Sahtekarlık Çeviri İspanyolca
655 parallel translation
Ben size Avustralya üzerinden gitmeyelim dedim! Sahtekarlık bu!
Debería haber venido por el Bulevard Lincoln.
Siz sahtekarlık yapıyorsunuz!
No so mas que un par de tramposos. ¡ Santo cielo!
Hem prenses hangi konuda sahtekarlık yaptı da bu kadar üzülüyorsun?
¿ Y por qué la princesa es una farsante si no es mucho pedir que te expliques?
İşin içinde sahtekarlık olmadığı sürece tabii ki.
Siempre... Siempre y cuando todo sea legítimo...
Ama bir asker ve korkak olmak, sahtekarlık yaparak... yaşamları size bağlı olan kişilere karşı tehdit oluşturmaktır.
Pero un militar cobarde es un impostor. Un peligro para todos.
Sahtekarlık değil mi bu?
Es un engaño, ¿ no?
Sahtekarlık mı?
¿ Engaño?
Bunu dürüst yoldan kazanmadılar. Tefecilik, dolandırıcılık ve sahtekarlıkla sağladılar.
No con trabajo honesto, sino con usura, estafa y fraude.
Tabii, yüzünden sahtekarlık akıyor.
Seguro, toda su cara parece de broma.
Başka bir sahtekarlık daha.
Cuidado, otra broma.
Demek sahtekarlık yapıyorsun. Kör bir adam sahte ile gerçeği ayırt edemez.
Y tú eres un farsante, un ciego no puede notar eso.
Akıl almaz bir sahtekarlık.
¡ Qué ridiculez!
Vazo konusunda son derece üzgünüm fakat, fakat gerçekten efendim, satıcınız çok açık bir sahtekarlık girişiminde bulunarak suç işliyor.
Siento muchísimo lo que pasó con el jarrón, pero créame su empleado está intentando cometer un fraude clarísimo.
Doğallığın sahte, bu, bildiğim en sinir bozucu sahtekarlık.
- Ser natural es una pose y la pose más irritante que conozco. Pero no me has contestado aún.
Bu sahtekarlık.
No es honrado, claro que no.
Babam, kimseye zararı dokunmazsa, sahtekarlık olmayacağını söylüyor.
Papá dice que no hacemos daño a nadie, si eres honrado en tu corazón.
İnsanlar, cinayet, sahtekarlık, hırsızlık ve daha bir sürü kötü şey yaptıkları için... mahkum gemilerine koyulur.
Meten allí a los que asesinan, falsifican y roban y hacen toda clase de cosas malas.
- Sahtekarlık, küçük hırsızlıklar.
- Desfalco, fraude, robos insignificantes.
Bu sahtekarlık halka bir hakaretir.
Este fraude es un insulto a todo el país.
- Ve ayrıca sahtekarlık.
- Además, es deshonesto.
Bu çeşme sahtekarlık.
La fuente es un fraude.
Peki, Barney... Bu sahtekarlık.
Bueno, Barney es deshonesto.
Beyler, bu Loca'da bir sahtekarlık işlendi,
Escuchen... se ha cometido un fraude contra esta logia.
Utanmazca bir sahtekarlık.
Un fraude descarado.
Başından beri bunun bir sahtekarlık olduğunu ona söyledim.
Desde el principio le dije que era un timo.
Elimde bir polis raporu var. Bu polis raporu o yılın Mayıs ayında Miles John Farnham adında birinin sahtekarlık ve görevi kötüye kullanma iddianamesi ile ilgili.
Tengo aquí un informe de la policía de una acusación contra un Miles John Farnham en Mayo de ese año por cargos de fraude y mala praxis.
Ticari sahtekarlık yapmışım.
Dicen que mi informalidad...
Üzgünüm, ama sahtekarlık... benim her zaman yüzümü kızartıyor.
Lo siento, pero la deshonestidad siempre me enfurece.
Sahtekarlık.
- De estafa.
Genç polis sahtekarlık yapar, pezo olur ve sonunda cinayet işler.
El policía se vuelve deshonesto, se hace chulo y acaba asesinando.
Bir parça sahtekarlık, başka bir parça sahtekarlığa yol açar.
Si siembras deshonestidad, deshonestidad recogerás.
Açık söyleyeyim cehaletten de olsa, siz bir sahtekarlık yaptınız.
Desde el punto de vista legal usted, quizá por ignorancia... ha cometido un fraude.
Ölmek üzere olduğumdan sahtekarlık yaptığım doğru değil.
No estaba en peligro de muerte.
Bu sahtekarlık için bağışın artmasını sağlayacak değilim.
Yo no recaudo fondos de manera fraudulenta.
Sahtekarlık mı?
¿ Farsante?
- Boşuna konuşma.Bir sahtekarlık olduğunu biliyorum.
- No me engañas. Sé que es un fraude.
Konu doğaüstü olunca sahtekarlık yapamam.
No me gusta mentir en cuanto a lo sobrenatural.
Her zaman yaptığınız şey Bay Talman, yalan atıp sahtekarlık yapacaksınız.
Lo que hace siempre, mentir, engañar y hacer su parte.
Diğeri ise sahtekarlık.
El otro es la falsedad.
Sahtekarlık mı?
¿ Falsedad?
Sahtekarlık, onlara karşı koymak için elimizdeki en güçlü silah.
La interferencia es nuestra mejor arma de defensa.
Burada sahtekarlık yapabileceğini sanma.
No especule que puede hacer trampas aquí.
- Sahtekarlık, Murray.
- Eso es deshonesto.
Evrensel olduğu iddia edilen bu yeni sahtekarlık oyunu içinde eziliyorlar, geri çevriliyorlar, göz ardı ediliyorlar ve yabancı muamelesi görüyorlar.
el estilo de vida norteamericano, el gran sueño blanco de Estados Unidos.
Sahtekarlık onun hayatıydı, parça parça yontulmasına sebep olsa bile.
Llevaba el engaño en la sangre aunque le llevara a destruirse poco a poco.
Sahtekarlık yapmayacağız.
Ni tampoco hipócritas.
Pek çok sahtekarlık yaptın.
Falsificaste muchas cosas.
İlk haberimiz : Hükümet, Fielding Mellish'i hükümeti yıkmak amacıyla..... sahtekarlık yapmakla yargılayacak.
En las noticias de hoy, el gobierno de los Estados Unidos... acusa a Fielding Mellish de ser un impostor subversivo.
Sam Marcos Devlet Başkanı Fielding Mellish sahtekarlıktan yargılanacak. Mellish, isyana teşvik, hükümeti devirmeye yönelik komplo ve..... resmi protokole karşı "kasık" kelimesini kullanmakla suçlanıyor.
Fielding Mellish, el presidente de San Marcos... irá a juicio mañana por fraude... por incitar alborotos, por conspirar para derrocar al gobierno... y por decir la palabra "muslos" frente a damas y caballeros.
Sahtekarlık yapacaksanız bunun hiç anlamı kalmıyor.
Si hacéis trampas, no hay manera.
Sahtekarlık mı?
¿ Engañar?