English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ K ] / Kıskançlık

Kıskançlık Çeviri İspanyolca

2,501 parallel translation
Kıskançlık – şanslı kişilere hediye.
Los celos son el regalo de unos pocos afortunados
Kıskançlıktan öleceğim!
¡ Para morirse!
Bazı meslektaşlarım, bana çılgın, tehlikeli ve zalim diyerek teorilerimi çürütmeye çalıştılar, ancak bu sadece kıskançlıklarındandı.
Algunos de mis colegas trataron de desacreditar mis teorías, llamarme loco, peligroso, indignante, pero eran celosos.
Başkalarıyla beraber olduğumu duyarsa kıskançlıktan çıldırır.
Si él se entera que estoy con otros hombres... se pone loco de celos.
Evet, birinin kellesini yanan konyakta servis etmek istemek bana da biraz kıskançlık gibi geldi.
Bien, querer la cabeza de alguien al plato flambeada con coñac... me suena a alguien un poco celoso.
Tek yapman gereken o kıskançlık huyundan kurtulmak.
Solo tienes que bajar muchísimo esos celos.
Etrafta dolanıp kıskançlık edip aciz gören ve normal insanların tersini yapan tanrı ve tanrıçalarla ilgili.
Se trata de estos dioses y diosas, todos muy celosos y mezquinos o sea, unos seres humanos cualquiera.
Sesinde sezdiğim şey kıskançlık mı Michael?
¿ Detecto un atisbo de celos en tu voz, Michael?
Gözlerinden zehir akıyordu, kıskançlıktan çatlayacak.
Destilaba veneno, de envidia.
Gerçekten kıskançlık yaptığım için üzgünüm.
En serio. Siento haberme puesto celoso.
Kıskançlık yapmanın sırası mı? Şurada ciddi bir soru sorduk!
Si no estuvieses tan celosa, verías que la pregunta era seria.
Kim bilmez ki! Öfke, nefret, kıskançlık, Egoizm ve hoşgörüsüzlük hepsinden bir parça olacaktır.
¿ Cómo podría imaginar que rabia, odio, envidia, egoísmo, intolerancia harían parte de un diagnóstico?
Belki de en hayırlısı budur adamını bu kadar şehvetli görmek sadece kıskançlıklarını alevler.
Tal vez es para mejor. Ver tu hombre en vivo solo encenderá su envidia.
Biraz kendimi eğlendiriyorum diye mi kıskançlık ediyorsun?
Y.. Estabas celosa porque me estaba divirtiendo?
Aşk, kıskançlık ve ihanet, hepsi aynı şeyi kokluyor.
Los enfermos de amor, los celosos y los traicionados huelen igual.
Değersiz oğlunu böyle görse kıskançlıktan çatlardı.
El viejo bastardo se hubiera vuelto loco de celos, al ser eclipsado por su hijo indigno.
Görevden ayrıldığımda doğru olanı yapmakta özgür olmak istediğimi, bencillik ve kıskançlık istemediğimi söylediğimi hatırla.
Al, ¿ recuerdas que cuando dejé la fuerza dije que quería hacer el bien sin mentiras, ni egos ni nada?
Dedikodular, kıskançlıktan doğar Hazretleri.
Rumores surgidos de la envidia, Su Eminencia.
Kıskançlıktan çatlıyorum.
Estoy llena de celos.
Ruby'e olan şüphelerin, aynı mükemmellikte bir kadının elinden kaçmasına izin verirken Gus'ın, mükemmel bir kadınla sağlıklı, sağlam bir ilişkisi olmasından kaynaklanan kıskançlıktan olabilir mi?
Mira, ¿ es posible, sólo posible, que tus sospechas sobre Ruby provengan de tus celos porque Gus tiene una relación sólida y sana con una chica estupenda, mientras que tú la tenías con una mujer igual de estupenda pero la dejaste escapar?
Ve kıskançlık.
Y celos.
Aşırı kıskançlık cinayete sebep olabilir.
La clase de celos que se convierten en ira que conduce al asesinato.
Kararına, kıskançlık ve içerleme duygularını karıştırıp karıştırmadığını sorguluyorsun.
- No. No puedes evitar pensar que puede haber un poco de celos y resentimiento en tu decisión.
Kıskançlık etmeyin.
Estás celosa.
Aptalca, kıskançlık.
Insensatez. Celos.
Biraz kıskançlık yapıyorum işte.
Sólo estoy un poco celosa.
Kıskançlık mı seziyorum?
Un poco celoso, ¿ verdad?
Ama en zayıf anlarımızda, her şey kıskançlık ile ilgilidir.
Pero en nuestros momentos más debiles todo es acerca de los celos.
Nasıl kontrolünü kaybedip kıskançlık krizine girdiğini anlayabiliyorum.
Imagino que perdió el control y tuvo un ataque de celos.
Kıskançlık krizi falan da yoktu. Çünkü haberim yoktu.
No hubo ataque de celos, ¡ porque no lo sabía!
Kıskançlık yaptım çünkü hiç bir zaman gizli görevlerin havalı kısımlarında oynayamadım.
Yo estaba celoso porque nunca me dan los papeles grandes en las misiones secretas.
Hatta kıskançlık da göstermişti.
Incluso ha llegado a mostrar envidia.
Mantıksız, açıklanamaz bir kıskançlık.
Irracional, celosa inexplicable.
Tecrübelerime göre, bu seviyede bir kıskançlık kolay kolay bitmez.
En mi experiencia, ese nivel de celos nunca se acaba.
- Ve ne yani koşa koşa gidip, kıskançlıkla kardeşini mi öldürmüş?
¿ Corrió a matar a su hermana por celos?
Bu zorbalıklar bence sırf kıskançlıktan.
Creo que los agresores son celosos.
Kıskançlık yapma.
No seas celoso.
Cam, ara sıra kıskançlık yapman hoşuma gidiyor.
Cam, me gusta cuando te pones un poco celoso.
Bunca zaman bu kıskançlık canavarının güven bağımızı yemesine izin verdim.
Y en todo este tiempo He estado dejando que esos enormes celos se coman nuestra cola de confianza.
Sadece, gereksiz yere kıskançlık yapacağından korktum.
Estaba preocupado por que te pusieses celosa.
Olabilir, ama kıskançlık yeşil gözlü bir canavardır ve çocuklarımdan birine sorarsan sana söylerler canavarların mantığı yoktur.
Quizá, pero los celos son como un monstruo y si se lo preguntas a alguno de mis niños te lo dirán no hay nada que hacer con el monstruo.
Angel kıskançlığımı artırıyor... senin bana veremediğin.
Los celos que tú no me provocaste, me los provoco Ángel.
Ben, sen ve senin kıskançlığın ile alakalı!
¡ Tiene que ver conmigo, contigo y con tu envidia!
- Hayır, bu kıskançlık falan değil.
No, no son celos.
Kıskançlığı.
Envidia.
Kıskançlığın yüzünden gerçeği görememiş olabilirsin.
O quizá te enceguecía demasiado la envidia para percibir la verdad.
Benim inandığım şeyse, erkekler genetik olarak kıskançlığa ayarlıdır.
Lo que creo es que el hombre está genéticamente diseñado para ser celoso.
Beni, onun kıskançlığı öldürdü.
Sus celos me mataron
Artık kıskançlığında boğulabilir.
Ahora se puede ahogar en ellos.
Kıskançlığınız ondan kurtulmaya yetecek kadar mıydı?
¿ Lo suficientemente celosa como para deshacerte de ella?
Kıskançlığı, beni öldürüyor.
Los celos me están matando.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]