English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ T ] / Tek yaptığım

Tek yaptığım Çeviri İspanyolca

2,558 parallel translation
Tek yaptığımız hastalardan para almak zaten.
Siempre recibimos dinero de gente enferma.
Benim tek yaptığım, Yakışıklı hayatta kalmaya çalışmak.
Yo sólo trato de sobrevivir, Príncipe.
Ama tek yaptığım sadece onu itelemekti.
Pero todo lo que hice fue darle un empujón.
Tek yaptığımız hastalardan para almak zaten.
Todo lo que hacemos es aceptar dinero de gente enferma.
Tek yaptığım etrafa bir göz atmaktı.
Todo lo que hice fue echar un vistazo.
Tek yaptığım havaalanına gitmekti.
Todo lo que hice fue ir al aeropuerto.
Tek yaptığım boş kağıda bakıp yapacağım şeyden ne kadar nefret edeceğini düşünmek.
Sólo puedo mirar el lienzo vacío y preguntarme cuánto vas a odiarlo cuando lo acabe.
Ben sadece onu tekrardan bütün haline getirdim, Tek yaptığım buydu. Tek yaptığım buydu.
Simplemente la arreglé, pero eso es todo lo que hice.
Ortaokul ve lisede tek yaptığım ders çalışmaktı.
Incluso desde la escuela secundaria y en la preparatoria todo lo que hice fue estudiar.
Ama tek yaptığımız sessizce oturup fasulye yemek.
Es sólo que lo único que hacemos es sentarnos en silencio y comer frijoles.
Bizim tek yaptığımız, kendimizi senden ve bizi öldürmeye çalışan diğer tüm sikiklerden korumaktı.
Lo único que hemos hecho es defendernos de ti y de cualquier otro idiota que intentó matarnos.
Sana söylüyorum Carl, tek yaptığım dolabın kapağına bir kaç vida takmaktı ve annesi bana Fransız tostu yaptı.
Te digo, Carl, todo lo que hice fue poner un par de tornillos en una puerta del gabinete y su mama me hizo pan frances.
Şimdiyse tek yaptığım düşünmek.
Y ahora sólo pienso al hacerlo.
Tek yaptığım eşya dolabını tekrar düzenlemek ve sana hastanın adını söylemekti.
Sí, bien, todo lo que en verdad hice fue organizar tu casillero de almacenaje y decirte los nombres de tus paciente.
Tamam tek yaptığım yansıtmak olabilir mi peki?
Vale... podría, podría estar proyectandolo, ¿ entonces?
Gururlanmam gerekir, ancak tek yaptığım oraya gidip, bana çalışmasını hatırlatacak küçük bir şey almaktı.
Debería sentirme halagado, pero lo único que hice fue aparecer y tomar algo que me recuerde su obra.
Tam bir aptal gibi, arkadaşlarımla dışarı çıktım hala bir hayatım olduğunu zannederek ama tek yaptığım, çocuklu bir kızla ilgilenmeyen erkeklerle flört edip kurtulmak için can attığım bebeğimi özlemek ve geç geldiğim için annemden azar işitmek oldu.
Como una tonta, salí con mis amigas para simular que tengo una vida cuando lo único que hice fue coquetear con hombres que no tienen ningún interés en una madre extrañar a la bebé que ansiaba sacarme de encima y escuchar a mi mamá gritarme por haber salido hasta muy tarde.
5 erkek kardeşle büyüdüm ve tek yaptığımız dövüşmekti.
Deténganse. Me crié con cinco hermano y nos peleábamos.
Tek yaptığım, beni kaçıranların birileriyle konuşmasını sağlamaktı.
Pude entender a uno de mis captores hablando con alguien.
Tek yaptığım boşa zaman harcamak!
¡ Todo lo que he hecho es postergar!
Tek yaptığım insanlara istediğini vermek.
Le doy a la gente lo que quiere.
Tek yaptığım işleri berbat etmekti.
Todo lo que hice yo fue liarla.
Tek yaptığım onların kurallarıyla oynamaktı!
Sólo he seguido las normas sobre el terreno
Yani, tek yaptığım içki servis etmek.
Quiero decir, todo lo que estoy haciendo es servir bebidas.
Hatalarımı telafi etmeye çalışıyorum ama tek yaptığım özür dilemekmiş gibi geliyor.
Estoy intentando hacer control de daños, y siento como si todo lo que hiciera es disculparme.
Şu anda tek yaptığım, ailemi doğru çıkarmak, Onlar olmadan hiç bir şey olacağımı.
De momento, todo lo que hago prueba que mi familia tenía razón, que nunca llegaría a nada sin ellos.
Tek yaptığım kamyonet çalıp intihara kalkışmaktı.
Lo único que hice fue robar un camión y tratar de suicidarme.
Çünkü tek yaptığım ondan bir şeyler alıp hayatını mahvetmek.
Siempre le quito cosas y le arruino cosas.
Adamın tek yaptığı asansöre doğru adım atmak ve sonra...
Todo lo que hace es caminar en el elevador y luego...
Bu işi onun tek başına mı yaptığını söylüyorsun?
Me dices que crees que él actuó solo.
Ne, Rannveig seks yaptığın tek kız mı?
¿ Qué, es Rannveig la única mujer con la que te has acostado?
Bilişsel görüşmeler yaptığımızı tek bilenler diğer kurtulanlar.
Los únicos que sabían que estábamos haciendo los interrogatorios cognitivos eran los otros supervivientes.
Yaptığım tek şey senin çerçevelerin.
Como yo solo te hago estos marcos de tus trabajos.
O yaptığım tek güzel şey.
Ella es la única cosa buena que he hecho.
Yaptığım tek şey işimin başına dönene kadar dakikaları saymak.
Todo lo que hago es contar los minutos para poder volver a trabajar.
Böyle yaptığım tek bir şey söyle bana.
Nombra una vez que lo haya hecho.
Yaptığım tek şey,.. ... bütün gün evde kalmak ve Yalan Rüzgarı seyretmek.
Por eso lo único que hago todo el día es permanecer dentro viendo The Young and The Restless.
Yaptığım tek şey kalmaktı.
Todo lo que he hecho ha sido quedarme,
Sana saygı duymam için tek yol düşündüğün ve yaptığın bu şey bir takım çalışması değil, buna ego denir.
Tú crees que la única forma en que voy a respetarte es si me das la última pieza del puzzle, eso no es trabajo en equipo, es ego.
Çevreyle bağlantımı koparıp düşünmeden yaptığım tek şeydi bu.
Era lo único que podía hacer sin pensar.
Anlayamadığım tek şey bunu nasıl yaptığı.
Lo único que no puedo resolver es cómo lo hizo.
Yaptığım tek aptalca şey, seni evden kovduktan sonra alarmın şifresini değiştirmemekti.
La única cosa estúpida que he hecho ha sido no cambiar el código de la alarma después de patearte fuera de aquí.
Evet. Paul'e kemik iliğini bağışlamak muhtemelen... yaptığım tek iyi şeydi.
Sí.
Her gün yaptığım tek şey, Santa Barbara'daki evcil hayvan bakımı modası, Rob Lowe'ın kahvaltısını nerde yaptığı, Rob Lowe'ın akşam yemeğini nerde yediği...
todo lo que hago es escribir día a día sobre las tendencias de aseo de mascotas en Santa Barbara, cuando Rob Lowe almuerza, cuando Rob Lowe cena... Suertudo.
Yaptığımız tek yanlış seni işe almaktı.
El único error de base que cometimos fue el contratarte.
O sıkıcı bir brunch olduğunu sandığım bir şeyin menüsünü hazırlarken ben bütün bir ameliyatı tek başıma yaptım desem yeridir.
Básicamente lo hice todo sola mientras ella planeaba el menú para lo que sonaba como un almuerzo realmente aburrido.
Yaptığım tek şey ilaç almak. Biliyorum bir gün bu konuda bir şeyler yapmam gerekecek ama yine de benim kaybedecek çok şeyim yok.
Es lo único que hago, y sé que probablemente voy a tener que hacer algo pronto, pero la verdad es que no he tenido mucho que perder.
Yaptığımız tek şey buydu.
Eso es todo lo que hacíamos.
Yaptığım tek şey hata.
Todo lo que hago es cometer errores.
Sanırım daha sonraları, tek başıma doğru şeyi yaptığımı bilmek istiyorum anlatabiliyor muyum? Çünkü şimdiye kadar pek yaptığımı sanmıyorum.
Quisiera saber más adelante que hice lo correcto si entiendes lo que quiero decir, porque no creo que lo haya hecho.
Rosie, bu iş attığın en büyük adım hayatın boyunca yaptığın tek önemli şey ve bunun mahvolmasına izin veriyorsun.
Rosie, esta fue tu gran movida. Lo único importante que has hecho en tu vida, ¡ y estás dejando que se vaya al carajo!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]