Yanındaki Çeviri İspanyolca
5,115 parallel translation
Onları sol tarafta, girişin hemen yanındaki dolapta bulacaksınız.
- Están en el armario, cerca de la entrada, a la izquierda.
Yanındaki kim?
¿ Estás con alguien?
- Bu arada yanındaki -
Pero, eso no viene...
Ahır kapısının yanındaki kaz...
Junto a la puerta del granero, el ganso dice "¡ quiquiriquí!"
Ahır kapısının yanındaki kaz... 'vak vak vak'der.
Junto a la puerta del granero, el ganso dice...
Resort'un yanındaki şapelin sende iyi bir fotoğrafı var mı?
¿ Tienes alguna buena foto de la capilla del hotel?
Eminim ki, o yanındaki yardımcı sunucu olacak sürtükle yatıyordur.
¡ Estoy segura que se ha estado acostando con la locutora, la perra!
Yanındaki ofis nasıl?
¿ Y a la oficina de al lado?
Lemkov'un bilgisayarına girmene gerek yok, sadece yanındaki ofise gir.
No necesitas penetrar en una computadora, solo en una oficina.
Yanındaki değersizle birlikte dün gece nereye gittiğini biliyor musun?
¿ Por casualidad no sabe dónde estuvieron ella y ese esbirro suyo anoche?
Gölün yanındaki Victoria Park'ında.
Mañana, por la noche, Victoria Park, cerca del estanque.
Biri barın yanındaki.
El de la barra.
Yanındaki kim?
- ¿ Quién es tu chico?
Hemen yanındaki yataktaydım. Hiç şansı yoktu.
Estaba en la cama de al lado, no había modo de que se salvara.
Bununla birlikte Kara için bisiklet hobi olmaktan çıkarak Nearby Glen Rock... mağazasının yanındaki işine ilham vererek profesyonalliğe dönüştü.
Pero para Kara, el ciclismo pasó de ser un pasatiempo a una profesión lo cual originó su negocio del cercano Centro Comercial de Glen Rock.
Nehrin yanındaki depoda.
El almacén, por el río.
Nehrin yanındaki depoda.
- Está en el almacén, por el río.
Atölyemin yanındaki Green Salad.
Green Salad junto a mi estudio.
Nicks'te yanındaki gibi mi?
¿ Como con la que fuiste al restaurant?
Yanındaki kadınlar kim?
¿ Quiénes son esas mujeres?
- Vay anasını. Çelik Adam, yanındaki Bayan Çelik değil ama.
Cielos, ese el Hombre de Acero y ella no es la señora de Acero.
Bu gece denizkızlarımız gösterilerini dünyanın dört bir yanındaki kayıp penguenlere adadı.
Ésta noche nuestas sirenas dedican su performance a todos los pingüinos desaparecidos alrededor del mundo.
Ben yanındaki koltuğa oturmak istemiyorum.
No es que yo que sentarme al lado del da.
Ben kızın yanındaki adama bakıyorum.
Yo estaba viendo al tipo con que estaba.
- Joan'in yanındaki kim?
¿ Quién es la que está con Joan? Helen.
Yanındaki adamdan daha sert ve daha hızlı olmak istiyorsun, anladın mı?
Solo tienes que ser más dura, más veloz, más rápida, más sucia que el próximo tipo.
Yanındaki Christian Chavez.
El de al lado es Christian Chavez, comandante de la BRB.
# Nehrin yanındaki havayı tatmak için #
♪ Para saborear el aire al lado del río ♪
Size şimdi Avrupa'nın hemen yanındaki Çeçenistan'da anlaşmazlıklarla ilgili bir şey anlatacağım.
Voy a hablar de un conflicto que está pasando en este momento, en toda Europa, en Chechenia.
- Yanındaki adam.
El tipo que tienes al lado.
Yanındaki de Manolo.
Al lado de ella, Manolo.
Bir ihbarda bulunmak istiyorum. Margo Dunne'ın evinin yanındaki odunlukta tuhaf şeyler dönüyor.
Quiero reportar actividad sospechosa cerca del cobertizo para leña propiedad de Margo Dunne.
Dur. Yanındaki kim?
Detente. ¿ Con quién está ella?
Şu senin adam ve yanındaki izbandut bugün yine buradaydılar.
Por lo tanto, ese chico y su amigo de grueso cuello... aparecieron de nuevo.
Öldükten sonra kendini örtüye saramazdı. Ve o sırada yanındaki tek kişi Santino.
No se envolvió en la lona y Santino era el único que estaba ahí.
Saat kulesinin yanındaki yeşil panjurlu sarı binadayım.
Estoy en el edificio amarillo, persianas verdes junto a la torre del reloj.
Yanındaki kadın katil.
La mujer que está junto a tí, es una asesina.
" Birlikte evimizin yanındaki dereye gitmiştik.
i ‰ l y yo habiamos ido a un arroyo cerca de nuestro hogar.
Anthony'nin Yeri'nin yanındaki ara yolda!
Estaen el callejon detrás de Anthony!
- Annemin yanındaki Ana mı?
- ¿ Es esto Ana con mamá?
Hayır, patlıcanın yanındaki!
No, próxima a la berenjena!
Gerçek katilin kim olduğu hakkındaki şüphemde hala yanıldığımı düşünüyorum.
Todavía espero estar equivocado... en mi sospecha de quién es el asesino.
Yanı başında kocaman Noel baba var ama sen sokağın ortasındaki spagetti parçası gibisin.
Tú eres el siguiente hasta ver el gran hombre a sí mismo y te ves como un espagueti en la calle.
Mangal olayındaki yanık üçüncü değil, birinci dereceydi.
Lo del asado fue una quemadura de primer grado, no de tercero.
evet yanımdaydı sana bundan bahsetmedim, ama aşağıya doğru indik o küçük köprüye o minicik köprüye nehrin kenarındaki ah, aman tanrım
Sí, estaba allí. No lo mencioné, pero fuimos al puente a aquel pequeño puente por el río. Dios mío.
Jack Edward Soloff'un korsan sakalından tut da yanında Linus'un battaniyesi gibi taşıdığı aptal kalemine kadar Tanrı'nın yeşil dünyasındaki her şey var.
Jessica. Si no hubiese sido su hermana, nunca habría considerado...
Bununla birlikte şu da var ki sizler kariyerimde idare ettiğim en yanıltılmış en isyankar insanlar grubusunuz. İdarem altındaki her memurun yüzde yüz desteğini almadığım bir müdürlüğü yönetmeyi reddediyorum.
El hecho es, vosotros sois el grupo de personas más equivocado e insubordinado que he supervisado nunca en mi carrera, y me niego a llevar un departamento donde no tenga un apoyo del 100 %
Şimdi her yerdeki, oyuncak mağazalarındaki, eczanelerdeki tüm kasaların yanında abur cubur stantları duruyor.
Y hay comida chatarra en la caja, en todas partes. En las tiendas de juguetes. En las farmacias.
Motorlarımızla oradaki yoldan geliyorduk yolun yan tarafındaki çocuğu gördük.
Veníamos por el camino en moto cuando vimos al niño en el arcén.
Aralarındaki onca farka rağmen Sigrid'in Helena'yı etkileyen yanı ne?
¿ Qué atrae a Helena con Sigrid, a pesar de ser tan diferente?
Hayatındaki iyi şeyler içinde istenmeyen bir yan hasar!
El daño colateral de las buenas obras de tu vida.