Mız Çeviri İspanyolca
606,792 parallel translation
Hayatımızı yaşamak?
¿ Viviendo nuestras vidas?
Burada bir sürü mutlu anımızı paylaştık.
Hemos compartido muchos recuerdos felices aquí juntos.
Karşılaştığımız en güçlü düşman.
Es el mal más poderoso al que nos hayamos enfrentado jamás.
Tamam, baba. Teknik olarak kraliyetten falan olduğumuzun farkındayım ama Büyülü Orman'daki kalenizde, ya da Vegas'taki Excalibur'da yapmayı düşünmüyorsak istediğin şeyi bulacağımızı pek sanmıyorum.
Vale, papá, sé que técnicamente somos todos de la realeza o lo que sea, pero a menos que quieras celebrar la boda en tu castillo en el Bosque Encantado o Excálibur en Las Vegas, no creo que
Kızımız evleniyor.
Es la boda de nuestra hija.
Ya bizim ihtiyaçlarıımız ne olacak, Pamuk, ailemizin ihtiyaçları?
¿ Y qué pasa con lo que necesitamos, Blanca? ¿ Lo que necesita nuestra familia?
Nasıl oluyor da, kardeşin uğraştığımız düşman değilken bile, hâlâ uğraştığımız düşman olabiliyor?
¿ Cómo es que, incluso cuando tu hermana no es la villana con la que luchamos, sigue siendo la villana con la que luchamos?
Onu hayatımız pahasına koruruz.
La protegeremos con nuestras vidas.
Bak ben bugün, Gideon'un hayatını nasıl kaçırdığımızı fark ettim.
Mira, hoy me he dado cuenta de lo mucho que nos hemos perdido de Gideon.
Ajan Palmer, yapabileceğimiz her şeyi yapacağımızın farkındayız. Bay Leo Getz'i bulmak için.
Agente Palmer, sepa que haremos todo lo que podamos para encontrar al Sr. Leo Getz.
Sanırım bizim omzanımız.
Creo que esa es nuestra comadreja.
Şimdi o, yetişkin masada oturamayacağımızı söylüyor.
Ahora ella está diciendo que no podemos sentarnos en la mesa de los adultos.
İyi evet, Ancak bu, onun hakkında konuşamayacağımız anlamına gelmez.
Bueno, sí, pero eso no quiere decir que no podamos hablar sobre eso.
Bu yüzden şimdi neden? Bütün bu finansal tabloları gözden geçirmek zorundayım Ve hangi işin adamımızı sakladığını bulmaya çalış.
Por eso es que ahora tengo que revisar todos estos datos financieros y descubrir en cuál de estos negocios está escondido nuestro hombre.
Evet, pekala, bazılarımız adanmış, Rog.
Sí, bueno, algunos de nosotros somos dedicados, Rog.
'27'de Paris'te,'31'de de Chicago'da yaptığımız gibi mi?
Como lo hicimos en París en el 27 y en Chicago en el 31.
Kimi arayacağımızı biliyorum.
Sé a quién podemos llamar.
- Anladık Doktor, fırsatımız olunca yapıcaz.
- Entendido, doc. Tan pronto podamos.
Başka şansımız yok.
No tenemos opción.
Ama bizim cesur zaman yolcularımızı aramak yerine, bunu buldum.
Pero en vez de buscar a nuestros intrépidos viajeros del tiempo, encontré... esto.
Rittenhouse dama oynadığımızı sanırken ben üç boyutlu satranç oynuyorum.
Rittenhouse cree que estábamos jugando a las damas mientras yo jugaba al ajedrez en 3D.
Biz yapabileceğimizi düşünüyoruz, ama yardımına ihtiyacımız var.
Creemos que sí podemos, pero necesitamos tu ayuda.
Neredeyse ihtiyacımız olan her şey var.
Todo lo que podríamos llegar a necesitar.
- Bizim yaptığımız şeyleri düşün.
- Piensa en lo que hicimos nosotros.
Ve ajanlarımız da şuan Ana Gemiyi almak için yoldalar.
Y nuestros agentes van en camino ahora para recoger la Primaria.
İşimi yaptığım için özür dilemeyeceğim. Özellikle de anlaşmamızı uygulayabilmek için o kadar uğraştıktan sonra, ama anlaşma anlaşmadır.
No voy a disculparme por hacer mi trabajo, especialmente considerando los extremos a los que tuve que llegar para cumplir nuestro acuerdo, pero un trato es un trato.
Tüm besi hayvanlarımız ölmeden Michael Jordan'la tanışır.
Todos nuestros animales conocen a Michael Jordan antes de morir.
Evet ama sonra bazılarımız değişimin kokuşmuş bir şey olduğunu anladı.
Sí, pero luego algunos nos dimos cuenta de que el cambio es horrible.
Sesini, özelliklerini ve stilini kullanma hakkımız var.
Tu voz, tu frescura y tu estilo único nos pertenecen.
Ben ve diğer Indianalı nokta nokta kadınlar, adımızı oyukta yaşayan bu kemirgenden aldık.
A mí y a las otras mujeres... de Indiana nos bautizaron en honor de este roedor excavador.
Ama yollarımız burada ayrılıyor.
Pero vamos por caminos diferentes.
Ona elbette yardım edeceğiz, Henry. Ama kendimizi böyle kaybedersek bir şey yapamayız.
Vamos a ayudarla, Henry, pero no podemos volvernos locos mientras lo hacemos.
Koridorda kızımın yanında yürürken düşüneceği tek şeyin önündeki muhteşem yılları olmasını istiyorum ; Gideon, Kara Peri ya da başka bir şey değil.
Cuando vaya con ella por el pasillo, lo único en lo que debería estar pensando es en los maravillosos años por delante, no en Gideon o el Hada Negra, en nada de eso.
Gerçekten burada kalacak mıyız?
¿ Nos vamos a quedar aquí en serio?
Kızım bugün fen laboratuarını ateşe vermiş ve sanırım oğlun suçu üstlenmeye çalışmış.
Mi hija incendió el laboratorio de ciencias hoy y creo que tu hijo intentó asumir la culpa.
Bebeğim, sana soracağım Benim için bir şey yapmak Varlığınızın her lifi.
Cariño, te voy a pedir que hagas algo por mí que va en contra de cada fibra de tu ser.
Bu senin hızınsa yargılamayacağım.
Si ese es tu tipo, no voy a juzgar.
Aile tarzı mısınız?
¿ Eres del estilo familiar?
Eğer hiç bir kaza geçiriyorsan, Ve nakit ödemeye, Senin davanızı alacağım, bedelsiz.
Si alguna vez tienes un accidente, y necesitas una acuerdo en efectivo, tomaré tu caso, gratis.
- Ben yapmazdım, tabi düşmanlarınızın duvarınızdaki madalyayı alabilmek için hayali operasyonlar uydurduğunuzu öğrenmelerini istiyorsanız başka.
- Yo no lo haría, a menos que quiera que sus enemigos descubran que fingió 32 misiones aéreas para conseguir esa Cruz de Vuelo en su pared.
Affedersiniz. Siz Ethan mısınız?
Disculpa. ¿ Eres Ethan?
Burada gördüklerinizi ne sandınız bilmiyorum, ama karımın ve oğlumun yanına dönmem gerek.
No sé qué creen que vieron, pero tengo una esposa y un hijo en casa, así que...
Yalnız mısın?
¿ Estás sola?
Açık büfe sınırsız sanmıştım.
Creí que era bufet ilimitado.
Baldızım Phyllis hareketli biriydi. Tenis filan oynardı.
Mi cuñada, Phyllis, muy activa, jugaba al tenis, todo.
Ama hareketli mesanenin dediği gibi... İçimi dökmeliyim kızım!
Pero como una vejiga hiperactiva todo tiene que salir, chica.
Sokacağız. Dibine kadar yardım edeceğiz.
Los ayudaremos como locos.
Asistanım Kimberly'yle tanışmanızı istiyorum.
Esperen a conocer a mi asistente, Kimberly.
Lufthansa soygunundan sonra zımparalatmıştım zaten.
Primero, me lijé las huellas después del robo de Lufthansa.
Çişli çarşaflarını gömerken yakaladığım o liseli kızın TV programı var.
Increíble que esa adolescente que enterraba sus sábanas mojadas tenga un programa.
- Birkaç soru yanıtlar mısınız?
- ¿ Podría preguntar algo?