Varmısın Çeviri İspanyolca
6,654 parallel translation
Son kurbanın midesinde deri parçasından fazlası varmış.
La víctima más reciente tenía algo más que partículas de cuero en el estómago.
Saat 10'da evde olmanı istiyorum. Tamam, biraz mizah anlayışın varmış.
Quiero que estés en casa a las diez.
Bütün gün kafamda matkap varmış gibi hissettim ama en önemlisi en iyi dostumun saygısını kaybetmeme sebep oldu.
Se sintió como un taladro en mi cráneo todo el día, y después por encima de todo, me costó el respeto de mi mejor amigo.
Evet, okulun kızlarının söyleyecek çok şeyi varmış değil mi # YolluMcKibben?
Bueno, las chicas del Instituto de Palos tienen mucho que decir, ¿ verdad, # HombreProstitutoMcKibben?
İçkiye ihtiyacın varmış gibi görünüyorsun.
Te ves como si necesitaras beber.
Uykuya ihtiyacın varmış gibi görünüyorsun Paul.
Tienes pinta de necesitar dormir algo, Paul.
Bakın sıranın başında kim varmış.
Y mira quién está al frente de la cola.
Tatiana'nın 1 milyondan fazla takipçisi varmış.
Ella tiene más de un millón de seguidores.
Ayrıca, komşuların dediğine göre olur olmaz saatlerde girip çıkan bir sürü kız arkadaşı varmış.
Además, según sus vecinos, Hall tenían muchas novias que entraban y salían a todas horas.
Sanırım ihtiyarın sahte yakut ve küp zirkonyuma karşı zaafı varmış.
Bueno, parece que la vieja tenía un punto débil por los rubíes falsos y por la zirconita.
Sadece 20'lik varmış, üstü kalsın.
Solo tengo 20, así que quedaros con el cambio.
- Bakın, babanız genç değil ve önceden de sağlık sorunları varmış.
Mira, no es joven y tiene problemas médicos preexistentes.
Bu konuda fikir birliğine varmıştık zannediyorum oysa sen beni sırtımdan bıçakladın öyle mi?
Creí que estábamos de acuerdo sobre esto... -... ¿ y me apuñalas por la espalda?
Ve yolda ızgaranın bi parçasını bulmuşlar. üzerinde yeşilimsi bi renk varmış.
También encontré un trozo de rejilla en la carretera con motas de pintura verde.
Delikanlının, nasıl desem... ilginç bir öğle yemeği varmış.
El joven tenía, cómo decirlo... una interesante bolsa para llevar la comida.
Evet, bu yüzden kayıtlarını bulamadık onunla görüşmek için ayrı bir telefonu varmış.
Sí, por eso no tenemos registros de... tenía otro teléfono que sólo usaba con él.
Bu adamın sakladığı bayağı parası varmış. Bir çok komisyon hesabı, 40,000 $'dan 300,000 $'a yükselmiş.
Este tío tenía mucha pasta escondida... una docena de cuentas de inversiones que oscilan entre los 40.000 y los 300.000.
Şansın varmış Hwan.
Tienes suerte, Hwan.
Bazı kod yazıcıların iddiasına göre, Chumhum ile diğer teknoloji şirketleri arasında maaşları sınırlandırmak ve çalışanları avlamayı durdurma konusunda anlaşma varmış.
- Exacto. Algunos programadores afirman que había un complot entre Chumhum... y otras empresas para reducir salarios y dejar de robarse empleados.
Önemli bir şey varmış gibi fısıldıyorum ki Deena kontrolün bende olduğunu sansın.
Estoy susurrando algo que parece importante... para que Deena crea que mando yo.
Kadınların kullandığı ürünlere filan ihtiyacı varmış galiba.
productos femeninos o algo así.
Haberler iyi. Beyin taramasına göre kan pıhtın varmış ve çözülüyor. Kan seyreltici almaya devam etmen lazım ama bugün eve dönebilirsin.
La resonancia confirma que tenías un coágulo de sangre y que ya está disuelto, así que hoy podrás irte a casa.
Şimdi de bilmiyorum. Duyduğuma göre Bay Bowman'ın öfke problemi varmış.
Escuché que el Sr. Bowman tenía mal caracter.
- Yeni bir elbiseye ihtiyacın varmış gibi.
¿ Cómo me veo? Te ves como si necesitaras un vestido nuevo.
Suratına bakılırsa kahveden daha güçlü bir şeye ihtiyacın varmış gibi duruyor.
Por la mirada en tus ojos, necesitas algo más fuerte que el café.
İnsanların böceklerin üreme alışkanlıklarına etkisiyle ilgili aşırı teorileri varmış.
Tenía teorías muy extremas sobre el impacto de los humanos en los hábitos de apareamiento de insectos.
Oda arkadaşının başka planları varmış gibi hissediyorum.
Pero solo digo, sabes, siento que tu nuevo compañero quizá tenga otros planes.
Hiç arkadaşın varmış gibi gelmedi bana.
... ¡ Eso suena como usted refugio y apos ; t realmente hicieron amigos.
Bakın burada ne varmış.
Mira aquí. Café caliente.
Anlaşılan DEA'nın içinde Brotherhood adına çalışan bir köstebek varmış.
Parece que la DEA tiene un infiltrado trabajando para La Hermandad.
Adamlarımız Stillman'ın odasını kontrol etmiş, boğuşma izleri varmış.
Nuestra gente ha comprobado la habitación de motel de Stillman y hay rastro de lucha.
Hutch'ın bir hizmet şirketi varmış.
Hutch tenía una sociedad de responsabilidad limitada, y uno de sus activos eran unas oficinas que estaban vacías. Dame un segundo.
Otelde söz hakkın varmış gibi görünüyor.
Dado que parece que lo tienes pillado.
Arkadaşınız Roman Zazo'nun onunla bir çeşit ilişkisi varmış.
Bueno, su amigo Roman Zazo parece que tenía cierto tipo de relación con él.
Anna'yı teşhis eden tanığın şüpheleri varmış.
El testigo que la identificó tiene dudas.
Her gece siperlerde parti varmış. Adam başı üç kadın ve içemeyeceğin kadar bira.
He oído que tienen fiestas en la trinchera cada noche, más cerveza de la que puedes beber y tres mujeres para cada hombre.
Çünkü bayağı bir şansın varmış, değil mi?
Porque en gran parte depende de la suerte, ¿ verdad?
Çünkü papağanın şapkası varmış.
Porque el loro tiene puesto un sombrero.
Clarke'ın dediğine göre bombalardan önce buralarda hep binalar varmış.
Según Clarke, antes de las bombas, aquí había edificios por todos lados.
Her zaman bir amacın varmış gibi hareket et.
Siempre moverte con intención.
İçkiye ihtiyacın varmış gibi...
Te vendría bien un trago.
Hava gözlem balonu fabrikasının sahibi aşağıda. Bize söylecekleri varmış.
Tengo al dueño de una fábrica de globos abajo, dice que tiene algo para nosotros.
Evet, bu kızın çok parası varmış.
Sí, esta chica tenía mucho dinero.
Bütün o pozitif reklamın kötü tarafları da varmış galiba.
Supongo que toda esa buena publicidad que has conseguido tiene un inconveniente. Bueno, sea cual sea la razón, necesitamos encontrarle.
Kızın çantasında bir biyoloji kitabı varmış.
Llevaba un libro de biología en la mochila.
Demin ona ihtiyacın varmış gibi konuştun ama J-me'yi sepetlemeye hazırmışsın.
Primero, dijo que lo necesitaba. Ahora está lista para despedirlo.
Kesinlikle yatta başka bir kadın varmış.
Sin ninguna duda ha habido otra mujer a bordo.
Gerçekten sağlam bir acil durum planın varmış.
¡ Eso fue un plan de contingencias de la ostia!
En azından onların neredeyse çıplak uzaylı prensesleri varmış.
Al menos tienen una princesa extraterrestre con muy poca ropa.
Sizi sefiller burada böyle bir olay çıkardığınıza göre biraz cesaretiniz varmış.
Inferiores, tienen agallas... al presentarse aquí.
Demek ki meyveli kek diye bir şey olmasının bir sebebi varmış.
Entonces existe una razón para el pastel de fruta.