- ¿ Quiere que sea franca?
Gerçekten, hiç Johnnie'ye bir şeyi inkar ettirebildin mi?
Sé franca, ¿ has podido negarle algo a Johnnie alguna vez?
Sadece... - Bana açık davramanı isterdim.
- Quiero que seas franca conmigo.
Tamamen açık sözlü ol.
Sé absolutamene franca.
Aşk mektupları, daha şimdiden ha?
Ya empiezan las notas de amor. Es la franca opinión de la ciencia.
En azından dürüst bir cevap.
- No. Al menos, eres franca.
Benden ne istiyorsun? Biraz konuşmak istiyorum.
- Una pequeña charla franca.
Siz dürüst oldunuz.
Usted ha sido muy franca.
Eğer bu kadar açık olacaksak, evet, istiyorum.
Para serte franca, sí.
- Bana karşı dürüst olmanızı istemeden önce, sanırım size tamamen dürüst olmam gerekiyor.
- Antes de que usted sea franca conmigo, quizá debería ser completamente franco con usted.
Açık konuşacağım...
Seré franca.
Kadastrocunun arkadaşını hatırlıyor musunuz?
- Franca Marzi, Ginger Rogers. - Claro. No, no. ¿ Se acuerdan de la amiga del aparejador?
Bu kadar açık sözlü olmamdan rahatız olmadın değil mi?
Pero no te molesta que sea tan franca, ¿ o sí?
Jeff, sana dürüst davranacağım.
Jeff, te seré franca.
Ben çok açık sözlüyümdür. Sana bir şey söyleyeceğim.
Soy una persona muy franca y le diré algo.
Ben de açık sözlüyümdür ve şimdi sana bir şey söyleyeceğim.
Yo también soy franca, y le diré algo :
Dürüstlükle, samimiyetle, ve tarafsızca hazırlanmış.
Presentados franca y honestamente con imparcialidad y objetividad.
Çalışanlarından biri aniden rahatsızlanmış ve acilen birisine ihtiyaçları varmış ben de personel müdürüyle konuştum ve itiraf etmeliyim ki ona karşı çok açık sözlü değildim, yani...
El hombre que tenían se enfermó y necesitaban un reemplazo así que hablé con el gerente de recursos humanos y... Debo admitir que no fui del todo franca con él...
Bu kadar dürüst küçük bir kızı tanımak ne hoş.
Me encanta ver a una niña tan franca.
- Böylesini hiç görmemiştim. - Kambur balinalar buradan geçiyor... Mavi balinalar buradan, kaşalotlar da buradan.
- Por aquí va la jorobada, la azul, la franca, el cachalote...
Açık mı konuşayım?
¿ Puedo ser franca?
Size karşı çok dürüst olacağım, Bayan Herman.
Estoy siendo muy franca con usted, señora. Herman.
Ondan armağanlar kabul etmek istersen, hatta küçük bir işyeri, ya da açık sözlü olmak gerekirse, oda, barınma ve geçinecek kadar bir şey istersen karşı çıkmam.
Si quiere aceptar regalos de él, incluso hasta el punto de un pequeño establecimiento, o para ser franca, alojamiento, comida y suficiente para salir adelante, No me importa.
Evet Yüzbaşı, bu astsubay ile bizim aramızda ki farkı anlamışsındır. Biz erler, buna demokrasi diyoruz.
Como verá, hay franca cordialidad entre superiores y soldados, esto es democracia.
Yapabileceğini biliyorum, ama açık konuşmak en iyisi.
Sé que puedes, pero es mejor que sea franca.
İşin aslı, o "zınk" olayı olmadı.
Seré franca contigo : la antigua chispa se extinguió.
Avans için her zaman kapını çalmaktan hiç hoşlanmıyorum ama kazandıklarım da buhar olup uçuyor.
Perdone que siempre le pida adelantos... Su franca inocencia me desarma.
Açık konuşabilir miyim? - Elbette.
- Creo que debo ser franca.
O bir yabancıydı.
Ella era franca.
- Belki de, ama denemeliyim, Franca.
Puede ser, pero tengo que intentar llegar a tiempo.
- Zahmet etme, Franca götürecek.
- No se moleste, Franca me llevará.
Burada duran gazete nerede?
Buenos días, Pierre... Buenos días, Franca. - Dime, ¿ dónde está mi revista semanal?
İyi misin, Franca?
- Hola, Franca. ¿ Qué tal?
Dinle, Franca.
Franca, escúchame.
Franca, yorgunum uyumam gerek.
Escucha, Franca, estoy muy cansado, necesito dormir.
Bu kadar acil mi?
- Franca, no hay por qué precipitarse.
- Dinle Franca!
- Oye, Franca...
Sakinleş, Franca.
- Cálmate...
Hayır Franca, kendimden nefret ediyorum.
- No, Franca... Es a mí a quién detesto.
Tüm bu olanlardan sonra yürümez, sen de çok iyi biliyorsun.
No. Franca, sabes que no es posible. Cuando se ha tomado una determinación así...
Franca, sakinleşmen gerek.
Franca, no tienes por qué ponerte de esta forma.
Franca iyi değil...
Franca no se encuentra bien.
Neden, Franca Marzi olmaz mı?
Con Esther Williams.
Franca Marzi, Ginger Rogers...
¿ Y con Franca Marzi, no?