Günahkar Çeviri İspanyolca
934 parallel translation
Günahkar bir zihnin yaratısı, aşka yenik düşer ve yok olur.
LA CREACION DE UNA MENTE MALIGNA ES VENCIDA POR EL AMOR Y DESAPARECE.
Ben zavallı ve sefil bir günahkarım. Hayatın ve Ölümün tanrısına yalvarıyorum!
¡ Oh, yo, un pobre pecador, yo rezo a Él que es el Dueño de la vida y de la muerte!
Günahkar kadınlara hapishane...
La prisión para mujeres perdidas.
"Günahkar kadınlar hapishanesinde bir tutukluydun, değil mi?"
"¿ Erais una reclusa de la prisión para mujeres perdidas?"
" Öyleyse günahkar adınla çağrıl :
Como te haces llamar, por Tu nombre profano :
Tanrı seni huzuruna kabul etsin, tövbekar günahkar!
¡ Que Dios te acepte como un pecador arrepentido!
Ama doğru, sizin aranızda kardeşim diyemeyeceğim hiçbir günahkar yok.
Pero no hay ningún pecador entre Uds. al que no pueda llamar hermano.
Evet, hatta beni günahkar yapan ahlaksız biçare adamı bile onu bile seviyorum ve bağışlıyorum.
Si, incluso al infeliz depravado que me llevó al pecado... Io quieroy lo perdono.
İngiltere'nin en büyük günahkarı, George Gordon Lord Byron'un eğilmemiş başına.
A la erguida cabeza de George Gordon, lord Byron, el gran pecador de Inglaterra.
Günahkar gibi yakılmaları lazım.
Deberían quemar estos papeles como algo impuro.
Taa kendisi ayrıca bir günahkar.
Es la misma persona y es un escándalo.
Söylememe müsaade ederseniz dük ve mürebbiye arasında günahkar bir ilişki var.
Y este se basa en la relación pecaminosa entre el duque y la institutriz.
Cinayete yönelten bu günahkar tutkunuzu itiraf edin.
Admita la pasión pecaminosa que provocó el asesinato.
Her ne olursa olsun, bir günah işlendiyse ise günahkar damgasının bana vurulması gerekirdi.
Sin embargo, si es que se ha cometido pecado, yo sería al que deberíais tachar de pecador.
Günahkarız.
Compañeros pecadores.
Üzgünüm, o bir günahkar.
Señor Higaki, lo siento, pero el tiene prohibido practicar.
Yüce Tanrım, bu zavallı günahkarını gör... ve dermansızlığının onun inancını kuvvetlendirip... tövbelerinin kabulüne vesile olmasını nasip eyle.
Dios todopoderoso, mira a esta miserable pecadora y concédele que el sentido de su debilidad sea su fortaleza en la fe, y la seriedad en su arrepentimiento.
Bu kuruma kabul ettiğim günahkar çocuğun... on yıl gibi kısa bir sürede bir öğretmen olabileceği hiç aklıma gelmezdi.
Muy poco imaginé que la incorregible niña que recibí en esta institución, llegaría en breves 10 años, a convertirse en maestra.
Biliyorum, günahkar bir yaşamım var, yapmamam gereken bir sürü şey yaptım.
Sé que he vivido mal, he hecho tantas cosas que no debería haber hecho.
Ulu tanrım, bu günahkarı... bağışla sen.
Dios, sé misericordioso con un pecador.
Ne? Seni yaşlı günahkar!
¿ Qué dices, pecadora?
Parlak, günahkar bir dünya bu.
Es un mundo espléndido y culpable.
Dur kılıcım, daha günahkar bir zamanını bekle.
Espera espada otra ocasión más sórdida.
Stark'sa günahkar.
Stark es malo.
Stark'ın bir nimet olduğunu söyleyenlere karşın günahkar olduğunu düşünenler de var.
Algunos dicen que es un hombre de destino otros afirman que es el mal.
"Günahkar" demelisin gerçekten günah işlemişsin gibi.
Debes decir "pecado" como si de veras hubieras pecado. " Pecado.
Çünkü tanrı, tüm erdemin, iyi şeylerin bizden değil ondan geldiğini göstermek için dünya üzerinde benden daha kötü bir yaratık ve günahkar bulamazdı.
Para decir que toda virtud es un don suyo y no de las criaturas... y al Señor dé gloria y gloria in eterno. Y por eso, yo también te sigo, ¡ oh, Francisco!
Bu adamın bu kadar günahkar olabileceğine inanmak istemedim
Rehúso creer que ese hombre fuera tan pecaminoso.
Bu insanların işi, günahkar olduğum günlerdeki tabirimle, "egzotik dans" gösterisi yapmak.
Esta gente tiene lo que yo solía llamar, en mis días de pecador un espectáculo de chicas.
Yaşlı bir günahkarın buruşmuş, bozulmuş, açgözlü yüzü.
El rostro desgarrado y codicioso de un viejo pecador avaro.
Ben günahkarım, hiç bir şey beni şok etmez.
Tengo muchos años, nada me asusta.
Tam tersine rezil, günahkar ve acımasız.
Es infame, espantosa, horrible.
Cesur ve günahkar bir adamsın Sean Thornton.
Eres un hereje, un pecador, Sean Thornton.
Kraliçeyse yoksulların çilesini umursamadan günahkar bir lüks içinde yaşıyor.
Y la reina vive en una lujuria pecaminosa... sin apiadarse de las aflicciones de los pobres.
Ezilenleri boyunduruktan kurtaracak, tüm yanlışları düzeltecek. Dünyanın günahkar efendileri ahiret gününde hesap verecek.
Quitará el yugo de los oprimidos, solucionará todas las injusticias... traerá un día del juicio para todos los gobernantes malvados del mundo.
Hem günahı, hem de günahkarı bilmeliyim.
Tengo que saber el pecado y el pecador.
- Kim günahkar, kim değil buna sen mi karar vereceksin?
- ¿ Quién sabe si es un pecador? - Yo...
Bu insanlar kadar günahkarı yokmuş gibi görünür.
La humanidad todavía no ha sabido resolver ese tema.
Zizi, bağışlanmak isteyen bir günahkar getirdim.
Zizi, te traigo a un pecador arrepentido.
Benim gibi sefil bir günahkarın burada durması ve aranızda şehadet getirmesi mucize değil mi? Bunlar hayret verici değil mi?
¿ Acaso no es un gran milagro que yo, miserable pecador, pueda estar aquí y testimoniar ante vosotros?
Zavallı bilinçsiz günahkar, tam da size anlatırken ortaya çıktı.
Nuestro pobre, pecador es de la misma clase que he estado hablando.
- Ve günahkar.
¡ Y pecaminoso!
Rahipler bize günahkar derdi.
Los pastores nos llamarán pecadores.
Günahkarım Tanrım, ama geçerli sebeplerim var.
He pecado, Señor, pero buenas excusas no me faltan.
EWğer Grigoris onu seçerse oyunda günahkarı oynayacak... adı neydi?
Que si Grigoris la elige para interpretar a esa pecadora... ¿ cómo se llama?
Günah, bir günahkar yaratmaz.
El pecado no nos convierte en pecadores.
Günahkar bir kadının omuzlarında hüngür hüngür ağlaması...
La pecadora le llora en el hombro.
Ey Meryem, ben bir günahkarım.
Madonna, soy un pecador.
Bir günahkar.
¿ De dónde vienes?
Çok büyük bir günahkarım.
soy un grandísimo pecador, muchas, mayores y más grandes cosas haría si Dios no me protegiese.
Ama gerçek hayatta... büyük bir günahkarım.
Pero en la vida real... un gran pecador.