Heyecan Çeviri İspanyolca
9,966 parallel translation
- Çok heyecan verici!
- ¡ Muy emocionante!
Zannediyorum ki, Yeni bir gezegende ilk insanlar olmak inanılmaz heyecan verici olabilir.
Supongo que ser las primeras personas en un planeta nuevo, podría ser increíblemente emocionante.
Heyecan yapma canım.
- Tranquilízate, querido.
Topa gidiyor, heyecan dorukta!
Él la levanta, y la bola está en el aire.
Heyecan tekrar dorukta, top çizgiyi geçecek mi?
La bola está en el aire otra vez, ¿ cruzara el límite?
Bu heyecan verici.
Es emocionante.
Görebildiğiniz gibi, rakibinizde de aynı zırh var. Yani, bu adil ve heyecan verici bir yarışma olacak.
Como pueden ver, a su oponente se le dio la misma armadura... de modo que es una justa competencia.
Görüşümü bilmek için duyduğun heyecanını buradan hissedebiliyorum.
Noto la tensión. Necesitas mi opinión.
Pek heyecan verici bir kelime değil ama evet.
No son las palabras más emocionantes del mundo, pero... sí.
İnsanlar Modesto meclis salonunda, birçoğunun elinde tabela var kentin her yerinde heyecan yüksek düzeyde.
- La gente llenó la reunión del ayuntamiento de Modesto, muchos portando pancartas... Puedes sentir la emoción por toda la ciudad...
- Bu çok heyecan verici. - Burası kulis mi?
Vaya, hombre, esto es tan excitante.
Yaptığı bilim karşıtı bir şey. Bu çukur çok heyecan verici Dennis.
Este agujero, es muy excitante, Dennis.
Ben işe koyulup, bunun gerçekten olmasını sağlayacağım. Bu çok heyecan verici.
Voy a trabajar, y voy a conseguir que funcione, y es esto es tan emocionante.
Bu çok heyecan verici.
Es tan emocionante.
İşe olan heyecanımın eve götürdüğüm paranın azlığını kapamayacağını biliyordum.
Sabía que mi entusiasmo por el trabajo no compensaría mi sueldo.
Bu sabah tüm heyecanı kaçırdın Russ.
Bueno, te has perdido una emocionante mañana, Russ.
Bayanlar ve baylar şimdi karşınızda bu işte yeni olan bir genç var. Heyecanını almak için bir alkış lütfen.
Bueno, señoras y señores, denle la bienvenida a un tipo que creo que es nuevo en esto, así que ayúdenle un poco, trátenlo bien, por favor.
Sonuncusu heyecan verici.
¡ Y hay más! Esta es emocionante.
Yazdan daha heyecan verici mi bu sence?
¿ Crees que eso es más emocionante que el verano?
Bill, bu heyecan verici yeni içki hakkında bize biraz bahsetsen?
Bill, ¿ por qué no nos cuentas algo sobre esa nueva bebida tan interesante?
Heyecan verici bir şey.
Es emocionante.
Heyecan verici biri olduğunu düşünmüştüm.
Bueno, me imagino que es una persona muy interesante para charlar.
Sevgilinin yokluğu kalbe heyecan verirmiş. Biraz ruj da kalbe heyecan katar.
La ausencia hace que el corazón cresca, pero un poco de labial hace que el corazón lata más rápido.
Aslında heyecanı daha keyifli bulurum.
Realmente, encuentro la sensación bastante agradable.
Hız treni gibi, seni elbette korkutur ama işin heyecanı da burada.
Es como una montaña rusa, de seguro asusta pero esa es la gracia.
Ne kadar heyecan verici!
¡ Que... estimulante!
Daha heyecan yapma ama işe yaramaz bir planım var.
No te emociones todavía, pero tengo un plan a medias.
Yapmaktan heyecan duyacaksın.
No te arrepentirás.
Kounşmadaki heyecan paniğe neden oldu.
El aumento de las charlas fue por pánico.
heyecan verici haberlerimiz var. Springfield Nükleeri tüm enerji ihtiyaçlarınızı karşılayacak elektrikli çözümler üretti.
La planta nuclear de Springfield tiene soluciones eléctricas para todas sus necesidades de energía.
Gerçekten, baba, okula gitmenin bu kadar heyecan verici olacağını düşünmemiştim.
Honestamente papá, no creo que nunca haya estado tan emocionado por ir al colegio.
# Herkes heyecan istiyor #
* Todos quieren una emoción *
Heyecan verici haberlerimiz var.
Tenemos unas cuantas buenas noticias.
Seninle iş arkadaşı olmak heyecan verici.
Estoy muy emocionado por que seamos compañeros de trabajo.
Bütün o gençlik heyecanı, ölüm kalım mücadelesi.
Toda esa adrenalina adolescente de vida o muerte, todo ese drama.
Düğünden önce biraz heyecan hissetmek çok normal.
Está bien tener un poco de ansiedad antes de tu boda.
# Heyecanımı ortaya çıkaracak #
# Puedo llamar # - # El mío # - # Puedo llamarlo mío #
# Heyecanımı #
- # Una emoción que yo # - # Una emoción que yo #
# O heyecanı paylaşacağız #
# Compartiremos la alegría #
Ama arkadaşlarının bütün heyecanını ve mutluluğunu görüp birazcık da olsa kıskanmamak çok zor.
Pero es... es un poco difícil, ver toda esta diversión, cosas emocionantes pasándole a tus amigos y no sentirse un poco celosa.
Herkesi bir heyecan sarmış ama benim bir şeyden haberim yok.
Todo el mundo está emocionado pero no se que está pasando.
- Aslında George'un önüne heyecan verici yeni fırsatlar geldi.
- En realidad, George ha tenido nuevas e interesantes oportunidades laborales.
Yani amaç olaya tanık olmak... belgelemek ve aynı heyecanı paylaşan kişilerle bunu paylaşmak.
El objetivo es ser testigo, documentarlo y compartirlo con un grupo de personas que se exciten con lo mismo.
Daha çok yeni tasarlanmış bir uyuşturucu, ekstazi ve 2C-I gibi, heyecan ve çılgınca hareketlere sebep olurlar.
Es más como las nuevas drogas de diseño, como MDMA y 2CI, que están ahora de moda.
- Heyecan verici değil mi?
- ¿ No estáis encantados?
- Her neyse, çok heyecan verici bir haberimiz var.
De todas formas, tenemos noticias geniales.
Heyecanını seviyorum, Shorty.
Me encanta tu entusiasmo, traje corto.
Heyecanı için yaparsın.
Lo das por la emoción.
Heyecan gezisi mi?
¿ Un paseo emocionante?
Heyecan yapma hemen.
No te cagues en los calzoncillos.
İtiraf etmeliyim, bu oldukça heyecan verici.
Bueno, tengo que admitir que esto es emocionante.