Inşanın Çeviri İspanyolca
32,604 parallel translation
İnsanın hayatı boyunca onu iyi tanıyan bir tek kişi oluyor.
En toda tu vida, una sola persona llega a conocerte bien.
Öyle diyorsun ben de kendime öyle diyordum ama sinsice giriveriyor insanın kanına.
Sí, bueno, yo también me lo decía y después... te sorprende de repente.
Boşanmalar insanın içindeki pisliği ortaya çıkarıyor.
El divorcio saca el maldito de todos afuera.
İnsan Kaynakları kendi kıçını kurtarmak için yapıyor.
Solo es Recursos Humanos cubriéndose las espaldas.
Gerçekten bu tipte bir insan mısın?
¿ Ese es el tipo que eres realmente?
Gerçekten hangi çeşit bir insan sevgilisinin başka kızlarla yatmasını bildiği halde onu kıskanmaz?
De verdad, ¿ qué clase de persona no está celosa cuando se entera de que su novio se está acostando con otra chica?
Hesabını alan ve nerede olduğuna şahitlik edebilecek gerçek bir insan.
Una persona real comprada para decir que estaba con él.
Ben pek aile insanı sayılmam. Sen annenle babanı kaybettiğinde sana göz kulak olmanın bana yük olacağını düşünmüştüm ama sen bana oğuldan da yakın oldun.
Mira, en verdad no soy un hombre de familia, así que cuando perdiste a tus padres, pensé que iba a ser una carga, ya sabes, cuidarte, pero... eres lo más cercano a un hijo que tendré.
Hayatımdaki en önemli üç insanın ikisi benimle konuşamıyor, üçüncüsü de ağzını her açtığında yalan söylüyor.
De las tres personas más importantes en mi vida, dos no pueden hablar conmigo, y la tercera, cada vez que abre la boca, miente.
"Belki cennetten gelmiş, insanın hayatını değiştiren unsuz çikolatalı turta."
"Una torta de chocolate sin harina que cambia la vida que quizá vino del Cielo".
Bence pes etmelisin, birçok insanın iyiliği için yani.
Creo que deberías ceder, por el bien común.
Demek istediğim, o korku insan coğrafyasını etkiliyor.
La cuestión es que el miedo afecta la geografía humana.
- Evet, bazıları eşcinsel ama insanın gözünü doyuruyorlar.
Sí. Algunos son gais, pero alegran la vista.
Yani susun ve çocukluğu bırakın çünkü o füze fırlatılmadan önce 110 denizciyi ve 10.000 insanı kurtarmak için yaklaşık bir dakikamız kaldı.
Así que cállate y crecer porque tenemos alrededor de un minuto para salvar a 110 marineros y más de 10,000 personas antes de ese misil despega,
Cabe, elimden gelen her tür engeli koyuyorum sayısız insanın ölümünden sadece bir tuş uzaktalar.
Cabe, estoy lanzando todos los obstáculos que pueda en ellos- - son sólo una clave de entrada de distancia de un sinnúmero de personas que mueren,
Belki de olası meta insan zayıflıklarını öğrenmek için zihninizi arıyorlardı.
Tal vez estaban sondeando sus mentes en busca de potenciales vulnerabilidades de los metahumanos.
- Şunu bilin ki meta insan olun ya da olmayın, maskeniz olsun ya da olmasın her biriniz kahramansınız.
Sepan que, metahumanos o no, enmascarados o no, todos y cada uno de ustedes son héroes.
Meta insan olun ya da olmayın, süper güçleriniz olsun ya da olmasın dünyanın en azametli kahramanlarısınız.
Metahumanos o no, con superpoderes o sin ellos, ustedes son los héroes más poderosos del planeta.
- Çünkü zaman kutsaldır. Sayısız insanın hayatına zarar vermeden herhangi birinin arzularına göre şekillendirilemez.
Porque el tiempo es sagrado y no puede ser cambiado por el deseo de una persona sin dañar incontables vidas.
Demek istediğim meta insan olmak da kolay bir şey değildir hayal bile edemeyeceğimiz şekilde hayatlarının değişmesi.
Lo siento, quise decir que tal vez podría no ser tan fácil ser un metahumano, teniendo tu vida... sus vidas cambiando de maneras, que sabes, ninguno de nosotros podría siquiera imaginar.
Dünya'mızda bunun aynısını yapabilen bir meta insanımsı vardı.
Teníamos un metahomínido en mi planeta que podía hacer virtualmente la misma cosa.
- Kadın bir meta insan merkeze saldırdı. - Julian Albert'ı rehin aldı.
- Una metahumana atacó la estación y secuestró a Julian Albert.
Hakkımızda bilgi toplamak için insan kaçırdıklarını öğrendik.
Supimos que estaban secuestrando humanos para conseguir información sobre nosotros.
Sadece kendi grubuyla bilgi paylaşan insanın eskiden bir seri katil olmasına kızmış olmama ne dersin?
¿ Qué tal si estoy molesta porque el sujeto que solo comparte la información importante con su círculo interno solía ser un asesino en serie?
Çoğu insanın dert ve tasa açma potansiyeli vardır. Ama ben bir hatayı daha kaldıramayacak nadir durumlardanım.
Es decir, la mayoría de los seres humanos tienen el potencial de traernos problemas y traumas, pero yo soy un caso raro ya que no puedo cometer otro error.
Buraya gelen çoğu insanın neler yapabileceğini bilemezsiniz.
De la mayoría de las personas que vienen aquí, ud. no sabe qué podrían hacer.
Bir insan yapmışsınız.
Concibieron a una persona.
Sanırım bu, birçok insanın korkusu. Hayatlarının büsbütün önemsiz olması. Biliyor musun?
Supongo que es un miedo que mucha gente tiene, que sus vidas no tienen nada de importancia.
Evet, insan bunun vergi ödeyenlere ne kadara mal olacağını tahmin edebiliyor.
Es ridículo. Ya te imaginas lo que le cuestan a los contribuyentes.
Demek istediğim, bir insan birine bunların hepsini nasıl yapabilir?
¿ Cómo puede una persona provocar todo eso en otra?
Steve, başka bir insanda yara açmanın geçmişte, şimdi veya gelecekte olsun, büyük bir mücadele olduğunu ama aynı zamanda bir insanın hayatında yaşayabileceği en büyük getirisi olan tecrübe olduğunu söylerdi.
Steve cree que ayudar a sanar las heridas de otro ser humano, ya sea del presente, pasado o futuro, es un gran reto, pero también la experiencia más gratificante que uno puede vivir en esta vida.
İnsanın geçmişi onun gururudur.
El pasado de un hombre es su orgullo.
Sen insan tabiatının en kötü yanını serbest bıraktın.
Usted desató lo peor de la naturaleza humana.
Ne kadar çok insanın kendini banyoya kilitlediğini bilsen şaşarsın.
No tienes ni idea de cuántas personas se han encerrado en ese baño.
Yeni ölmüş bir insanın bedenine girmiş olmalı.
Debió haber entrado a un cuerpo humano de alguien que acaba de morir.
İnsan ölüm sebebinin kafasından fırlayan demir parçaları olduğunu varsayar ama o yüzden değilmiş. Boğulmuş. Bakın.
Bueno... creía que la causa de muerte sería los pedazos gigantes de metal saliendo de su cabeza, pero, no, fue estrangulada.
O kadar insanın içinden, söylemen gereken kişi bendim.
¡ De entre todo el mundo, a mí me cuentas las cosas!
Bakın, çok telefon etmem lazım, çok fazla insan tanıyorum.
Bueno, sabes, tengo que hacer muchas llamadas. Conozco a mucha gente.
İnsan kalıntılarının, ritüel benzeri bir şekilde gömüldüğünü biliyoruz. Bu nesneler bazı durumlarda periodik olarak çıkariliyormuş.
Sabemos que hubo rituales muy interesantes relativos al entierro de restos humanos, pero esos objetos serían periódicamente en muchos casos retirados.
Bu fikrin insanın, insan aklının çok ötesinde olduğunu söylüyor.
Digamos que la idea está más allá de la definición humana, más allá del intelecto humano.
Doğru sözlerin veya duyguların tek bir dokunuşun, insanı iyileştirebilme yeteneği olduğuna inandım hep.
Pero siempre me aferré a la creencia de que hay épocas...
Hayır, her insan gibi onların da karnı aç.
No, tienen hambre, como todo el mundo.
ARQ'ın yaydığı elektromanyetik frekanslar insan belleğini etkileyebilir.
El ARQ emite frecuencias electromagnéticas que pueden afectar la memoria.
Tahmin edeyim, insan kaçakçısısın.
Estás metido en trata de blancas.
Bence insan kulak zarından girip, kendilerine beyinde yer edinen ya da insanların kişiliklerini değiştiren ya da kafalarını patlatan böcekler olduğunu düşünüyorum.
Creo que son insectos que comen por los tímpanos humanos y se incrustan en los cerebros y o bien cambian la personalidad de la gente o hacen que les explote la cabeza.
Galleria mellonella, petek güvesi, 300 kilohertze kadar olan sesleri duyabilir, bu da insanın duyabileceği ses şiddetinin yaklaşık olarak 150 katıdır.
La Galleria Mellonella, la mayor polilla de la cera, puede detectar sonido hasta 300 kilohercios, aproximadamente 150 veces más altos que los seres humanos.
Biliyor muydunuz? Dünyanın nüfüsunun % 50 si ki bu 3 buçuk milyar insan demek bir banka hesabına erişim sağlayamıyor, ancak 2020'de neredeyse hepsinin bir cep telefonu olacak.
¿ Sabíais que el 50 % de la población mundial, eso son tres y medio billones de personas no tienen acceso a una cuenta bancaria?
Olay şu, insanlar sürekli paranın insanı yozlaştırdığını söylüyor.
Eso es lo que pasa, la gente siempre dice que el dinero corrompe a las personas.
Peki ya herkes insanın parayı yozlaştırdığını anlayamamış ise?
Pero lo que todos no reconocen es que las personas corrompen el dinero.
Hayatlarının geri kalanını beraber geçirmeye karar veren iki insan aşkın en büyük simgesidir.
No hay mayor símbolo del amor de dos personas que han tomado la decisión de pasar el resto de sus vidas juntos.
Onca insanın arasından sen, Flash bana tuzak kuruyorsun. Kahraman.
Flash, de entre todos, tú me la estás jugando.
insanın 25
insan 293
insanları 60
insanlar 521
insanların 77
insanlık 30
insanlar var 17
insanlara 46
insanoğlu 51
insanlar bekliyor 18
insan 293
insanları 60
insanlar 521
insanların 77
insanlık 30
insanlar var 17
insanlara 46
insanoğlu 51
insanlar bekliyor 18