Zamanlarımda Çeviri İspanyolca
375 parallel translation
Ve şimdi, gecenin sessizliğinin dışında,... iki yalnız çocuğu bir araya getirdin,... ve bana bir arkadaş gönderdin,... gözlerime ışık olacak ve zor zamanlarımda yardımcı olacak.
Del silencio de la noche, has reunido a dos de tus hijos solitarios y me has enviado a un amigo para que ilumine mi vida y me consuele en los malos tiempos.
Ya boş zamanlarımda kendi odamda takarsam?
Puedo usarlas en mi cuarto, durante mis ratos libres?
Evet, boş zamanlarımda.
Sí, a veces. A ratos perdidos.
Boş zamanlarımda oyunlar yazarım.
Escribo obras de teatro, a ratos libres.
Evet! Üstelik bu zor zamanlarımda bana çok iyi davrandı.
Y ha sido muy bueno conmigo durante este tiempo tan difícil.
Boş zamanlarımda yemek yapmayı öğreniyorum.
Estoy aprendiendo a cocinar en mis ratos libres.
Çünkü boş zamanlarımda Şeriflik yaparak ; atları yan yana bağlatmamak, sokağa kağıt attırmamak gibi küçük işlerle uğraşabilirim.
Porque puedo hacer todas las pequeñas cosas que un sheriff debe hacer, como ningun doble estacionamiento de caballos y no tirar el papel en las calles, en mi tiempo libre.
Evet, Suçluydum, zayıf olduğum ilk zamanlarımda.
Yo también tuve esa debilidad durante un tiempo.
- Boş zamanlarımda, yazarım.
- En mi tiempo libre, escribo. - ¿ Qué clase de...?
Benim için çok şey ifade ediyor. Zor zamanlarımda hep yanımda oldu.
Me ayudó mucho cuando estaba en apuros.
Sadece boş zamanlarımda kırsal bölgelerde geziniyorum.
Viajo por simple placer.
Ardından boş zamanlarımda gün içinde daha da detaylanan hayalleri görmekten zevk alır hale geliyorum. Çocukça bir hayal belki de on yaşlarımda okuduğum bir şeyden esinlenen bir hayal.
Desde hace meses, a veces me gusta recrearme en una fantasía que se precisa y se refuerza cada día, una fantasía infantil, probablemente inspirada en algo que leí con 10 años. 198
Böyle zamanlarımda bana aldırış etme.
No me hagas caso cuando me pongo así.
Kötü zamanlarımda oldu.
Yo he vivido otros malos tiempos.
Sadece boş zamanlarımda.
Solo en mis tiempos libres.
Bunlar en zor zamanlarımda bile asla elden çıkarmadığım birkaç değerli aile yadigarıdır.
Estas son algunas de mis reliquias familiares de Ias que no he querido desprenderme, ni en tiempos de gran adversidad.
Boş zamanlarımda kozmetik ürünleri satıyorum.
Vendo cosméticos en mi tiempo libre.
boş zamanlarımda...
Cuando es la hora del paseo, las horas que tengo...
aksi takdirde nadir boş zamanlarımda ;
"si no fuera porque en mis raros momentos perdidos..."
İhtiyarlık zamanlarımda oğlum olacaksın ayrıca güçten düşünce elim ayağım.
Quiero que tu seas el hijo de mi vejez... y el apoyo a mi debilidad.
Bazı kötü zamanlarımda da sen bana yardım ettin.
Tu me ayudaste en malos momentos, también.
Gelen-giden çok olmuyor, ben de boş zamanlarımda okuyorum.
Es tranquilo. Tengo tiempo para leer.
- Hayır, ama boş zamanlarımda...
- No, pero en mis ratos libres...
Ya boş zamanlarımda kendi odamda takarsam?
Puedo llevarla en mi cuarto, durante mi tiempo libre.
Bir zamanlar kucağımda dalları ile bir cin vardı la la la
Hace mucho mucho tiempo había en mi regazo, un duende con ramas la la la
Onunla tanıştığımda zor zamanlarımdı ve zorluklardan usanmıştım.
Yo no tenia un centavo cuando lo conocí, y estaba cansada de eso.
Bir zamanlar benim yaşımda olduğunu unuttun mu?
¿ Has olvidado cuando tenías mi edad?
Bay Lermontov, bir zamanlar hayatımda danstan başka hiçbir şeye yer olmadığını düşünüyordum.
Hace tiempo, Sr. Lermontov, creía que en mi vida sólo cabía la danza.
Şimdi geriye baktığımda, o zamanlar önemli olmadığını düşündüğüm şeyler görüyorum.
Ahora veo cosas que no consideré importantes.
Masraflarımı karşılamak için boş zamanlarımda çalışacak bir iş bulmalıyım.
¿ Tu? ¿ Te gusta eso?
Ve bu kayıp zamanlar hiç aklımda kalmıyor.
Y no me doy cuenta del tiempo.
Etrafımda turladığı zamanları saydım.
Conté las veces que me entró.
Buna alışkındım, yanımda olup bunu bana yaptırdığın zamanlar...
Solía hacerlo, cuando tú estabas ahí para que lo hiciera.
Eee, hayatımda bazı zor zamanlar oldu.
Bueno, he tenido varias experiencias alocadas en mi vida.
Bir zamanlar, kendine ait bir yerin olsun isterdin diye kalmış aklımda.
Recuerdo que hubo un tiempo en que deseabas tener tu propia casa.
Yanımda olduğun zamanlar bile, sürekli seni özlüyorum. Çünkü günün birinde benden uzaklaşmak zorunda kalacağını biliyorum.
Yo te echo de menos en todo momento, hasta cuando estás conmigo, porque estoy seguro de que me dejarás algún día.
Bunun gibi zamanlar vardır... gerçekten kendimden çok fazla hoşlanmadığımda.
Hay momentos como este donde no me agrado a mí mismo.
En iyi zamanlarımda bile.
Ni siquiera cuando me encuentro bien.
Ben o zamanlar komiydim. Daha 10 yaşımda değildim.
Yo era botones, tendría unos 10 años.
François'ya tablo sattığımda... o zamanlar bir film yönetmeni değildi,.
En esa época, cuando le vendí a François, él no era un director de cine.
* Denediğim zamanları hatırladığımda *
# When I recall the times I've tried
O zamanlar birkaç plak kaydediyordum, onunla tanıştığımda o da şarkı söylüyordu ve evlendiği zaman bırakacağını söyledi.
Yo había grabado ya algunos discos y ella era cantante pero dijo que lo dejaría cuando nos casásemos.
Bazı zamanlar uyandığımda, ben de kendime inanıyorum.
- Algunas veces me levanto, creyendo en mi mismo.
Bunlar meydana geldiğinde, o sandalyelerin arasından oraya baktığımda ve genç bir bayan yüzü görürüm ve gözlerinde kendimi görürüm daima böyle olmak istedim, belki bir zamanlar...
Cuando sucede eso y miro hacia esas sillas y veo el rostro de una mujer joven me miro reflejado en sus ojos de la forma que quise ser, que tal vez fui.
İngiltere'ye baktığımda da özellikle bu bölgeye, bu bir zamanlar büyük olan bu bölgeye işlerin zorlaştığını görebiliyorum.
Cuando veo a Inglaterra, específicamente esta región, que una vez fue una gran región, veo que todo... anda feo.
- İlk kitabımı yazdığımda bir yayımcı bulana kadar bu çantanın içinde taşımıştım. O zamanlar yazardım.
Cuando escribí mi primer libro, lo llevaba aquí en busca de un editor.
15 yqşımda olduğum zamanlar gibi...
Como cuando tenía 15 años.
Ama şimdi geriye baktığımda anlıyorum ki o zamanlar hem kendi kendime... hem de batıdaki büyük çöle yabancıymışım.
Mirando atrás, ahora veo muy claro que yo era tan desconocido para mí mismo... como para el gran desierto del oeste.
Bazı zamanlar, burada dolaştığımda, sektörün bitpazarı olduğumuzu hissediyorum.
A veces, cuando paso por aquí siento que somos la escoria del sector.
Üniversitedeki ilk yılımda içtim. Çok mutluydum o zamanlar.
Yo fumaba en el primer año de la universidad y estaba muy feliz
Benim de hayatımda böyle zamanlarım olmuştur.
Yo misma me he visto en su misma situación alguna vez.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanı gelince 71
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanı gelince 71
zamanını boşa harcıyorsun 43