Yaşadığım sürece Çeviri İspanyolca
468 parallel translation
O ben yaşadığım sürece yüzyıllarca yaşayacak.
Vivirá durante siglos, igual que yo.
Yaşadığım sürece senden nefret edeceğim!
¡ Siempre te odiaré mientras viva!
Yaşadığım sürece seni seveceğim ama yaşamını benim için feda etme.
Mi corazón latirá de amor por ti. Pero no sacrifiques tu vida por mí.
Yaşadığım sürece Duke'a minnettar olacağım.
Le estaré agradecido a Duke el resto de mi vida.
Seni ve yandaşlarını ben yaşadığım sürece İngiltere'den men ediyorum.
Te destierro de Inglaterra a ti y a tus seguidores.
Yaşadığım sürece daha çok geç kalacak gibi görünüyor.
Parece que mientras más vivo más tiempo tengo
Yaşadığım sürece, asla kimseden emir almayacağım.
Nunca las acataré.
Yaşadığım sürece yüzünü asla görmek istemiyorum.
No quiero volver a ver tu cara mientras viva.
Catherine Earnshaw, ben yaşadığım sürece huzur bulma.
Catherine Earnshaw, ojalá no descanses mientras yo viva.
- Yaşadığım sürece asla kimseye güvenmeyeceğim.
- Nunca confiaré en nadie mientras viva.
"Yaşadığım sürece, bu sırrı çözmek için... kendimden ya da başkalarından fedakarlık etmem gerekse de kimse beni durduramayacak"
"Yo, personalmente, estoy dispuesto afrontar todos los sacrificos que esté forzado a realizar en mí o en otros para no detenerme en la búsqueda de este secreto durante el resto de mi vida."
Asla, asla, asla, asla. Yaşadığım sürece olmaz. Tamam.
No irás, no irás, jamás... mientras yo viva.
Yaşadığım sürece asla unutamam.
Jamás la olvidaré mientras viva.
Yaşadığım sürece, hatıran da yaşayacak.
Su recuerdo será imperecedero mientras viva.
Bunu yaşadığım sürece unutmayacağım.
Jamás lo olvidaré.
Ve ben yaşadığım sürece bu gerçekleşmeyecek.
Y mientras yo viva, no lo va a haber.
Yaşadığım sürece de ihtiyacım olacak.
Y voy a seguir necesitándote mientras viva.
Yaşadığım sürece atlatamayacağım.
No lo superaré mientras viva.
Yaşadığım sürece.
Nunca, mientras viva.
Gözüm görmesin seni ve İspanyol Kayası'na ben yaşadığım sürece yaklaşma.
Quítate de mi vista... y no te acerques a Pequeña España mientras yo viva.
Yaşadığım sürece aklımdan çıkarmayacağım tek şey ondan ne kadar çok nefret ettiğim.
¿ Le amas? Sólo tengo un pensamiento cada minuto de mi vida.
- Ne? Evet. Yaşadığım sürece asla unutmayacağım.
Nunca lo olvidaré mientras viva.
Yaşadığım sürece seni unutmamak gibi bir fikrim var.
Creo que no te olvidaré mientras viva.
Bu geceyi yaşadığım sürece unutmayacağım.
No olvidaré esta noche mientras viva.
Seni sevmeye devam edeceğim yaşadığım sürece.
A pesar de todo, seguiré queriéndote mientras viva.
Yaşadığım sürece bir daha asla bir silaha dokunamam.
Nunca más podré volver a coger una pistola.
Yaşadığım sürece, daha da uzun... sonsuza kadar.
Mientras viva,... y más... para siempre.
Yaşadığım sürece O'ndan nefret edeceğim.
Le odiaré mientras viva.
Yaşadığım sürece, kim olursa olsun, barışın düşmanları ile savaştım. Ben öldükten sonra onlar da savaşacak.
He peleado con mis enemigos, y he buscado la paz, mientras viví voy a luchar por ello, después de mi muerte.
Merak ediyorsun, değil mi, şerif? Yaşadığım sürece. Senden hoşlandım, şerif.
Sí, allí te podías cargar a un pelotón,... o inventar una bomba que mata a 100000, y ganabas más medallas.
- Genç adam bu soruları, ben yaşadığım sürece yaşamana izin vermem adına, kendimi ikna etmek için soruyorum.
- Muchacho te hago estas preguntas para justificarme si te permito seguir con vida.
Dolayısıyla, hayatımı kurtardığın için, ben yaşadığım sürece, sen de iyi bir şekilde yaşayacaksın.
Pero, ya que salvaste mi vida, mientras viva, vivirás mejor.
Söz veriyorum, yaşadığım sürece benimle evlenmeni istemeyeceğim.
Te haré una promesa. Mientras viva, jamás te pediré que te cases conmigo.
- Yaşadığım sürece benimle kalacağını umarım.
- Deseo que se quede conmigo mientras viva.
Zaman önemsiz böyle yaşadığım sürece
♪ El tiempo no significa nada si lo puedo disfrutar ♪
- Yaşadığım sürece asla.
- Jamás de los jamases.
Yaşadığım sürece bir daha onunla konuşmayacağım.
¡ No volveré a hablar con él mientras viva! Ally.
Yaşadığım sürece asla!
¡ Nunca volveré mientras viva!
Bu iyiliğini yaşadığım sürece unutmayacağım.
No olvidaré tu bondad hasta el día de mi muerte.
Bu benim korkunç yaratığım yaşadığı sürece düğün olamaz.
No puede haber boda mientras esa horrenda creación mía siga viva.
Huzurlu ve mutlu yaşadığımız sürece, yapabiliriz, yapmalıyız.
Siempre que la vivamos con decencia y respeto, podemos y debemos.
Hayır! Aptalım ben, O pabuçların sen yaşadığın sürece çıkmayacağını hatırlamalıydım.
No recordaba que nadie puede quitarte esos zapatos mientras sigas viva.
Yaşadığımız sürece her yıl bu kasabaya geleceğimize dair söz ver.
¡ Que vendremos a la ciudad todos los años de nuestra vida!
Yaşadığımız sürece bu kuralı değiştirmemeliyiz.
Mientras vivamos, no debemos cambiar la regla.
Bunu yaşadığım sürece hatırlamak istiyorum.
Quiero recordar esto mientras viva.
Birlikte yaşadığımız sürece...
- Mientras vivamos..
- Yaşadığımız sürece endişe edecek hiçbir şey kalmaz.
No tendríamos que volver a preocuparnos de nada. Ya lo sé.
- Webb, buradan uzak olduğumuz sürece nerede ya da nasıl yaşadığımızın önemi yok.
No importa como vivamos, Webb. Seré feliz contigo.
Yaşadığım sürece 3.55 trenine binmeyeceksin.
de ningún modo, yo no voy a consentir que...
Yaşadığımız sürece, bir şansımız var.
- Se nos ocurrirá algo.
Tatlım, yakalanmadığın sürece hiçbir şey yasadışı değildir.
Nada es ilegal si no te descubren.