Tahta Çeviri İspanyolca
3,693 parallel translation
Yolun başında eski, tahta bir haç var.
Hay una vieja cruz de madera al comienzo del sendero.
- Tahta parçaları seni yıkmamış.
Seguro que los palitos de madera no te arruinaron.
Tahta fırçasını kullan.
Usa el cepillo de cerdas.
Pratik için kullanılan tahta kılıçlardan.
Es una espada de madera para práctica.
Senden çaldığım mektubun içeriğiyle bire bir aynı. Kellesini ayırıp tahta dönüşünü engellemek için değil miydi?
¿ Estás diciendo que escapaste de Jeju y viniste aquí?
Gevşek bir tahta vardı ve bir şey sarkıyordu.
Había una tabla suelta y algo cayó.
6 tahta kurşun vuracaktın diyor.
Seis balas de madera dicen que lo harían.
Bu tahta kulübede yaşıyorlardı.
Vivían en esta cabaña.
Sahip olduğu tek şey olan tahta sandalyeyi bana vermek istedi, ama reddettim.
Quiso darme su única posesión... una silla de madera... pero no la acepté.
Kulaklarımın arasındaki şey tahta değil.
No hay madera entre estas oídos.
Bir şey yiyip içme ve terleme, dirseklerini bükme arkası olan sandalyelere oturma, ve çıkaracaksan da sadece tahta askıya as.
Simplemente no comas ni bebas nada, y no sudes, o dobles los codos, y nada de sillas con respaldo, y si te lo quitas, cuélgalo solo en perchas de madera.
Perde arkasından kral olmaya niyetli çünkü tahta gerçekten otursa bu sefer çok daha kuşkucu olması gerekir.
Buscaba ser el Rey de entre las sombras porque ser el verdadero Rey significaba considerar demasiados factores.
Tahta beyaz parmaklıklara meraklı olmama rağmen.
Aunque soy de las que les gusta las vallas blancas.
Elbette, tahta beyaz parmaklıklar, aynı hayallerindeki gibi.
Y por supuesto, tu valla blanca, tal y como siempre habías soñado.
Tahta beyaz parmaklıklarla ilgili birşey asla söylemedim.
Yo nunca dije nada de una valla blanca.
Tahta beyaz parmaklık hastası olduğunu söyledin.
Dijiste que deseabas una valla blanca.
Hatırlıyorum, çünkü sen bunu söyler söylemez, limonatamızı içip tahta beyaz parmaklıklardan dışarı bakarken... varendamızda oturup çocuklarımızın oynamalarını... seyrettiğimizin hayalini kurdum.
Me acuerdo, porque cuando lo dijiste, me hice la imagen de nosotros sentados en nuestro porche, viendo a los niños jugar mientras bebemos limonada y miramos por encima de nuestra valla blanca.
Ve dur. İlk tahta merdiven.
El primero es el de madera.
İç içe iki tane halka şeklinde tahta kazığı nehir yatağına koyarız.
Dos anillos de madera, uno dentro de otro, clavados en el lecho del río.
Tahta bir kurşun buldum.
Tenemos una bala de madera aquí.
Tahta kurşunlar şekil değiştirenleri öldürebiliyor mu?
¿ Las balas de madera matan metamorfos?
Tahta kurşunlar vampirleri öldürüyor.
Aunque las balas de madera matan vampiros.
Sokaktan yatağıma tahta kurusu bulaşmaz, di mi?
No puedes atrapar chinches en la calle, ¿ verdad?
Eski yatağınla birlikte taşındıysa, tahta kurusu bulaşabilir.
Bueno, los colchones nuevos pueden atrapar chinches, si han sido transportados con los viejos.
Sen ve tahta kuruları!
Tú y las chinches.
Tahta gibi, dümdüz!
Planas como tabla.
Kendine acimayi birak evlat... -... o bara geç ve tahta parçasi kiçini sallamaya basla!
Así que deja de sentir lástima por ti, niño a levantarse en ese bar y sacudir ese pedazo de madera
Toynak gibi ellerin, tahta gibi kiçin var evlat!
Tienes las manos a base de pezuñas y un culo madera contrachapada!
Kapıya kilit vur ve tahta çak.
Ciérralo y precíntalo.
- Kapıya kilit vur ve tahta çak.
- Ciérrela y clausúrela.
Şirketler tahta çıkartılıyor ve bunu, yüksek mertebelerdeki bir yozlaşma devri takip edecek, ... ülkedeki para gücü.. ... insanların önyargılarına etki edilerek saltanatını devam ettirmeye gayret edecek,
Las corporaciones han sido entronizadas y seguirá una época de corrupción en altos puestos y el poder del dinero de la nación se esforzará en prolongar su reinado manipulando los prejuicios de la gente hasta que toda la riqueza esté acumulada en unas cuantas manos
F1 Stradivarius bir keman, Nascar ise üzerine tahta kaşıkla vurulan bir tava.
F1 es un violin Stradivarius y Nascar es golpear una cacerola con una cuchara de madera
Örneğin ; 1950'lerin başlarında, devrilme kafesi Nascar yarışlarında zorunluydu ancak, sürücüler düşündü ki,... devrilme kafesine sahip olmak gereksiz yere ağırlık ekliyor bu yüzden onlar da aynı devrilme kafesi gibi gözüken ancak daha hafif olan tahta kullandılar.
En los primeros años 50, por ejemplo eran obligatorio jaulas antivuelco en las carreras de NASCAR, pero los conductores pensaron bueno, el peso añadido era mucho, con las jaulas antivuelco asi que ellos colocaban cosas.. que parecían jaulas anti-vuelco hecho con cortes de madera por ejemplo
Beni o bıraktı, çünkü çok şeker tahta düğmeli bir montu paylaşıyoruz...
Me ha traído porque estamos compartiendo este abrigo tan mono de botones de trenca.
Kyle odamda ve tahta gibi kaskatı.
Kyle está en mi cuarto, duro como una tabla.
30 yıldan beri aynı tahta tarağı kullanıyorum.
He usado el mismo peine de madera durante tres décadas.
Numaranın üzerinde bi tahta kaşık veriyorlar ve sıran geldiğinde seni anons edip, etini ve istediğin kadar sebzeyi alıyorsun.
Es una comida bonita. Te dan una cuchara de madera con un número y cuando dicen el número, consigues la carne y luego todas las verduras.
Kağıt, tahta, mobilya ve bunun gibi ürünleri imal etmek için bütün bir ormanı, bir tek gemi ile taşıyabiliriz.
Un solo buque puede transportar un bosque entero a nuestras fábricas, que lo transforman en papel, tableros, mobiliario o productos manufacturados.
Diğer Alec'i görevden alacak ve beni tahta oturtacak belgeleri imzalatıyordum.
He persuadido al otro Alec de que firmara unos documentos que lo removieran de su cargo y me pusieran a mí en la gran silla.
İkimiz de tahta göğüslü C sınıfı hatunlarız.
Tú y yo somos mujeres de clase C y 80 de pecho.
Bu tahta özel yapım, bu ya Jay çok zengindi ya da sörf yapmayı çok ciddiye alıyordu.
Esa tabla es especial, por lo que o Jay era muy rico o se tomaba muy en serio el surfear.
Bu plan işe yararsa tahta Ari oturur ve Amanda'da milyarlarca doların üzerine konar ve kimse onu durduramaz.
Hará que Ari tenga el trono y en ese punto gana miles de millones de dólares y nadie la parará.
Dearing, Gibbs'e dinleme cihazı yerleştirseydi... Tüm duyacağı zımparalanan tahta sesi olurdu.
si el lo pincho GIbbs el escuchaba todo es lijar madera.
Tahta kaldırımdaki diğer yerlerin sağlam olduğu belirlensin.
Que certifique que las demás tuberías del paseo marítimo son sólidas.
Frankie Yale, Waxey Gordon Tahta Bacak Lonergan ve Brooklyn'deki Bill Lovett.
Frankie Yale, Waxey Gordon, Peg Leg Lonergan, y Bill Lovett de Brooklyn.
Frankie Yale, Tahta Bacak Lonergan ve Vahşi Bill Lovett.
Frankie Yale, Peg Leg Lonergan, y el salvaje Bill Lovett...
Tahta kaldırıma gidiyoruz.
Iremos al paseo marítimo.
Tahta!
Madera!
İsa tahta bir çarmıha gerilip öldürüldü.
Jesús fue colgado en una cruz de madera.
1890'da üretilmiş dökme demir bir kalorifer ve aynı zamandan kalma tahta pencere çerçevesi.
y un marco de la misma época.
Tahta kaldırımdaki kulüp mü?
- ¿ El club?