English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ N ] / Nun kızı

Nun kızı Çeviri İspanyolca

949 parallel translation
Chion-in tapınağında samuray olarak hizmet eden Shinzaemon Okui'nun kızıyım.
Soy hija de Okui, un samurai de Chion-in.
Bir kadınım, doğru, ama Cato'nun kızı, adı şanı olan bir kadın.
Soy mujer, pero una mujer respetable, la hija de Catón.
Oğlun Joe'nun kızımdan uzak durmasını istiyorum.
Quiero que tu hijo Joe deje en paz a mi hija.
Stella Milto'nun kızı!
¡ Stella es la chica de Milto!
Sen Milto'nun kızısın.
Tú eres la chica de Milto.
- Nasıl unutabilirim ki sen Sebo'nun kızısın.
¿ Cómo voy a olvidar que eres la chica de Cibo?
O, Oko'nun kızı.
Es la hija de Okoh.
Kocan ve ihtiyar Ito'nun kızı Ume hakkında birilerinden, bir şeyler duymuştum.
He oído algo de alguien sobre tu marido y la hija del anciano Ito, Ume.
Yani, sen ve ihtiyar Ito'nun kızı hakkında anlatılanlar doğru mu?
Entonces, ¿ es cierto lo tuyo con la hija del anciano Ito?
Yani, sen ve Ito'nun kızı hakkında anlatılanlar doğru...
Así que la historia sobre ti y la hija de Ito es cierta.
Her şeyi Iemon planladı, böylelikle Ito'nun kızıyla evlenebilecekti!
¡ Iemon planeó todo esto para poder casarse con la hija de Ito!
Akiko'nun kızından söz ediyorduk.
- Ten cuidado. - Los chicos de hoy... - La mía es terrible.
Fernando'nun kızı.
Es la hija de Fernando.
- Moo-hyuk'nun kız kardeşinin...
- A la hermana de Moo-hyuk...
Haka Arakau'nun evindeki Kızılhaç balosu.
El Baile de la Cruz Roja en casa de Haka Arakau.
Yabancı öğretilerle halkı, Mikado'nun kutsanmış kişisine karşı kışkırtmak isteyen vatan haini Daimyo hakkındaki mesajınız için teşekkürler.
Gracias por tu mensaje por Daimyo, que con las doctrinas extranjeras, quiere levantar al pueblo contra Mikado. Los rebeldes no escapan a su castigo... "
Söyle bana, bir şey öğrenebildin mi, diyelim ki, Kızıl Ordu'nun.. - durumu parlak mı? - Kesinlikle.
Dime, ¿ te enseñaron cosas como recordar o, digamos, la brillantez en el Ejército Rojo?
- Kız hayatında dakik olmadı ki. - O'nun ölçüsüzlüğü.
- Esa niña jamás ha llegado a tiempo - ¡ Es un ultraje!
Dutch, Joe'nun ABD'de bir kız kardeşi var, değil mi?
Joe tenía una hermana en alguna parte de EE. UU., ¿ verdad?
- Pekala, üzerime yıktığınız suçları temizleyin. Eels'in cinayetini Joe'nun üzerine yık.
Primero haga que la policía no sospeche de mí, acuse a Joe.
Fakat kız Joe'nun seni görmek için biryere gittiğini söyledi Onu gördüm.
Pero ella dijo que ha ido a no sé donde a reunirse contigo.
KAZUO HIROTSU'nun "Baba ve Kızı" romanından uyarlama.
Basada en "Padre e hija" de KAZUO HIROTSU
Rahmetli babasına karşı duyduğu şiddetli ve şuursuz kıskançlık Juan Montalvo'nun şiddetli ruhunda kalıcı, devasız rahatsızlığı peyda etmişti.
Unos celos profundos e inconscientes de su padre... habían creado una inquietud permanente e incurable... en el carácter violento de Juan Montalvo.
Şu kız, Fernando'nun yeni sevgilisi mi?
¿ Es la nueva amiga de Fernando? Qué gusto tiene...
Mae Doyle, Joe'nun kız kardeşi.
Mae Doyle, la hermana de Joe.
Angelo'nun barında kız kardeşine rastlayınca çok şaşırdım.
Me sorprendí mucho cuando entré a Angelo's y ahí estaba tu hermana, sentada en el bar.
"Ben, Onoria... İmparator Valentiniano'nun kız kardeşi Galla Placidia'nın kızı ve neslinden..."
"Yo, Honoria, hermana del emperador Valentiniano e hila de Gala Placidia, y descendiente"...
Sen, Roma İmparatoru'nun kız kardeşi bir barbarın karısısın.
TÚ, la hermana de un emperador romano, esposa de un bárbaro.
Ben Ataulfo. Galla Placidia'nın kızı, Valentiniano'nun kız kardeşi.
Soy hiia de AtaÚlfo y Gala Placidia, hermana de Valentiniano.
kız O'nun yeğeni.Kız ne yaptı, sana dert oldu mu?
Es su sobrina. ¿ Qué hizo? ¿ Discutió con ustedes?
Sen Kotoe'nun kız kardeşi misin?
¿ Eres la hermana de Kotoe?
O'nun Wheeler'in kız arkadaşı olduğundan memnunum.
Estoy convencido de que es la chica de Wheeler.
Orası yedi kız kardeşin içinde tek çocuk olan Sebastio'nun büyüdü yerdir.
Allí es donde Sebastiáo creció. Era el único niño entre siete hermanas.
Efendi Sansho'nun yerine gidip Shinobu isimli kızı getirmeni istiyorum.
Id a las tierras de Dayu y liberad a una muchacha llamada Shinobu.
Nicholas Raymondo'nun sahip olduğu ve kızın da bildiği bir şey.
Algo que tenía Nicholas Raymondo y que la chica conocía.
Kızıl Deniz Yüzbaşısı yavaş bir yürüyüş sergiliyor. İngiliz Ordusu'nun gösteri yürüyüşü.
el capitán del ejército rojo que desfila como los militares británicos.
Takezo'nun evlenme sözü verdiği kızım.
Soy la chica con quién Takezo prometió casarse
Haru'nun hatırına gidip kızı bulmalıyız.
Encontraremos a esa chica, por el bien de Haru.
Kızın isteğiydi. Ne olursa olsun, asla ve asla Haru'nun elde ettiği şeye ulaşamayacaksın.
No importa lo que sea, pero nunca tendrás lo que tiene Haru.
Coupeau'nun kız kardeşinden bir elbise ödünç aldım.
El vestido me lo prestó la hermana de Coupeau.
Onlar Kızıl Ordu'nun basit askerleriydi.
Eran soldados rojos, las personas más comunes y corrientes.
Televizyon ekranınızın içinde belirginleşmeye başlayan bu bulanık dış plazma parçası Alfred Hitchcock'tur diriyi ölüden ayıran o büyük bariyerin yani Atlantik Okyanusu'nun ötesinden seslenmektedir.
Este pedazo neblinoso de ectoplasma formándose dentro de la pantalla de su televisor es un tal Alfred Hitchcock atravesando la gran barrera que divide a los vivos de los muertos el Océano Atlántico.
Kızıl Ordu'nun askerisin!
¡ Acabe con esa histeria!
New Mexico'nun göbeğinde, 20 yıldır görmediğim,... bir kar fırtınasının ortasındayız ve içim kıpır kıpır!
Hemos sido golpeados por una tormenta de nieve en medio de Nuevo Mexico, No las he visto en 20 años.
Bu, Sör Hugo'nun manastırda kızı öldürmek için kullandığı hançer.
Es la daga que Sir Hugo usó para asesinar a la muchacha en la abadía.
O kadar da kötü değildi. Asıl amacımız Ayako'nun mutlu olduğunu görmekti ve bunu da başardık.
El clima estuvo bueno, y todo salió sin problemas.
Kız Picasso'nun serseri olduğunu iddia edip durdu ve sonra da bir duvar resmi yaptı.
Mi amiga insistía en que Picasso era un inútil y se puso a pintar un mural.
Borneo'nun en vahşi ormanında çırılçıplak bir kız varmış. Üzerinde sadece dans ayakkabısı ve şapka bulunuyormuş.
Estaba ella en las selvas de Borneo, como Dios la trajo al mundo, salvo por sus zapatos de baile y su salacot.
Artık Troiano'nun nerede yalnız kaldığını biliyorsun.
Ahora ya sabes a dónde va Troiano solo.
Kızıl Ordu'nun, Japon ve Nazilerden farkı olmalı. Hatta Amerikan Ordusu'ndan bile temelden farklı olmalı.
El ejército rojo debe ser diferente... del ejército norteamericano, japonés o del nazi.
Bugünden itibaren ben, Noge, Kızıl Ordu'nun emriyle sizin komutanınız ilan edildim.
Yo, Noge, asumo el mando de este destacamento... por orden de los soviéticos.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]