Umut Çeviri İspanyolca
9,815 parallel translation
Bu insanlar buraya geleceğe dair umut ve inançlarını kuşanarak gelmişlerdi.
Esta gente, que vino aquí sólo con la esperanza... y la creencia en un futuro.
Geçmiş Günler Gelecek, Uzay Oyunları, Yol, Dünya Savaşı Z, Son Umut :
X-Men : días del futuro pasado, El juego de Ender...
İçindeki gizli bileşen, umut.
El ingrediente secreto es la esperanza.
Instagram'daki 3 takipçime umut ışığı olmak istedim sadece.
Quería que fuera un faro de esperanza para mis tres seguidores de Instagram.
Senin gökkuşağı videondaki gibi umut dolu bir yer hâline getirmeliyiz.
Convertirlo en un lugar de esperanza como tu video.
Eskiden Eldon, senin için en umut vadedenimiz diyordum.
Hubo un tiempo, Eldon, cuando te llamaría nuestro más prometedor.
Umut.
Esperanza.
Onlara umut ver.
Dales esperanza.
Ama hâlâ umut var. Gambia'da öyle en azından.
Pero hay esperanza, al menos en Gambia.
Bana çok umut vermiyorsun, Ryan.
No me das muchas esperanzas, Ryan.
Tüm bu karanlığa rağmen sonunda umut ve mutluluk olabilir mi?
Incluso estando encerrada en medio de esa oscuridad... podría haber esperanza y felicidad... incluso si es al final.
Birçok defa hayatımı kurtardın ve benim tek yapabildiğim burada oturup beklemek... Elini tutup, ölmemeni umut etmek.
Me has salvado la vida muchas veces, y todo lo que puedo hacer es sentarme aquí y... sostener tu mano y esperar que no mueras.
Birlikte geçirdiğimiz zamanların keyifle geçmesini umut ediyorum.
Espero que todos hayan disfrutado de ese tiempo juntos tanto como yo.
Peki size umut ışığı veren ne oldu?
¿ Y qué le hizo ver la luz?
Bulmasını umut ediyorum.
Rezo para que así sea.
Umut verici bir kariyeri hak ettiği yere gelmeden önce yakabilirsin.
Podrías destruir una carrera prometedora antes de despegar de la tierra.
- Olmaz! Ortada hiç umut yokken niye umut verdin ki?
¿ Por qué darles esperanza cuando no hay esperanza?
- Senin için umut ettiğim bu Matt.
Eso es lo que espero de ti, Matt.
Bence önemsediklerimiz için bir parça olsun umut varsa denemeliyiz.
Creo que si existe una esperanza para la gente que nos importa, debemos intentarlo.
Umut verici.
Prometedor.
Gerçekten umut verici.
Muy prometedor.
Hâla umut var.
Todavía hay esperanza.
Bildiğimiz kadarıyla, sadece kalp kriziymiş ama umut ışığı şu ki, şimdi gizli bilgiyi nasıl ve kimden aldığını öğrenme fırsatımız var.
Hasta donde sabemos, solo fue un infarto. Sin embargo, la parte positiva, es que tenemos la oportunidad de averiguar cómo y de quién estaba recibiendo su información clasificada.
Bilirsin, bu kadınlara umut vermek mi istiyorsun? Onlara intikam ver.
¿ Quieres darles esperanzas a las mujeres?
Umut dolu bir mesaj.
Un mensaje de esperanza.
Umut verici görünüyor.
Parece prometedor.
Belki... Geleceğini düşünerek umut etmesi daha iyidir belki.
Quizá sea mejor hacerle creer que aún puede que venga.
I carouse daha Öğrenciler çok iyi umut verici olduğunu biliyorum.
Tengo problemas con estudiantes que hacen muchas promesas Y luego pierden todo el tiempo en chicas y fiestas Conozco su tipo
Hala var şey umut.
No despegará sin un nuevo pin rotatorio
I Eğer umut kaybetmek istemiyorum.
Porque no sé si saldré de aquí no quiero que perdamos la esperanza
Umut kaybetmek yok. Biz bu aşkın alırsınız.
Pero las cosas se ponen realmente complicadas aquí abajo y no soy del tipo que se pone sentimental
Bana umut verip tekrar alamazsın.
No puedes darme eso y llevártelo de nuevo.
Şunu söyleyebilirim ki değerler çok umut verici.
Debo decir que las mediciones que hizo fueron muy prometedoras.
Orada N'- henüz sizin için umut, Olga.
Hay esperanza para ti, Olga.
Hikâye, babamızın ortadan kaybolmadan önce bir umut tohumu ektiğiyle devam ediyor. Savaştan harap olmuş dünyada bir bebek.
La historia dice que antes que él despareciera... nuestro padre plantó una simple semilla de esperanza... un bebé en un mundo asolado por la guerra.
Senin hayatın israftı ama ölümün halkımıza umut ve güç verecek.
Lo eres, David. Tu vida fue un desperdicio, pero tu muerte dará a nuestra gente esperanza, y fuerza.
Dünyaya umut vermeliyiz.
Tenemos que ser algo esperanzador en este mundo.
Güzellik umut verir.
Nos da esperanza.
İlişkiniz olur diye umut etmiştin.
Usted esperaba que fuera buena.
Dum Spiro spero... Yaşadığı müddetçe her zaman umut vardır.
Dum spiro spero... mientras hay aliento, hay esperanza.
Bir defa gelmesini umut edelim.
Esperemos.
Claire'ın yaptığından daha fazla umut vaad ediyorsun.
Más te vale que Claire también.
Ufak bir umut sadece.
Es solo un poco de esperanza.
Umut mu?
¿ Esperanza?
Umut dediğin şey, içinde olduğumuz boktan durumla idare etmek ve evcilik oynamaya geri dönmek mi?
¿ Por eso tendremos que superar esta jodida situación en la que estamos y volver a jugar a las casitas?
Bana umut önerdi.
Me ofreció esperanza.
Umut verici bir durum.
Eso suena auspicioso.
Bay Talbot'a umut vermekten korkuyorum.
Solamente estoy preocupada por darle esperanzas al Sr. Talbot.
Hayallerimdeki daireyi bulurum diye umut ediyorum.
Con suerte encontraré el apartamento de mis sueños. ¡ Ta!
Buraya gelirken ne bulmayı umut ettin bilmiyorum ama gelmen bir hataydı.
No sé lo que esperabas lograr al venir aquí, pero fue un error.
- I umut öylesine. - Orada ciddi anne?
Hay un helicóptero en la azotea.