English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ G ] / Gelıp

Gelıp Çeviri İspanyolca

476 parallel translation
- Çok ayıp Jesse. Gel.
- ¿ Qué modales son ésos?
Gel. Güzel bir ateş yakıp balıkların bir kısmını pişirelim.
Ven, haremos una fogata y comeremos pescado.
Tambul, bir adam alıp gel.
Tambul, trae a un hombre y seguidme.
- Yedek anahtarı alıp yukarı gel.
- Trae la llave maestra.
Hadi gel! Yukarı çıkıp annene işimle ilgili haberi verelim!
Venga, vamos a contarle a mamá lo del trabajo!
Hadi gel, canım! Şehri yakıp kavuracağız! Dükkanların içini boşaltacağız!
Vamos a dar una vuelta por la ciudad. ¡ A desvalijar las tiendas!
Gel haydi, kıpırda.
Únete a los otros.
Sen benimle gel. Bufalo avlayıp...
Cazaremos búfalos.
McIlhenny, defter kalem alıp gel.
Mclilhenny, traiga Vd. papel y lápiz.
Kalıp onunla karşı karşıya gel.
Quédate aquí y haz lo que quieras.
Gel. Buradan çıkıp gidelim.
Salgamos de aquí.
Bir tanesine atlayıp kiliseye gel.
- Que se vaya a la porra.
Ofisteydim ve karım telefonla beni arayıp hemen eve gel dedi.
Estaba en la oficina.
Artık saklanmak zorunda değilsin Danny. O bıçağı yere bırakıp benimle gel hadi.
Ya no tienes que esconderte, Danny.
Gel Maria, yukarıya çıkıp biraz dinlenelim.
Vamos, María, vayamos arriba un rato
Endişelenme yani. Annenin küllerini alıp bizimle Brezilya'ya gel.
Tú trae las cenizas de tu madre y ven con nosotros a Brasil.
"Gel bili bili." diye bağırıp elindeki sopayı çizmelerine vuruyordu.
Entonces gritó, "Ven aquí, pollito, pollito!" Y golpeó su bastón contra sus botas.
Gel, yukarı çıkıp onları dinleyelim.
Vamos a comer algo.
Hemen eve git de sözünü ettiğin çiçeği alıp gel.
Vuelve a casa y trae esa planta.
Subert Alley'de dur, sepetini ve elmalarını alıp gel. Ve sakın yolda oyalanma, tamam mı?
Para en la Avenida Schubert... pesca la vieja con las manzanas.
- Gel canım, çıkıp biraz dolaşalım.
Vamos, cariño, demos un paseo. De acuerdo.
Eğer geldiğinde tişörtü asılı görürsen bir tur daha atıp tekrar kontrole gel.
Si todavía está tendida, sigue dando vueltas y vuelve a mirar.
Tamam beyler! Her dördüncü adam koş ve arabanı alıp gel!
Que un hombre de cada cuatro vaya a buscar su coche.
Kağıt kalem alıp buraya gel!
Será mejor que vengas con un cuaderno y un lápiz.
Gel bir dükkân açıp ticaret yapalım.
Abramos una tienda. Nos dedicaremos al comercio.
İşte. Boynuna sarıp hakkından gel.
¡ Ten, coge esto!
Bak dinle. Derhal üstünü ve çantanı alıp buraya gel.
¡ Toma el chubasquero y el bolso y ven aquí!
Bugün tatil yapıp benimle Londra'ya gel?
¿ Por qué no te tomas un día libre y vienes a Londres conmigo?
Küçük bir eyleme geçmek üzereydiler gel-gitlerle, bağırıp duran genç devoşkanın üstünde.
Se disponían a una bonita sesión de mete y saca con una Devotchka llorona que tenían allí.
Onu unutmaya çalışıp, yeni filme konsantre oldum başlangıçta genç bir devoşka gel-gitlere uğruyordu önce bir malşik tarafından sonra bir başkası tarafından.
Traté de no hacer caso, concentrándome en la película siguiente que tenía una escena en la que a una joven devotchka le hacían el mete-saca, mete-saca primero un chavalko luego otro.
Ve parlak bir düşünce gülliverimden geçti onu yere yatırıp bir gel-git yapmak. Gerçek bir vahşilikle.
Y la primera idea que me vino a la gullivera fue tumbarla al suelo y tener allí un mete-saca salvaje.
Gel, yatıp uyuyalım.
Vamos, a dormir.
Baltanı alıp buraya gel ve yardım et.
Agarrá el hacha y vení aquí a ayudar.
Dinle, gel şu ambar kapaklarını açıp aşağıya doğru bağıralım.
Escucha, abramos las escotillas y gritemos hacia abajo.
Hadi dolaşıp arkaya gel.
Solo ve por detrás.
Şimdi kıçını kaldırıp buraya gel.
Ahora baja tu culo hasta aquí.
- Kıçını kaldırıp şuraya gel, Gate.
- Ven aquí, Gate.
Şimdi, kıçını kaldırıp buraya gel... ve şu şeritleri gaz kavonozuna tak, kapat.
¡ Ahora mueve el culo y ve ahí, pon esa tela en el frasco de gasolina y muévete!
Ama eğer bir ses sana "Buraya gel, seni seviyorum." derse ve bir el uzanıp seni sert bir şekilde çimdiklerse, sevgi o el tarafından bozulmuştur, değil mi?
Pero si una voz dice : "Ven acá, te amo"... y luego una mano te alcanza y te pellizca así, fuerte... entonces esa mano arruina el amor, ¿ verdad?
Buraya gel küçük p.ç. Ağzını yüzünü dağıtacağım.
Ven aquí, enano gilipollas. Voy a romperte tu estúpida cara.
Niçin dışarı çıkıp kurulanmıyorsun? Gel de üzerine yeni kıyafetler al, tamam mı?
¿ Por qué no te secas y te traigo ropa fresca?
General Bradley bu sabah saat 6.15'te beni arayıp General MacArthur'dan bir mesaj iletti.
gel general Bradley me llamó a las 6 : 15 esta mañana con un mensaje del general MacArthur.
Ama sonra o çıkıp bana, "Benimle gel." dedi.
Pero en aquel momento se acercó a mí y dijo : "Ven conmigo."
Antilop ya da bufalo avlayıp gel-gitleri seyrederek zaman geçirdik.
Cazábamos antílopes o búfalos cuyas migraciones cambiaban según la estación.
Ya çık buraya gel, kendin ilgilen ya da kıçını kırıp otur ve bu işi bana bırak.
O vienes aquí y te encargas tú mismo o dejas que yo me ocupe.
Şimdi şunu bırak da soğuk bir duş yapıp kendine gel.
Salta adentro y trata de salir tu solo.
gel gör kılıçları, yatağanları ateş çıkarıp göklere varan orda yükseklerde hudutlarımızda düşmanın kanı dere gibi akıyor
Ven a ver espadas y cimitarras que echan llamas y llegan hasta el cielo Allí, muy arriba, en nuestras fronteras corre en ríos la sangre de los enemigos
Şimdi kumbaranı alıp gel bakalım.
Ahora vamos a asegurarnos de que hagan algo con su alcancía.
- Ben bunları yazdıktan sonra, yıkayıp sil ve kimseye bahsetme, sonra yanıma gel.
Cuando haya hecho esto, quiero que usted lo borre, y no hable a nadie sobre eso, y luego viene a verme.
Beni bırakıp gideceksen eğer, son giden sen olma sakın, Öteki acı kırıntıları edeceğini etmiş olmasın senden önce. Geleceksen başta gel bırak tadayım nasıl olurmuş ;
Si has de abandonarme, no lo hagas cuando hayan culminado mis zozobras, mas ahora, y sufriré primero el desaire mayor de la fortuna.
Muhtemelen tek bir beyazın bile yaşamadığı o köylerden birine döneceğim. Bana bakıp şöyle diyecekler : "Büyük vurucu, gel de bir kahvemizi iç."
Probablemente yo iría a alguna aldea donde nunca vieron a un hombre blanco, y al verme dirían, "oye, blanquito, siéntate y tómate un café".

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]