Uzanıp Çeviri İspanyolca
1,053 parallel translation
Acaba babam da dışarıda uzanıp bir yerlerden onlara bakıyor mu?
Me pregunto si papá está acostado por ahí... en un campo en alguna parte mirándolas también.
Aniden uzanıp, bana vurabilir, belki de beni ıskalayabilir, bayıltabilir ya da ilk darbede öldürebilir.
No podría hacer nada, me aturdiría o me mataría.
Onlar acıktıklarında ise uzanıp bir muz koparıyorlar.
No ellos. Si tienen hambre, alargan la mano para coger un plátano.
Yerinde olsam biraz uzanıp uyurdum.
Debería dormir un poco.
Bazı geceler kendimi yalnız hissettiğimde, uzanıp ona dokunmak yalnızlığımı azaltıyor.
De noche, cuando me siento sola, me estiro y la toco... y ya no me siento tan sola.
Baba, biraz uzanıp dinlenmek ister misin?
Papá ¿ Quieres acostarte y descansar un rato?
Masanın üstünden ona uzanıp ellerine dokunurdum.
Me acercaba y tomaba sus manos.
Maya bana uzanıp, beni itecektir.
Maya me alcanzará.
Dikilebilirsin, oturabilirsin, baş aşağı durabilirsin, uzanıp yatabilirsin, ama bana gerçeği söyleyene kadar hareket etmiyoruz.
Puedes estar de pie, sentada, acostada, cabeza abajo o con los pies en alto, pero de aquí no salimos hasta que se sepa la verdad.
Uzanıp düşündüm.
Estuve pensando.
O kadar yakınım ki uzanıp boğazını sıkabilirim.
Tan cerca que si alargara las manos podría colocarlas en su garganta.
Hala fırsatın varken, uzanıp biraz dinlen anne.
Mamá, descansa mientras puedas.
Uzanıp önünde tapınayım mı?
¿ Tumbarme y doblegarme?
Penceremden uzanıp sahibime ne söylesem?
" ¿ Qué le cantaré a mi señor desde mi ventana?
Uzanıp uyumak için zavallı bebeğimin resminden başka yer kalmadı mı, sanki?
Echado sobre el retrato de mi pobre niña. Como si fuese el único sitio para dormir.
Yatağa uzanıp medeni insanlar gibi yavaş yavaş içeceğiz işte.
Nos tumbamos en la cama y nos lo bebemos con cañita.
Haydi uzanıp akşamüstü güneşinin tadını çıkaralım.
Una vez uno es uno. Una vez dos es dos.
Şimdiye kadar, felsefi bir kavramdı fakat Profesör Charcot ona uzanıp dokunmamızı mümkün kılmıştır.
Hasta ahora solo ha sido una abstracción filosófica, pero el profesor Charcot nos ha permitido palparlo.
Güle uzanıp ve onu koklayamamak.
Siempre intentando alcanzar la rosa, y sólo consigo pincharme con las espinas.
Paracıklar orada yatıyor. Uzanıp alacağız, o kadar.
El dinero esta ahí, esperando que la agarremos.
Orada uzanıp bizi eleştirme.
¡ No se quede allí criticándonos! .
Bay Hilliard, tavsiyeme kulak verip, eve gidin. Biraz uzanıp, dinlenin.
Sr. Hilliard, siga mi consejo, váyase a casa... a descansar un rato.
Eğer senin tanrıların bizimkinden daha güçlüyse, sana güç verecektir. Ama güçlü değilse, uzanıp bizim tanrımıza dokunursun.
Si tus Dioses son más fuertes, resistirás, si no, te inclinarás ante Votan.
Burada öylece uzanıp, ıslanacağım.
Me voy a quedar aquí a remojo.
Eve dönünce, yatağa uzanıp uyuyacağım, uyuyacağım, uyuyacağım.
y dormiré varios días seguidos. Yo no pienso avisar a nadie.
Nasıl biliyorsun benim uzanıp yattığımı?
¿ Cómo sabes que estoy tumbado?
Son kez yine böyle bir durumda olduğumda... Adamlarım döğüşürken, Ben uzanıp sarhoş oldum.
La última vez que me encontré en una situación como esta mientras mis hombres luchaban, yo estaba borracho.
"Kız başını bir santim daha kıpırdatırken adam uzanıp" sol elini Carol'ın...
"Ella volvió a mover la cabeza mientras él siguió avanzando... " y le puso la mano izquierda en...
Neden sadece yere uzanıp ölmüyorsun?
¿ Por qué no te acuestas y te mueres?
Gerçekten iyileşmek istiyorsan Erno, uzanıp üstünü iyice örtmelisin.
Si de verdad quieres mejorarte, Erno, Deberías permanecer acostado y abrigarte.
Neden uzanıp dinlenmiyorsun, böylelikle ben de sandviçleri hazırlarım?
¿ Por qué no te acuestas y descansas mientras preparo los sandwiches?
Senin uzanıp, dinlenmeni istiyorum.
Quiero que se acueste y descanse un poco.
Bütün gün burada uzanıp onların geçişini izleyebilirim.
Podría estar aquí todo el día mintiendo
Uzanıp yatmak istediğini söyledi... bu yüzden dedim ki, "Martha eve gelene kadar gidip neden yatak odama uzanıyorsun?"
Ella quería echarse. Le he dicho : "Échate en mi habitación... hasta que venga Martha".
Hayır. Kendi yatak odasında uzanıp yattı.
Pero, no. ¡ Necesita echarse en "su" cama!
Uzanıp almayı denemem gerek.
Tendré que tratar de cogerlo.
Hiç uyanıkken uzanıp, nasıl olduğunu düşünmedin mi?
¿ Nunca ha estado en vela preguntándose como seria?
Çavuş, öğleden sonra izin yapacağım ve çadırımda uzanıp, her şeyi düşüneceğim.
Sargento, me voy a tomar libre el resto de la tarde, acostarme en mi tienda y meditar.
Sıcak güneş, kedimiz Vaskanın bahçe çiti üzerinde uzanıp güneşlenirken keyiften mırıldanması gibi benim de mırıldanmamı sağlıyor.
El calor del sol me hace ronronear, Igual que nuestro gato Vaska, cuando está en la canasta, y su cabeza sobre el borde.
Uzanıp kendime başıma kaldığım zamanlar, o sersem saatin sesini dinlerken,
Cuánto tiempo he pasado aquí, totalmente sola, escuchando esas campanas.
- Arlyn neden yatağa uzanıp rahat etmiyorsun?
¿ Por qué no te acuestas en la cama cómodamente?
Orada uzanıp yatarken, gözlerini kapatmak istiyorum ve bunun bir cinsel deneyim olduğunu, seviştiğimizi seni azdıran her ne varsa onu yaptığımızı düşünmeni istiyorum.
Mientras estás ahí, cierra los ojos... y piensa que ésta es una experiencia sexual - que estamos haciendo el amor, o lo que sea, algo que te excite.
Hemen uzanıp, fişleri toplayacağım.
Alargo la mano y recojo los teleporos.
Yatakta uzanıp dergi-kitap okumayı tercih ederim.
Mire, lo que más me gusta es estar en la cama y leer.
Açıkcası ben ve çocuklar düşündük de şöyle bir oralara uzanıp yoklamak istiyoruz.
Bueno, yo y los chicos habíamos pensado que... nos gustaría ir allí y echar un vistazo.
O tarafa uzanıp iki üçhafta boyunca etrafı yoklayacağız.
iremos allí a echar un vistazo dos o tres semanas.
Orada uzanıp yatmak zorundaydım.
Yo tuve que mentir.
Gerçekten düşmüş gibi yapıp, yere kütük gibi uzanırlar.
Se tiran al suelo y se quedan ahí como si estuvieran muertos.
Pantolonu çıkarıp yola uzan!
Túmbate en la calzada, deprisa, joder.
Sanki aşktan bitap düşmüş gibi sırt üstü uzanıp kollarını açtı... bir şarkı mırıldanmaktan çok iç çekiyordu. K.'nın düşünceli bir halde kalakaldığını fark edince... korkuyla doğrularak çocuk gibi onu çekiştirmeye başladı.
Se sobresaltó, al ver a K. pensativo y empezó a tirar de él como un niño.
Gözlerin kapalı halde kıpırdamadan uzan.
Túmbate con los ojos cerrados.