Mımı Çeviri İspanyolca
5,375,880 parallel translation
New York One'ın programımıza ne yapacağını duydun mu?
¿ Escuchaste lo que New York One hará con nuestro show?
Parktaki bir bankta yaşadığımıza inanamıyorum.
No puedo creer que vivamos en un banco.
Birisiyle tanıştım.
Conocí a alguien.
Ama bizimkinin sonunda, ben rakunla seks yaptım.
Pero, en este caso, terminé teniendo sexo con la mapache.
Hatırlamak da laf mı?
¡ Claro, amigo!
İleriye saralım.
Salto adelante en el tiempo.
Tanrım, orada bazı kızlar çok güzeldi.
Esas chicas se veían muy bien.
Ben bir kızınkini ağzıma aldım.
Se la chupé a una chica.
İleri saralım, 1989.
Salto adelante, 1989.
İleri saralım.
Salto adelante.
Çılgın mekânımıza gelin, sizi bir güzel rahatlatalım, bir de o sokakta aileler rahatça dolaşıyor, öyle mi?
Sí, "entren a nuestro Wacky Shack y la sacudiremos bien", y ¿ familias enteras hacen cola para entrar ahí?
Hazır siz beklerken, kıçınıza uygun titreşimli dildolarımızdan buyrun.
Mientras esperas, te dan vibradores para meterte entre las nalgas.
Yani kızın biri beni eliyle rahatlatırken ben de bu acayip şeyi prostatıma kadar sokacağım.
Tomé esa cosa desagradable y la puse en mi próstata mientras me sacudía el pene.
- Tüm o yaptıklarımızdan sonra.
- Después de todos los que hicimos.
Belki Steve, Terri Schiavo ötenazi vakasıyla ilgili müzikalimize yardım eder.
Quizás Steve nos ayude con nuestro musical sobre Terri Schiavo.
Dur telefona bakayım.
Déjame contestar.
Ne? "Hayır, teşekkürler, hoşça kal." mı?
¿ Qué? ¿ "No, gracias, adiós"?
Çok Fazla Ton Balığı için evimizi kurtaracak kadar para teklif edildi ve sen "Hayır, teşekkürler, hoşça kal." mı dedin?
Nos ofrecen dinero para conservar el apartamento haciendo Too Much Tuna, y tú dices : "No, gracias, adiós"?
- Sana anlatmadığım şeyler var.
- No te he sido completamente sincero.
Prezervatif takmadın mı?
¿ No usaste protección?
Rakun ve haham karşılıklı bir masada mı oturuyor?
¿ La mapache y el rabino se sientan a la mesa juntos?
Daha önce kimseye anlatmadığım şeyler.
Cosas que nunca le dije a nadie.
Pekâlâ. Seninle New York One kanalında Çok Fazla Ton Balığı yapacağım.
Está bien, haré Too Much Tuna contigo en New York One.
Lisa'yla her şey yolunda mı?
¿ Está todo bien con Lisa?
Üç defa sahte keseli sıçanlar tarafından kandırıldım.
Tres veces me engañó la misma zarigüeya.
Aman Tanrım, seyircilerin hepsi tahrik oldu.
¡ Dios mío! , mira cómo se está excitando la audiencia.
Sanki Chicago'nun bölgesel bir yapımındalar gibi.
Como si estuvieran en una producción regional de Chicago.
Soon Yi ağzımızın payını verince oradan kaçıyoruz.
Luego de una herida Soon-Yi bien fundamentada, salimos corriendo.
- Arkadaşım George nerede?
- ¿ Dónde está mi amigo George?
Sadece seninle koşacağım.
Correré contigo.
George, tam takamadım şunu.
George, no estoy bien atado.
Yapmayacağım.
No lo haré.
Rica etsem bir Meksika marketine gidip bana bir kutu Kashi Good Friends mısır gevreği alır mısın?
¿ Irías a un almacén y me traes unos cereales Kashi Good Friends?
Just Salad'a git lütfen, en yoğun oldukları saatte, öğlen birde mesela.
Necesito que vayas a Just Salad a eso de la 1 p.m., que es la hora pico.
Rica etsem Chipotle'a gidip bana büyük boy bir Ebola alır mısın?
¿ Puedes ir a Chipotle y traerme un gran bol de ébola?
Gil ayağa kalkamaz çünkü vücudu mısır unu gibidir.
Gil no puede levantarse porque tiene un cuerpo de polenta.
İleri saralım, bir yıl sonra.
Salto adelante, un año después.
Pekâlâ, işimize bakalım artık.
Muy bien, vamos a trabajar.
Aman Tanrım, tekrar uyuşturucuya başlamış.
Dios mío, se droga otra vez.
Kokain kullanmasına yardım ediyor.
Lo ayuda a drogarse con cocaína.
Bana kalsa ismini "İstiridye Suyu Var, Seni Beyaz Salak Pislik" yapardım.
Yo lo llamaría : "Tienes jugo de almeja, blanco idiota de porquería".
George hatırlıyor musun, kendim olmak istiyorum, demiştim hani. Bu sidik yarışını bırakmam lazım. İstiridyeli domates suyu işi yapmam ben.
George, no sé si recuerdas cuando dije que debo ser yo mismo, que debo salir de este mundo competitivo.
Harika, Hadi metroya binelim, 4. ve 5. hatlar mı?
¡ Genial! Tomemos el subterráneo, ¿ las líneas 4 y 5?
Çak bakalım!
¡ Apretón!
- Duralım mı?
- ¿ Esperar?
Tuvalete gitmem lazım.
Debo ir al baño.
Birtakım boktan işler yapmak için Süper Kupa maçlarını durdurur muydun?
¿ Interrumpirías un partido del Súper Bowl para ir a cagar?
Biraz konuşalım. Gel buraya.
Te diré algo.
Şovda giydiğin fitilli kadifeye kakanı mı yaptın şimdi?
¿ Acabas de cagarte en los pantalones de corderoy del show?
Ben George St. Geegland'ım, sen de Gil Faizon'sun, bu iş buraya kadar çünkü içine ettin!
Soy George St. Geegland, tú eres Gil Faizon, y esto se acabó ¡ porque tú lo arruinaste!
George, ben bir Peter Pan'ım.
George, soy como Peter Pan.