Tart Çeviri İspanyolca
27,909 parallel translation
Önceki gün olan rahatsızlık verici cinayet konusunu tartışmak için geldiğimi itiraf ediyorum.
Bueno, confieso que estoy aquí para hablar el tema incómodo de los homicidios que ocurrió el otro día.
Az tartışma çok sessizlik vardı.
No hubo tanta discusión, más bien una intervención irlandesa.
Çoccıklarımız bu hafta biraz tartışma yaşaıyor.
Nuestros chicos parece que han tenido un pequeño pique esta semana.
emil in cesedi gösterdi ki evliliğiniz boyunca aile içi şiddete uğramış belki ikiniz nafaka konusunda tartıştınız işler çığrından çıktı ben neden bana aylık 10000 dolar nafaka ödeyen adamı öldüreyim
¿ Disculpe? La evidencia en el cadáver de Emil sugiere que hubo violencia doméstica durante su matrimonio. Tal vez los dos tuvieron una discusión sobre la pensión alimenticia, las cosas se pusieron un poco locas y...
o perşembe günü emil'in bunlarla hastahane girşinde oluğunu söyledi bu ayrıca onun en son yaşarken görülen zamanlar o adam son iki haftadır her gün bu saçma davasına üye yapamak için insanları hastahane dışındaydı sizin emille tartıştığınızı gören tanıklarımız da var
Dijo que vio a Emil entregando estos afuera en la entrada principal del hospital el jueves pasado. También pasa a ser uno de los últimos momentos en que alguien lo vio con vida. Ese hombre estaba afuera del hospital todos los días durante las últimas dos semanas, tratando de recluir pacientes para su ridícula demanda.
Bunu tartışmayacağız, değil mi?
Y no vamos a discutirlo, ¿ no?
Bunu tartışmıştık ve hayır gidemezsin.
Bueno, lo hemos discutido, y no, no puedes.
Cinayetten bir gün önce, kurbanımız Hakim Caldwell ile hararetli bir tartışmaya girmiş mahkemede.
El día anterior a su muerte, Eddie y el Juez Caldwell discutieron en el juzgado.
Dediğim tartışmasız. Şüphesiz. - Tek yolu.
Es incuestionablemente sin ninguna duda único modo.
Rinaldo Albizzi'yi adaletin terazisinde tartıp cezasını belirlemeliyiz.
Debemos pesar a Rinaldo Albizzi con la balanza de la justicia y decidir su castigo.
Tartışılacak bir tarafı yok.
No hay nada que discutir.
Gençlerin izlediği evlerde de ailelerin hep birlikte izlemesini öneriyoruz. Bu sayede anne-babalar soruları cevaplamak filmde anlatılan sorunları tartışmak üzere orada bulunabilirler.
En los hogares en los que haya jóvenes mirando, nos gustaría sugerir que la vean en familia a fin de que los padres estén a mano para responder cuestiones y comentar los aspectos que surjan a causa de la película.
Ve bu tartışmaya açık bir konu değil.
Esta discusión está terminada.
Bununla ilgili daha sonra tartışabiliriz. Hadi!
Ya discutiremos después sobre eso. ¡ Vamos!
Birkaç haftadır tartışıyoruz zaten.
Lo hemos hecho durante varias semanas.
Hem başladığımız şeyden bu kadar kolay vazgeçince seninle bunları tartışmaya gelmedim.
Además, no me interesa discutir esto contigo, que olvidaste nuestro propósito tan fácilmente.
Seninle Angela'yı tartışmayacağım.
No hablaré de Ángela contigo.
Öyle olsa bunu tartışmak için burada olmayacaktım.
Si lo hubiera sido, no estaría aquí discutiendo contigo ahora.
Sadece ufak bir tartışma istemiştim.
Solo quería pelear un poco.
Hem yarın tartıya çıkacaksın.
Además tienes el control de peso mañana.
- Bridge'le tartıştık biraz.
Me he peleado con Bridge.
Bunun için mi tartıştınız?
¿ Os peleasteis por eso?
Bilmiyorum, tartıştık işte ya.
No lo sé, solo tuvimos una puta pelea.
Seninle tartışmak istemiyorum bebeğim.
No me quiero pelear contigo, papi.
Sevgililer Günü'nü en kötü kim geçirdi tartışmasına son vermenin zamanı geldi sanırım, değil mi?
Supongo que podemos acabar con la discusión sobre quién ha tenido el peor San Valentín, ¿ verdad?
Bu gece meşguldüm çünkü tatil günü avukatımla tartışıyordum. Bunu almak için.
Esta noche estaba ocupada acosando a mi abogado en sus vacaciones para conseguir esto.
- Bağımsız denetlemelerden vaz geçersen anlaşmaya varacaklar. - Bunu seninle tartışmıyorum.
No voy a hablar de esto contigo.
Şimdi de benim konuşma yapmamı engelliyor ve bunun için seninle tartışıyoruz.
Y ahora me deja fuera de hacer el brindis, y nos peleamos por ello. Vamos.
Hayır bayım, aynı tartışmayı tekrarlamayacağız.
No, señor, no vamos a volver a tener esa discusión.
- Bakın, tartışmak istemiyorum ama...
Mire, no quiero discutir. Sólo necesito...
Biz tartışacağız bu...
Vamos a D-discutir este...
Karakter tartışmasını sonra yapabiliriz.
Bueno, podemos hacer un debate sobre el carácter más tarde.
Penisinin küçük olduğunu tartışıyorlar.
¡ Están especulando que tienes un pene pequeño!
Yaptığınız iş çok tartışmalı.
El trabajo que hace es controvertido.
- Fakat seni ufak ayrıntılar hakkında tartışırken bu kadar kırabiliyor ve nerede yanlış yaptığımı bile bilmiyorsam o zaman sandığım kadar ilerleme kaydedemiyorum demektir.
Pero si te estoy haciendo tan molesto a donde están discutiendo conmigo sobre minucias, y yo ni siquiera sé lo que estoy haciendo mal, entonces yo no estoy haciendo tantos progresos como lo que pensaba.
Paylaşım, Foil'in başarılı olup olmayacağını gösterecek tartışmaları başlatmıştır.
Y su posterior provocó un debate público acerca de si la lámina tendría éxito o no.
Bu sözüm ona tartışma, yanan dışkı emojisi barındırıyor.
Este llamado debate incluye un emoji de un excremento en llamas.
Muhtemelen önemsiz ama kasabın Lord Fluret kaybolmadan önce tartıştığını gördüm.
Sí, sus aposentos están conectados con la carnicería. Y él entró.
Beyler, tartışmak bize bir şey kazandırmaz.
- Discutir por tonterías no nos ayudará.
Bugün katıldığım toplantının amacı bunu tartışmaktı.
Eso es lo que la reunión de hoy fue discutir.
Ama ne düşündüm, biliyor musun? Bu biraz alışılmışın dışında bir şey, o yüzden yüz yüze görüşmek istedim. Konuyu karşılıklı olarak tartışabiliriz.
Lo sé, pero como esto es un poquito inusual vine en persona pero podemos discutir las reacciones iniciales.
Eminim her hafta bir tartışmaya tutuşup birbirimizden özür dileyip duracağız.
Te apuesto a que nos vamos a meter en polémicas y disculpas una y otra vez cada semana.
- Danny'yle tartışması onu harap ediyor.
Hombre, esta pelea con Danny lo está matando.
Tartışılabilir bir adayım ama iş için nitelikliyim.
Soy un candidato cuestionable, pero estoy cualificado.
Tüm madde ve materyaller burada tartışılacak olup gizlilik kuralları sebebiyle hukuk cezasına tabidir.
Todos los elementos y materiales discutidos aquí están sujetos, bajo pena de ley, a las normas de confidencialidad.
Emil'in hiç bir yere gitçeği yoktu Dr. Gould emil'in kullandığı kelimeler hakkında çok kesin konuştu evet peki o cümleleri size ben de söyleyebilirim çünkü onları ben yazdım emil'in söylemiş olduğu hatalarını görmek bu cümle ne zaman kızgın feministlerle tartışsak
No, lo están entendiendo todo mal. - Emil no se iba a ninguna parte. - La Dra. Gould fue muy precisa en las palabras que Emil utilizó.
Bunu tartışmak üzere anlaşmıştık.
Quedamos en que lo discutiríamos.
Tartışma bitmiştir.
Fin de la discusión.
Şimdi tartışmamız gereken başka bir konu daha var.
Ahora... hay otro asunto por discutir.
Bu tartışmaya açık değil.
No puedes disuadirme.
Tartışılır, peki Billy the Kid?
Dudoso. ¿ Y Billy The Kid?