Karmasık Çeviri İspanyolca
7,672 parallel translation
Charlie Brown, bu denli karmaşık bir romana getirdiğin bakış açısı tek kelimeyle kusursuz.
Charlie Brown, la perspectiva que ofreces de una novela tan compleja... es irreprochable.
Çok karmaşık.
Es muy complicado.
Onun zorluğu, karmaşık olan yolunda.
Es dificíl en muchísimos sentidos.
Vals çok karmaşık bir dans değildir.
El vals. No es un baile complicado, realmente.
Ya da hayat gibi karmaşık ve anlamsız olduğu için.
O confusas y posiblemente sin sentido, como la vida.
Gidip sevecek daha karmaşık bir kız bul da zamanını benimle tüketme.
Se podría conseguir a alguien para buscar una chica fácil y no perder ningún amor por mí.
Çok karmaşık bir davanız var.
Es un caso muy complicado.
Antropolog ve etik uzmanı Dawn Prince-Hughes insaniyetin standartlarını tartışır ve bilincin içselliğinde karmaşık duyguları fark etme yeteneğiyle empati kurabilmeyi buna katar.
La antropóloga y ética Dawn Prince-Hughes arguye que los criterios para ser una persona incluyen la conciencia de uno mismo la habilidad de entender emociones complejas y la habilidad de sentir empatía.
Ve karmaşık duygularla empati kurma yeteneğine gelirsek hepimiz Ted'in yaralı arkadaşıyla ilgili neler yaşadığını gördük. John Bennett için.
En cuanto a las emociones complejas y la habilidad de sentir empatía todos vimos las imágenes angustiantes de Ted sufriendo por su amigo herido John Bennett.
Evet. İşte o durum biraz karmaşık.
Verás, es un poco complicado.
Teknoloji ne kadar da karmaşık.
- La tecnología es muy complicada.
Güvenlik sistemleri de öyle karmaşık ki nereden başlayacağımı bile bilemem.
Y los sistemas de seguridad son tan sofisticados, Que no sabría por dónde comenzar.
Çünkü bu iş dairenin kime kalacağını belirlemeye geldiğinde, çok daha karmaşık bir hâl alıyor.
Se complica más cuando te enteras a quien le queda el apartamento.
- Eh, yaşlı bir bayanın aksine onlar daha az karmaşık duygularla yüklüdür.
- Bueno, a diferencia de la señora mayor, tienen menos equipaje.
Yani ben, kahretsin. Ben de haddinden fazla karmaşık duygu yüklü.
Digo, mierda, sobrepasé el límite de equipaje.
Her karakterin karmaşık, üç boyutlu, ilgi çekici olmasını istersin.
Quiere que cada personaje sea complejo, tridimensional, convincente.
Karmaşık mesajlar.
Mensajes confusos.
Benim durumum daha karmaşık.
Mi situación es mucho más complicada.
Onunla benim aramdaki işleri daha da karmaşık hâle getirecektir.
Solo complicaría las cosas entre ella y yo.
Ben karmaşık bir adamım.
Soy un tipo complejo.
Demek istediğim hayatımın karmaşık bir hâl almasını istemiyorum.
Quiero decir que no me gusta complicarme la vida.
* Karmaşık görmeliyim * * ve sen *
# Debo parecer enormemente intrigante # # Y tú #
Bunu daha karmaşık bir hâle mi getirmek istiyorsun?
¿ Estás intentando hacer esto más complicado?
Karmaşık bir durum.
Es complicado.
İşin bir diğer karmaşık yönü ise bu adamın, Şerif yardımcısını vurmuş olması gerçeğine rağmen mahkeme salonunda hiç kimsenin neler olup bittiğini bilmiyor olması.
Nos dicen que nadie más en el tribunal sabía lo que sucedía en la sala, a pesar de que el hombre le disparó a la ayudante del sheriff en otra parte del complejo.
Kazandığı paranın yarısını karmaşık yollarla parayı döndürerek elde ediyor.
Ésta hace la mitad de sus ganancias sólo moviendo dinero de maneras complicadas.
İkisi de karmaşık ve ilginçtir.
Ambas con complejas e interesantes.
Karmaşık bir durum.
Es bastante complicado.
Anneni torun sahibi yapabilecek kadar karmaşık mı?
¿ Es de esos "complicados" que le darían un nieto a mamá?
Şöyle karmaşık : Bu kıza, bakmam gereken hasta bir halam olduğunu söyledim.
Es complicado como que le dije que tenía que cuidar de una tía enferma.
Mevcut ilk üyeler toplumsal motivasyonlardan ziyade kriptografik teknolojinin karmaşık matematiği ve anonimlik, bireysel özgürlük ve gizliliğin geniş felsefesiyle ilgililerdi.
Estos miembros originales no estaban motivados socialmente, sino más interesados en las matemáticas duras de la tecnología criptográfica y la filosofía más amplia del anonimato, la libertad individual y la privacidad.
Oldukça karmaşık bir elektronik perdeydi ve federal ajanların yaklaşık iki yılını aldı.
- Era una sofisticada electrónica pantalla de humo y le tomó a los federales casi dos años.
Ancak arkadaşları ve ailesi ile yapılan detaylı görüşmeler ve Ross'un fizik ve mühendislik eğitiminden başlayıp mütevazı bir kitap satış şirketine uzanan gidişatıyla ilgili genel bilgiler ışığında İpek Yolu gibi bir milyondan fazla kullanıcısı bulunan devasa ve karmaşık bir internet servisinin arkasındaki tek kişi olduğuna inanmak güç.
Pero desde sus exhaustivas discusiones con amigos y la familia y el conocimiento público de la trayectoria de Ross desde su master en Física e Ingeniería a llevar una pequeña empresa de venta de libros casera, era difícil de entender como era posible que él haya sido el único autor intelectual de Silk Road, un vasto y complejo servicio de internet con casi un millón de usuarios en el mundo.
Ve bu şekilde açıkça erişilemeyen bilgilerin karmaşık bilgisayar teknikleri ve faaliyetleriyle elde edilmesinin federal kanuna aykırı olduğu iddia edildi.
Y ellos alegan que obtener esa información que no se supones que sea de acceso público por medio de actividades o consultas de computación sofisticados, es una violación de la Ley federal.
Dratel'in savunmasına sıra geldiğinde şifreleme ve sanal para birimleri arkasındaki karmaşık teknolojilerin günlük ve Bitcoin'lerin Ross'a ait olduğunun ispatını zorlaştırdığını açıklayacak uzman tanıklar kullanmak niyetindeydi.
Cuando llegó el momento de Dratel para comenzar su defensa, intentó utilizar peritos expertos para explicar que la compleja tecnología detrás del cifrado y la criptomoneda hacía difícil de probar que el diario y Bitcoin pertenezcan a Ross.
Almanya karmaşık ve çok yönlü bir istilacı.
Alemania es un invasor complejo y polifacético.
Grameri oldukça karmaşık.
Por su gramática. Es muy complicada.
Tıpkı diğer velayet davaları gibi bu da karmaşık.
Bueno, como todo caso de custodia, este es uno complicado.
Canavarlar, fareler... neden bu işler hep bu kadar karmaşık oluyor?
Ogros, ratas, geelogigen, una horda de Orkos : ¿ Por qué siempre es tan complicado?
- Benim için karmaşık sen daha iyi idare ediyorsun.
- Es complicado para mí, Tienes un buen control.
- Çok karmaşık bir patronum var.
- Tengo un jefe difícil.
Lindy, bu hacker işi değil. İnanılmaz karmaşık bir şey bir şekilde hastanenin ağına saldırıyor.
Lindy, esto no es trabajo de un hacker.
Galiba böyle karmaşık bir saldırıyı önleyebilecek birini biliyorum.
Creo que conozco a la persona que ha podido ingeniar un ataque tan sofisticado.
Karmaşık. - Neden?
Es confuso.
Elimizde karmaşık bilgiler mevcut.
Hay informaciones contradictorias.
Neden onlara gerçekleri anlatmıyorsun? Annie ve geri kalan herkes, bilmelisiniz ki gerçekler bazen karmaşık bir hal alabilir.
Tú más que nadie, Annie, deberías saber que a veces, la verdad es complicada.
Tek söylediğin Geoff'un karmaşık duygular içinde olduğu.
Solo estás diciendo que Geoff estaba de humor extraño.
Bu çok karmaşık değil mi?
¿ Todo es demasiado complejo?
Yarımada boyunca karmaşık son harekat gayretiyle binlerce adam ölüyordu.
Miles de hombres murieron en toda la península... como parte de un complejo esfuerzo final para salir de las trincheras.
Bu durumun başkalarıyla düşüp kalkmaktan çok daha karmaşık olduğunu bildiğinin farkındayım.
Sé que sabes que esta situación es significativamente más complicada que la cantidad de tetas a las que tengo acceso en cualquier momento.
Keder karmaşık bir şeydir.
El duelo es complicado.