Tap Çeviri İspanyolca
7,880 parallel translation
Bu İğrençlik Tapınağı'ndan bir an önce uzaklaşmalıyım.
Tengo que alejarme del Templo del Shalom Asqueroso lo antes posible.
Naruto Shippuden'de gelecek bölüm "Tapılan Büyük Kardeş"
Próximo episodio de Naruto Shippuden : Hermana adorada
Fakat o günlerde bizim küçük dış karakollarımız yıldızlara yayılmış tapınaklarımız vardı.
Pero en aquellos días, teníamos pequeños puestos templos diseminados a través de las estrellas.
İmparatorluk bu tapınakları arayıp buldu ve birçoğunu yok etti fakat hepsini değil.
El Imperio buscó esos templos y destruyó la mayoría, pero no todos.
Ve beni tapınağa götürecek tek şey Güç ile olan bağlantım.
Y solamente mi conexión con la Fuerza puede conducirme al templo.
Ve sana Lothal'da bir Jedi tapınağı olduğunu mu söyledi?
¿ Y te dijo que había un templo Jedi en Lothal?
Holocron'da birçok yıldız haritası mevcut fakat ben de burada bir tapınak olduğuna en az senin kadar şaşırdım.
El holocrón posee extensos mapas de las estrellas pero yo quedé tan sorprendido como tú de que el templo estuviera aquí.
Bu tapınağı biliyor ve gözetim altında tutuyor olabilirler.
Pueden saber de este templo y tenerlo bajo vigilancia.
Tapınak. O...
El templo...
Ben tapınaktayım...
No. Estoy en el templo- -
Ben tapınaktayım.
Estoy en el templo.
Onu tapınağa götürün.
Llévenla al templo.
Philae'de Isis tapınağına bağlıyız.
Nos dirigimos al Templo de Isis, en Philae.
- Büyücü Hekate tapınağında.
- La bruja está con su Diosa.
Evlerini başlarına yıkacağız! Tapınaklarını yerle bir edeceğiz!
Destruirá sus hogares demolerá sus templos Y pintar las calles de la ciudad de color rojo!
Hayır, Spinal Tap.
No, Spinal Tap.
Film, Spinal Tap. "Bunu 11'e alalım."
La película, Spinal Tap, "Este llega a 11".
Sana hayranım ve tapıyorum.
No, no, no. Adular. Venerar.
Ama ben sana ne hayranım ne de tapıyorum.
Yo no te adulo o venero.
Ama sana tapıyorum ben.
¡ Pero te venero, amo!
Affedersin, sana neden tapındığımı bilmiyorum ama seni görünce çok heyecanlandım.
Lo siento, no sé por qué te hice reverencia, sólo estoy emocionado de verte.
Şimdi, bunu dediğimize göre size tapınılmasına hazır mısınız?
Dicho eso... ¿ Están listas para ser... adoradas?
Miranda'nı gördüm. Tapınak.
Te vi como Miranda en "La tempestad".
Kayıt stüdyosu bir tapınak.
Su estudio de grabación es un santuario, ¿ sabes?
Hannah, bir keder vardır bir de tapınmak.
Hannah, hay pena y hay veneración.
Sanki tüm hayatımı işte o anın içinde yaşamış gibiydim. Çünkü yaşadığım o her saniyeye, adeta tapıyordum.
Era como si hubiera vivido un toda la vida en ese momento porque yo adoré cada segundo de ella.
Tapıyordum, adeta.
Yo lo adoraba.
Onları bir tarlaya götürüp birtakım yani şeytana tapınmayla ilgili birtakım hareketler yaptığını söylüyorlar.
Entonces las llevó a alguna granja y realizó ciertos... actos conexos a la adoración ritualista del diablo.
Şeytana tapınanlar artık her yerde...
La adoración satánica no es infrecuente.
Şeytana mı tapıyordun?
¿ Estabas metido en la adoración al diablo?
Güveniyorsun. Ta -... Tapıyorsun.
Usted confía en él.
Biliyor musun? Google, Babulnath tapınağının yanında bir tapınak olmalı.
Ya sabes, debería haber..
Bilim ve yaptığın projeler hakkında ne zaman konuşsan bunun gerçekten ama gerçekten tapılası olduğunu düşünüyor.
Le parece adorable cómo hablas de ciencias... y de tus proyectos.
- Şeytana tapıyorlarmış.
Veneraban al diablo.
Arabama içki taşırken, küçük oğlu dışarı çıktı. İri, paytak paytak yürüyen, hödük, dilsiz, apış arası kokan oğlu. Sonra korkunç bir şekilde oynamaya başladı.
Mientras ella me cargaba el carruaje, salió su hijo, un tonto desastroso, mudo, sucio como un cerdo, y empezó a bailar tap de una forma horrible mientras cantaba el himno nacional.
Onu en iyi tanıyanlar ilk Jedi Tapınağı'nı aramaya gittiğini düşünüyorlar.
Los que lo conocían mejor, pensaron que fue a buscar el primer Templo Jedi.
Zaferinin hikayesi tapınakların, evlerin duvarlarına çizilecek.
Los cuentos de su victoria serán grabados en santuarios y templos.
Göl kenarındaki tapınakta verdin.
Hiciste una ofrenda en nuestro santuario, cerca del lago.
Biz tapınaktaki prensesleriz.
Somos las princesas del santuario.
Eğer bizi makyajlı ve geleneksel kıyafetlerin içinde görürsen tapınaktaki statü ile aynıyız.
Cuando nos maquillamos y ponemos vestidos tradicionales, somos idénticas a las estatuas del santuario.
- Göldeki tapınaktan tanrıçalar mı?
¿ Las diosas del santuario del lago?
Ama adamın bastığı toprağa bile tapıyordu.
Pero sentía verdadera devoción por su padre.
Burası sakinliğin tapınağı gibi.
Es un oasis de calma.
Bale, modern dans, çağdaş dans ve hatta bar dansı.
Balet, moderno, contemporario he incluso tap.
Tanrıçanın tapınağı.
El templo de la Diosa.
Saray olmayabilir, ama bilmecelere göre tapınağın içinde anahtarın için bir delik var.
Quizá no el palacio, pero según el acertijo, dentro del templo hay una ranura para la llave.
Tapınağa bir erkek girdiği anda, Yüce Rahibe alarmı çalar ve tüm köy peşimize düşer.
Si un hombre entra al santuario, la Suma Sacerdotisa hará sonar Ia alarma y el pueblo nos atacará.
Yani, ne güzel bir tapınak böyle.
Digo, vaya, qué templo tan hermoso.
Burası iç tapınak, aşırı üzüntüsü olanlar için.
Ese es el santuario, para quienes están muy afligidas.
Kutsal Tanrıçanın tapınağına hoş geldiniz.
Bienvenidas al templo de la Diosa Divina.
Tapınağın altında doğal bir buhar bölgesi olmalı ve anahtar da bir deliği açtı.
Debe haber un conducto de vapor debajo del templo, y la llave abrió una ventila.