Kırmızı ışık Çeviri İspanyolca
3,893 parallel translation
Kırmızı ışıkları var ama!
¡ Tiene luces rojas parpadeando!
Tek bir kırmızı ışıktan geçtim.
Acabo de saltarme un semáforo en rojo.
Çocuklar, kırmızı ışıkta duruyordum, Frank gelip çaktı bana. Bir anda çıktı ortaya.
Chicos, por lo que, estoy sentado en un semáforo en rojo, en un punto muerto, y Frank carneros en mí.
Geçen ay kırmızı ışıkta geçmekten dolayı celp gönderilmiş.
Citado por cruzar una calle de forma imprudente.
Sabah uyandığımda iki tane polis kapımı çaldı ve gece 2 de kırmızı ışıkta geçtiğimi söyledi.
Desperté en la mañana, con estos dos policías golpeando mi puerta, diciendo que me pasé una luz roja a las 2 : 00 de la mañana.
Kırmızı ışıklar saçan çift kuyruklu bir köpek gibi sürekli sırıtıyordu.
Sonriendo de oreja a oreja como perro con dos colas y rebosante de alegría todo el tiempo.
Kırmızı ışıkta geçti ve arabanın arkasına çarptı.
Pasó el semáforo en rojo y me golpeó la parte de atrás.
Bir yeşil, iki kırmızı ışık.
Uno verde, dos rojos.
Kırmızı ışık, sonrasında da yoluma geri gideceğim.
La luz roja y yo nos conocemos.
Kırmızı ışık.
Está en rojo.
Biri Kopenhag Limanı'ndan kırmızı bir minibüs çalmış.
Robaron un furgón rojo del puerto de Copenhague donde encontraron el barco.
Biri limandan kırmızı bir minibüs çalmış.
La misma zona donde encontraron el barco de los autores.
Kırmızı bir minibüs ya da sıra dışı bir şey gören biri olmuş mu?
¿ O visto algo anormal? ¿ A quién están buscando?
- Yok, almayayım. Faturadan anlaşıldığına göre saat 8 : 35'te buradaymış. Koyu kırmızı rujlu biri.
- El recibo indica que ella estuvo aquí a las 8 : 35 A.M. con lápiz labial rojo intenso.
Bir kız arabana gelinliğiyle atlamışken evlenmek istediğini duyunca şaşırmış gibi yapamazsın.
Cuando una chica sube a tu coche vestida de novia no debes sorprenderte al averiguar que quiere casarse.
Gerçeği söylemek gerekirse, o kırmızı şeritli şık mavi üniforma yüzünden denizci olmak istiyordum.
Bueno, a decir verdad, quise ser Marine por ese vistoso uniforme azul con esas bandas rojas.
Peynirli makarnamız, kırmızı barbunyamız, mısır ekmeğimiz, patates püremiz var.
Diles lo que hemos traído, Clint. Trajimos macarrones con queso, judías rojas, pan de maíz, puré de patatas.
Aklını mı kaçırmış bu kız?
¿ Está fuera de sí?
Kırmızı kurdelelerle ökse otlarının bulunduğu ve fotoğraflarımızdan yapılmış süslerle bezenmiş bir ağacın olacağı rüstik bir dağ otelinde Noel düğünü yapmak istiyor.
Quiere una boda navideña en un refugio de montaña con moños rojos, muérdago y un árbol con nuestras fotos.
Kırmızı ışığı görmüyor musun?
¡ ¿ No ves la luz roja? !
Tüm bu sürücülerin fotoğrafları, Jessica Cumartesi gecesi Reese ile birlikteyken caddesindeki trafik ışığını kırmızıda geçip yakalananlara ait.
Éstas son las fotos de los conductores atrapados por pasar en rojo en el bloque de Reese el sábado por la noche cuando Jessica estaba con Reese.
İnterpol tarafından altı ay önce hakkında kırmızı bülten çıkartılmış.
La Interpol dio alerta roja sobre ella hace seis meses.
Birinin özel tasarım ayakkabısının tabanında kullanılan kırmızı cila değilse.
A menos que sea esmalte rojo de la suela de un zapato de diseñador.
Bir boya parçası, veya kaplama, kiraz kırmızısı.
Una viruta de pintura o algún tipo de esmalte, rojo cereza.
Yapraklara kırmızı boya bulaşmış.
Tinte rojo en las hojas.
Lindsay'nin annesi kızına para gönderebilmek için evine ikinci bir ipotek yaptırmış ama...
La mamá de Lindsay sacó una segunda hipoteca para poder enviarle dinero acá, pero el problema es...
Kadife kırmızısı keklerimizi şuraya koyar kafatası kemikleriyle servis yaparız.
Y podemos poner nuestros cupcakes "terciopelo rojo" por ahí al lado de los fragmentos de cráneos.
Ve kırmızıya boyamak istersek, zaten yarısı boyanmış bile.
Y si queremos que sea roja, ya está medio pintada.
Ve burada imkansız olan şey de senin kıramadığın kasayı bir başkasının kırmış olması.
Y lo que es imposible aquí, es que tú no puedas entrar en la caja fuerte, pero alguien más pudiera.
Kız kaybolduğunda onu Acil'de görmüşsün. - Nasıl kaçırmış olabilir?
Lo viste en emergencias después de que ella desapareciera.
Katil, neredeyse bütün boya dükkânlarında satılan kırmızı bir boya kullanmış.
El asesino usó pintura roja que se consigue en cualquier ferretería.
Bu renk kırmızı adaçayına çamaşır sodası katılarak yapılmış.
Este color fue hecho con salvia roja en lejía.
Şimdi eğer izin verirsen elde etme uğraşı verdiğim kırmızı, ışıldayan bir burun var.
ahora, si me disculpas, Tengo una nariz roja, parpadeando a esta altura
Adamın teki kızının göğsüne silikon yaptırmış.
Una trucha con una hija tiene un sólo trabajo.
Kurtalar heyecanlandığında gözlerinin alev kırmızısına döndüğünü duymuştum.
He escuchado rumores de que cuando un Kurta sus ojos se tornan escarlata...
Fakat bence sırf Thark'lar kalana dek, kırmızılar kırmızıları öldürsün.
Yo digo que se maten entre ellos hasta que sólo queden tharks.
Sadık bir izleyiciyseniz, ya da son birkaç yıldır diziyi izlemiyorsanız, bölümü kaçırmak istemezsiniz ve kesinlikle son on dakikasını kaçırmış olmayı isteyeceksiniz.
Si has sido un espectador fiel o aunque no hayas visto la serie los últimos años, no vas a querer perderte este capítulo y definitivamente no vas a querer perderte los últimos diez minutos.
Kırmızı Bir, Deke yakıt sızdırıyor!
Rojo Uno, Deke pierde aceite.
Bana kendin gösterdin! Kurtarılamayacak kadar kan kırmızısına bulanmış dünyayı...
Nagisa, tú me lo has demostrado.
Hemen buralarda, o o sokağın karşısındaki otoparkta kırmızı Vosvos'unda oturuyor.
Justo ahora que - ella está en la calle en el estacionamiento sentado allí en su insecto rojo.
Bazen şehri geri almak için tek bir adam yeterlidir ve o böyle yaparak sokakları kan kırmızısına boyar.
A veces, se requiere que un hombre reclame la ciudad. Al hacerlo, las calles quedan bañadas de sangre.
Rica etsem ona annesinin kırmızı ayakkabısını bulduğunu söyler misin?
¿ Puedes por favor decirle que mamá encontró a su zapato rojo?
Bu şekilde mutlak tam olmak için sizi çok fena kırmış olan bir şeyden tedavi görüyor olmalısınız.
No se consigue ese tipo de perfección a menos que usted esté tratando de sanar algo que está muy mal herido.
Kırmızı sana çok yakışıyor.
- Lisandro, qué bien te queda el bordó.
Ne sıcaklık, ne de nefes, ne yanaklarında güller, ne de dudaklarında kırmızılık ama ölümün her belirtisi ile dolu olacak
Tampoco calor, ni respiración ni las mejillas ni los labios rosados estarás rígida y tendrás todos los signos de la muerte.
Ve kırmızı köşede... beyaz şortlu... 81 kilo ağırlığında yine Pittsburgh, Pennsylvania'dan... eski Hafif Ağır Sıklet Boks Dünya Şampiyonu Henry "Razor" Sharp!
Y peleando en la esquina roja vestido de blanco y negro con 80 kilos también de Pittsburgh, Pensilvania el ex campeón del mundo de peso semipesado ¡ Henry "Razor" Sharp!
Kırmızı boya, avuçlanmış.
Tinta roja.
Sıradaki kırmızı harfi bekle.
Esperar la próxima carta roja.
Pekala 1972 yılı Okyanus Kralı Seacliff Amatör Sörf Yarışı'nın kazananı, duyduğuma göre alametifarikası kırmızı roketmiş,
El ganador de la competencia de la edición 1972 amateur de surf aquí en Seacliffe - - Ganó una tabla de surf con el distintivo, Red Rocket...
Güzel kız şaşırmış görünüyor.
Tu linda hija parece sorprendida.
Kırmızı ışık!
¡ Está en rojo!
işık 176
ışık 57
işıklar 178
ışıklar 44
işık yok 16
işıkları aç 25
işıkları söndürün 27
işıkları açın 23
işıkları kapat 24
işıkları söndür 24
ışık 57
işıklar 178
ışıklar 44
işık yok 16
işıkları aç 25
işıkları söndürün 27
işıkları açın 23
işıkları kapat 24
işıkları söndür 24