Yasayacak Çeviri İspanyolca
3,134 parallel translation
Bizim çatımız altında yaşayacak biri hakkında bilgi toplamadık mı sanıyorsun?
¿ No creíste que preguntaríamos sobre alguien viviendo bajo nuestro techo?
Bu ayakkabının ışığı yandığı sürece Sebina yaşayacak.
mientras esta zapatilla parpadeará ella estaría viva.
... yoksa oğlunun başında yaşayacak mı diye bekleyen o baba için mi üzgünsün?
¿ O lo sientes porque un padre se pregunta si su hijo despertará?
Yaşayacak başka bir yer bulmalıyım.
Voy a tener que encontrar otro lugar para vivir.
O yaşayacak.
Ella vivirá.
Seni görünce hayal kırıklığı yaşayacak. Tek tek uzuvlarını koparacak.
Él lo siente y esta frustrado por no poder encontrarla.
Eğer herhangi bir kaptana hizmet etmeden yaşayacak bir yol bulursan herhangi bir kaptana bizim de bilmemizi sağla, olur mu?
Pues, si descubres una forma de vivir sin Servir a ningún amo sea cual fuere Cuéntanos a los demás cómo lo lograste.
Yani, yaşayacak.
Bueno... Vivirá.
Orada nasıl yaşayacak?
¿ Cómo puede vivir allí?
Şey, görünüşe göre Elvis'in yaşayacak bir günü daha var.
Bueno, parece que este Elvis vivirá un día más.
Yaşayacak.
Ella vive.
Max ve Holly'i oraya götüreceğim, Çocuklarla yaşayacak eve bulana dek.
Voy a tomar a Max y a Holly, y encontraré una casa que los niños y yo podamos vivir.
- Ophanus vuruldu Ama yaşayacak.
Le dieron a Califano, pero sobrevivirá.
Şu anda yaşayacak hiçbir yeri de yok.
No tiene dónde vivir en este momento.
Cosette benim gözetimimde yaşayacak.
Cosette vivirá bajo mi protección.
Kimi ölecek, kimi yaşayacak.
Algunos caerán y otros vivirán.
Bölge Savcısı biraz kanıt sorunu yaşayacak.
El fiscal tendrá algunos problemas con la evidencia.
Onun küçük prensesi ile mutlu mesut yaşayacak mıydın?
¿ Que vivirías feliz por siempre con la princesa?
Yaşayacak.
Vivirá.
Sonunda uğruna yaşayacak bir şeyi olduğunu söyledi.
Dijo que por fin tenía algo por lo que vivir.
Eğer seni rahatlatacaksa, bilmeni isterim ki gebe kalırsan en azından çocukların kraliyetten biri gibi yaşayacak.
Si te hace sentir mejor. Quiero que sepas, si la fertilización funciona... Almenos tus hijos viviran como reyes.
Sırada ne var kim bilebilir ki acaba Vijay yaşayacak mı, yoksa ölecek mi, bilinmez.
¿ Quién sabe lo que pasará mañana si Vijay vivirá o morirá...?
Ve yaşayacak.
Sobrevivirá.
Peki ya yaşayacak yerimiz, yiyecek ekmeğimiz kalmazsa?
¿ Y si no nos queda dónde vivir, nada para comer?
Yaşayacak.
- No le pasó nada.
"Her kim kendi ekmeğini yerse sonsuz bir hayat yaşayacak ve benim verdiğim ekmek dünyanın yaşamı için vereceğim ekmek öz bedenimdir."
Todo aquel que coma de este pan obtendrá vida eterna del pan que yo les doy, y será carne de mi carne durante toda la vida del mundo.
Probert. Sence yaşayacak mı?
¡ Robert!
Hadi sana yaşayacak bir yer bulalım.
Vamos a encontrarte un lugar para vivir.
En azından bunu çözene kadar yaşayacak bir yerimiz ve yeteri kadar paramız var.
Al menos tenemos mucho dinero y un buen sitio donde vivir mientras arreglamos esto.
Son sözlerini söylemeye çalışırken, Tanrı'dan bile uzun yaşayacak.
Viviría más que Dios tratando de tener la última palabra.
Sağ salim yaşayacak ama Sherlock onu asla göremeyecek.
Ella sobrevivirá y prosperará pero él nunca la volverá a ver.
Bu insanların hâlâ yaşayacak günleri vardı. Ölü.
A esa gente todavía le quedaba tiempo de vida.
Ama eğer Nate'i seçerseniz hayatında ilk defa onu pisliğe çeken abisi olmadan kendi başına yaşayacak.
Pero si eliges a Nate, por primera vez en su vida, tendrá que cuidarse solo sin su hermano arrastrándolo.
Lowndes Caddesi'nde. Annesi bizimle yaşayacak.
Espere hasta que la ofensiva alemana de primavera le dé una paliza, Beichen, y podremos traerlo a casa.
Tıpkı bir yetim gibi halası Effie'yle yaşayacak.
Los Cuarteles Generales están llenos de hunos haciendo trabajo de hunos.
İlelebet yaşayacak mıyız?
¿ Viviremos para siempre?
İyi haber, öğretmen yaşayacak.
La buena noticia es que el maestro sobrevivirá.
Yarasalar yaşayacak...
Los murciélagos se van y sobrevivimos.
Süsler yüzyıllardır süregelen iyilikleri simgeler. Yıllar boyunca yaptığımız iyi şeylerin ebediyen yaşayacak bir kaydıdır ve ağacımıza şükranla asılırlar.
Los adornos representan siglos de bondad, un registro eterno de lo meior que hemos hecho a lo largo de los aios, colgados con gratitud en nuestro irbol.
Kardinal yaşayacak demek ki.
¿ El Cardenal va a vivir, entonces?
Bu salgına sebep olan kişinin cezalandırıldığını görecek kadar yaşayacak mıyım?
¿ Viviré lo suficiente para ver a quién causó esta peste castigado?
Peki, yaşayacak kaç yılın kaldı?
¿ Y cuántos años te quedan? - No lo sé.
- Yaşayacak mı?
- ¿ Podrá recuperarse?
- Yaşayacak mı?
- ¿ Va a conseguirlo?
- Hançerini çıkarmakla doğru mu yaptım yoksa bir sorun yaşayacak mıyız?
¿ Estuve en lo correcto al quitarte la daga, o vamos a tener algún problema?
- Yaşayacak mı?
- ¿ Va a sobrevivir?
Kimler yaşayacak ve kimler ölcek?
¿ Quien vivirá y quien morirá?
Belli ki As da yaşayacak.
Lo mismo ocurrirá con Ace, al parecer.
Hepimizden daha uzun yaşayacak.
Nos sobrevivirá a todos.
Annesi bizimle yaşayacak.
Su madre vivirá con nosotros.
Zavallı çocuk. Tıpkı bir yetim gibi halası Effie'yle yaşayacak.
Pobre niño, viviendo como un huérfano con su tía Effie.