Minik Çeviri İspanyolca
5,871 parallel translation
Sonra minik cukunu o kadar siki tuttu ki cekip koparacak sandim.
Y te pellizcó tu verguita tan fuerte que pensé que te la arrancaría.
Minik gömlek ve kravatlarının olması farkıyla.
- Salvo que todos estos gatos visten camisas y corbatas.
Havalan, benim minik güzelim.
Flota, mi dulce y pequeña bella. ¡ Ven a mí!
- Rusya, minik Japonya'ya karşı mı?
¿ Rusia perderá contra la pequeña Japón?
Bir zamanlar harika olan şirket adına şunu söyleyebilir miyim? Yoldan geçerken "Kiralık" tabelasını çimenlere mıhladığınızı ve minik PC vizyon maceranızın mahvolduğunu görmeye can atıyorum.
Y puedo decir, en favor de lo que una vez fue una gran empresa, que espero dejar todo esto atrás cuando el cartel de "Se vende" esté clavado en el césped y tu pequeña visión del PC se estrelle y arda.
Şu minik ağaca baksana.
Mira este arbolito.
Minik tabancalar gibisin, değil mi?
Con que eres una niña atrevida, ¿ no?
Verdikleri o minik fincana ne oldu?
¿ Qué hay con la copita que te dan?
Yolunu mu şaşırdın, minik Bo Peep?
¿ Te has perdido, pastorcita?
Gözlerini kapa, minik kuşum.
Cierra los ojos, pajarito.
Özür dilerim, minik kuşum.
Lo siento, pajarito.
N'aber, minik arı?
¿ Qué tal, abejita?
Dünyaya minik bir Malcolm daha getireceksek eğer yakışık alan şeyi yapmamız gerekmez mi?
Si vamos a traer al mundo a otro pequeño Malcolm... ¿ No deberíamos hacer lo correcto?
Gel böyle minik bir öpücük ver.
Vamos, démonos un besito.
Burası Minik Kuş-1.
Y es un padre. Este es pequeño pajaro uno.
Oyun zamanı, kızıl gövdeli minik kuş.
Es hora de jugar, pajarito cantor. Ja ja ja.
Hiç sorun değil minik dost.
Muchísimas gracias, Danny. No hay problema, amiguito.
Ve tekrar sana vereceğim. Çünkü dileğini Minik Dünya'daki vitrin mankenlerine benzeyen biriyle harcamandan korkuyorum.
De hecho voy a tomar eso, y te lo voy a devolver porque me temo que desperdiciarás tu deseo en un tipo que parezca un maniquí de un paseo de Disneylandia.
Kayaların çoğu gözeneklidir yaşamın seyahat edebileceği minik köşelerle ve yarıklarla doludur.
La mayoría de las rocas son porosas, llenas de rincones y grietas donde se puede encontrarla vida.
Minik kardeşini meşgul etmeye yardımcı olacağını düşündüm.
Pensé que ayudaría a mantener ocupado a tu hermano pequeño.
Minik şişman piç, ha?
Un puto gordo, ¿ verdad?
Aferin sana minik katil.
Buen trabajo, pequeño asesino.
Kimseye söylemeyeceğine söz ver, tamam mı minik kardeşim?
! Prométeme que no se lo dirás a nadie, ¿ vale, hermanita?
Biliyorum ama insan minik, deha, psikolog araştırmacı kardeşinin kendini biraz daha tanımasını bekliyor.
Lo sé, pero se supone que una miss genio investigadora en psiquiatría conocería mejor a su propia hermana.
Minik dostunun davranış sorunu var, öyle değil mi?
Tu coleguita tiene un problema de actitud. ¿ Verdad?
Yüzünde minik bir leke var tatlım.
Oh, tienes una pequeña mancha.
- Evet. Sonra da yukarıdaki o minik arkadaşını.
¿ Y luego a tu amiguita de arriba?
Önce sen sonra da minik kızım ve ben -... ben de sürekli sizi güvende tutmaya çalışıyorum.
Primero tú y ahora mi niñita, y yo- - Intento mantenerme fuerte, mantenerlas a salvo todo el tiempo.
Bu doğru değil mi, minik Lance'im.
¿ Verdad que sí, pequeño Lance?
Sen onun mükemmel ve minik bebeğisin.
Eres su pequeña niña perfecta.
İnanmayabilirsiniz ama bu iki minik kurabiye bir zamanlar bunu doldurabiliyordu. Ve son zamanlarda iki insana bu inanılmaz sonuçları alabilmesi için yardım ettim.
No lo creeréis, pero este prieto par de nalgas era antes capaz de rellenar estos. Y recientemente he ayudado a otras dos personas a conseguir los mismos sorprendentes resultados.
- Senin alacak minik bir elbisen yok mu?
¡ Calla! ¿ No tienes que comprar algún vestido diminuto?
Yapma Phil, bu güzel ama minik pırlantayla haftalar önce parmağını koparması gereken cam parçasını bir mi tutuyorsun?
Phil, por favor, no sabes notar la diferencia entre este bonito pero pequeño diamante y ese pedazo de vidrio que debería haberle hecho caer el dedo hace semanas.
Onun tipi bile değilim. Eski sevgilisi çok minik ve güzel.
Ni siquiera soy de su tipo, su ex era tan pequeña y hermosa
- Naber minik Drew?
- ¿ Qué pasa, pequeño Drew?
Minik Drew?
- ¿ Pequeño Drew?
Of. - Hey, minik Drew.
- Eh, pequeña Drew.
Benim sözüme karşı yozlaşmış minik bir kokainmanın sözü olacak.
Será mi palabra contra un pequeño corrupto cabeza de cocaina.
Sizin minik teğmenin kafası uçmuş gibi.
Parece que tu pequeño Teniente ha perdido la cabeza.
Evet, güvenliğe "minik" dersen böyle şeyler olması gayet normal.
Sí, verás, eso es lo que pasa cuando insistes en llamar a un gorila "enano" repetidamente.
Minik bir panik oluşturdu.
Causó un pánico menor.
- Evet, minik Brady böceğimiz.
- Sí, este es nuestro bichito Brady.
O minik kalbin kırıldığında.... ne yapman gerektiğini çok iyi bilirsin Steph.
¿ Sabes lo que haces cuando tu corazoncito se rompe, Steph?
Dur hele "minik bey" ben gaza bastığımda, bu yarış iki saniyede biter.
Escucha, hombrecito, En cuanto encienda el encanto, este concurso se acaba como en dos segundos.
İlk olarak ; "minik bey" hiç hoş değildi.
Primero, "hombrecito", no es guay.
Minik bey çok cesur.
Hombrecito tiene valor.
- Minik.
Tiny.
- Bu Minik içindi.
Eso fue por Tiny.
- Minik'i hallettiğin gibi mi?
¿ A como te encargaste de Tiny?
Sadece bulut'u bilmiyorsun. O minik, ufak boktan alanı ki programlama geleceğinde birçok yönden süper mühim bir şey olmaya başladı.
Pero no sabes de la nube, esa minúscula y cagante área, que se está volviendo superimportante y que en muchos sentidos es el futuro de la computación.
Minik bir Jamaikalı yengeç?
¿ Un pequeño cangrejo jamaiquino?