Zamanlarında Çeviri İspanyolca
2,346 parallel translation
Spergel için Büyük Patlama bilimsel modeller sonucunda evrenin çok erken zamanlarında eksiksiz olarak meydana gelmiş olmasıdır.
Para Spergel, el Big Bang sigue siendo el modelo más completo y más científico de los inicios del Universo.
Genişlemenin en iyi fikir ama bu fikrin bazı durumlar için olabileceğini düşünüyoruz devasa bir hızla genişleyerek ilerleyen evrenin genişleyerek bunların olmasıyla evrenin çok erken zamanlarında olabilir.
Me encontré con esta idea de la inflación, la idea de que la gravedad puede, en algunas circunstancias, actuar repulsivamente y producir una gigantesca aceleración en la expansión del Universo, y que esto podría haber ocurrido en los primeros pasos del Universo.
Hatta yoğun bombardıman döneminde Güneş Sisteminin erken zamanlarında, yeryüzü yaşanabilir bir yer olarak kalabilirdi.
Incluso en la época del bombardeo intenso en los comienzos del sistema solar, la Tierra habría seguido siendo un lugar habitable.
Eski koloni zamanlarında olduğu gibi.
Como en los días del colonialismo.
1950'lerin başlarında, Turing'in morfogenez üzerine seminer raporu zamanlarında Boris Belousov adlı parlak bir Rus kimyager doğanın kimyası hakkında kendi araştırmasını yapmaya başlıyordu.
A principios de los años 50, sobre la época del trabajo pionero de Turing sobre la morfogénesis, un brillante químico ruso llamado Boris Belousov comenzaba sus propias investigaciones sobre la química de la naturaleza.
Ya da biliyorum. Lise zamanlarında olduğu gibi yapalım ben kız kardeşimi arayayım ama o telefonu senin de dinlediğini bilmesin sonra ben derim ki, "merhaba kardeş" "bu sabah yaptığımız konuşmayı hatırlıyor musun?"
O, ya se.Podriamos hacer como en los dias de instituto, y podría llamarla en una llamada a tres, solo que ella no sabria que tu estas en la otra linea, y entonces yo diria " hey, hermanita.
Sürekli o çocuğu ezdiğini hatırlıyorum, ve bütün zamanlarında onu görüyordu.
La recuerdo constantemente puteando a ese chico. y ella estaba viéndolo todo el tiempo
İşe giderken beni de yanında götürürdü. Boş zamanlarında da dalışa götürürdü.
Cuando él se iba a trabajar, me dejaba sola... y me llevaba a hacer submarinismo en su tiempo libre.
Allahın unuttuğu yerin yılın bu zamanlarında çok güzel olduğunu duymuştum.
He oído que la mitad de ningún sitio es precioso en esta época del año.
Tam zamanlarında bazı şeylerin gerçekleşmesi gerekiyor
Hay cosas que tienen que pasar en momentos concretos.
Soğuk savaş zamanlarında kaldı o artık.
Es... tan de la guerra fría.
Eğer şimdi yeterince beslenebilirlerse, kıtlık zamanlarında aylarca, hatta bir yıl bile hayatta kalabilirler.
Si comen bien ahora, podrían sobrevivir épocas difíciles durante meses o incluso un año.
Lise zamanlarında sana insanlar bir gün kaykayı o kadar çok sevecek ki artık dışarıda değil de elleriyle yapacaklar desek ne derdin?
Gracias. Si te hubieramos preguntando en la secundaria, "Crees que algun dia la gente va amar mucho el skateboarding que van ha dejar de hacerlo en la calle y hacerlo con sus manos"
Evrenin o zamanlarında oluşan madde oldukça fazlaydı.
Los materiales de la materia fueron muy diferentes a esa edad del universo.
Bugün normal madde olarak tanımladığımız her şey.. .. Büyük Patlamanın ilk zamanlarında normal tanımlamasından çok farklıydı.
Lo que ahora pensamos que es materia normal no era para nada normal en los primeros momentos de la gran explosión.
ACT, astronomların neredeyse daha evrenin ilk zamanlarında galaksilerin nasıl oluştuğunu anlamalarına yardımcı oluyor.
El ACT ha ayudado a que los astrónomos comprendiesen cómo evolucionaron las galaxias desde casi el principio del tiempo mismo.
Güneş sisteminin ilk zamanlarında biraz toz vardı ancak çoğunlukla gaz, su ve de donmuş buz taneleri bulunmaktaydı.
En los comienzos del sistema solar había algo de polvo, pero sobre todo, había más gas y agua congelados en granos de hielo.
Son zamanlarında çevresindeki her şeyi yok eder.
En sus momentos finales, lo aniquila todo a su alrededor.
Ve böylece çarpışmaları da büyüdü. Gözümde canlandırmaya çalışıyorum Dünya'nın ilk zamanlarında öylece durup gökyüzüne baktığımı.
Me gustaría imaginar como hubiera sido el permanecer en la Tierra en sus comienzos y mirar al cielo nocturno.
Savaşın bu zamanlarında kıtlık var.
En esta época de guerra, la comida escasea.
Beni dinle. Onun boş zamanlarında ne yaptığını bilmiyorsun. Bu yüzden Çalışanlar Bayramı'nda yapılacak sosyal etkinliğe kadar ufaklığı pantolonunda tut, bu çılgın içki, canlı, cinsel istek uyandıran seksüel kazadan sonra partiden ona asla bahsetmezsin.
Escúchame, Tu no sabes con qué o con quién... ella ha estado pasando su tiempo libre... así que, mantenlo en los pantalones hasta el Día del Trabajo... y luego sólo será este loco... húmedo, vivido y erótico
Annemi hayatının son zamanlarında aldattı.
Engañó a mi madre durante todo su último año de vida.
Boş zamanlarında ölüleri diriltiyor.
Revive muertos en su tiempo libre.
Tapınak tütsünün altın zamanlarında...
Es especialmente popular entre la gente del Sichuan Occidental.
Eminim ki Tanrı savaş zamanlarında daha çok onaylıyordur.
Estoy seguro que Dios es más tolerante en tiempos de guerra.
Gördüğün gibi insanlar, zor zamanlarında oldukları için cimrilik yapabileceklerini sanıyorlar.
Ves, la gente piensa que porque los tiempos son difíciles, pueden ahorrar en esas cosas.
Arkadaşın aradığında Orson gittiğinden beri, zor zamanlar geçirdiğini söylemişti.
Cuando tú amiga llamó, dijo que lo estabas pasando mal desde que Orson se fue.
Bir zamanlar düzgün, tek parça gibi görünen parlak halkalar aslında girinti ve çıkıntılara sahipler, bir kaç metreden sıradağ yükseltisinde
las zonas brillantes, que se creían planas y sólidas, contienen elevaciones de muchos metros como las montañas de los Alpes.
Bir zamanlar, Cumhuriyetçilerle Ayrılıkçılar arasında yapılan umut verici görüşmeler, robotların, Coruscant'ın başkentine yaptıkları bombalı intihar saldırısından sonra şimdi çıkmazda.
Las una vez prometedoras negociaciones entre la República y los Separatistas están en ruinas después del ataque androide suicida con bombas en el planeta capital de Coruscant.
Mandalore'u yönetmiş olmayı arzu ettiğim zamanlar oluyor, tarafsız, ve sadece savaş zamanında değil.
Hay veces en las que desearía poder seguir el camino de Mandalore la neutralidad y no sólo en la guerra.
Ben'in 25 yaşında olduğu zamanları hatırlarsın.
Ya sabes cómo era Ben cuando tenía 25.
Massachusetts Üniversitesinde'ki bisiklet takımında olduğum zamanları hatırlıyor musun?
Estuve en el equipo de ciclismo de UMass, ¿ recuerdas?
Çalışmadığın zamanlar bile iş hakkında şikayet ediyorsun.
Si no estas trabajando, estas quejándote del trabajo.
O zamanlar, her polisin dolabında içi bıçak dolu ayakkabı kutusu olurdu.
En aquellos días, todos los policías que patrullaban a pie tendría un kit completo de cuchillos en su taquilla.
Bir de yanında olduğu diğer zamanlar var ve o zamanlar kan diğer beyne doğru akıyor.
Entonces hay otras veces en las que está cerca de ti y la sangre fluye a su otro cerebro.
Bizim, onun etrafında dört döndüğü zamanları hatırladın mı?
¿ Recuerdas cuando queríamos estar con él?
Bir zamanlar Jean Valjean adında bir adam yaşarmış
Hubo un hombre llamado Jean Valjean.
Ve bu köşede, 59 kilo ağırlığında Yumurtalık Barbarı Tüm Zamanların En Büyük Canavarı ellerimizi Quahog'un dövüşçüsü için birleştirelim Lois Griffin!
Y en esta esquina, con 130 libras de peso, la Bárbara Ovárica y el Pecho de Todos los Tiempos, juntemos nuestras manos para la lugareña de Quahog... ¡ Lois Griffin!
Bilimsel bir gerçek : Erkeklerin, yakalarına çiçek taktıkları zamanlarla seviştikleri zamanlar arasında yüzde 83'lük bir bağlantı var.
Hay una correlación del 83 % entre las veces que un hombre lleva boutonnieres y las veces que echa un polvo.
Bir zamanların yaşayan bir başkenti şimdi denizin bir km. altında...
Una metropolis, otrora floreciente, ahora 800 Mtrs. bajo el mar...
Arkeologların şehrin altında yaptıkları derin kazılar, buradaki yerleşimin bir zamanlar denizin altında kaldığını göstermekteydi.
Los arqueólogos excavan profundo bajo la ciudad descubriendo signos de un asentamiento una vez inundada por el mar.
Bu bölge bir zamanlar, binlerce yıl önce, kayıtlara göre suların üstündeydi, ancak şimdi altında.
Esta zona estuvo una vez por encima del agua hace miles de años atrás, de acuerdo con los relatos, pero ahora se encuentra bajo el agua.
Ve o zamanlar takım yıldızı, gökyüzünde görünür durumdaydı çünkü aslında dünya, ekseni tamamen farklı bir salınım daydı.
Y se tenía a la constelación visible en el cielo en aquella época debido al hecho de que la Tierra tenía una inclinación completamente diferente de su eje.
Bir zamanlar öyle sürdü, ama yakında askere çağrılacağım.
Ha sido así por bastante, pero tengo un campamento militar pronto.
Bir zamanlar yaşadığımıza hayret etmeliyiz. Burada evrenin tarihinde zamanın rastgele bir anında rastgele bir galaksinin dış eteklerindeki rastgele bir gezegende sorular sorabilir ve evrenin başlangıcından sonuna kadar şeyleri anlayabiliriz.
Debería sorprendernos de vivir en este tiempo, aquí, un tiempo al azar en la historia del universo en un planeta al azar, en la periferia de una galaxia al azar, donde podemos hacernos preguntas y entender cosas
Bulduğumuz ikna edici deliller doğrultusunda bir zamanlar yerin altında su vardı ve yüzeye çıkıp buharlaştı.
Encontramos pruebas convincentes de que había agua bajo la superficie que esa agua emergió y se evaporó.
O zamanlar, okulun karşısındaki ddukbokki dükkânında buluşurduk.
Durante ese tiempo, me reunía... en la tienda de ddukbokki.
Bana senin yaşlarında olduğum zamanları hatırlatıyorsun.
Te pareces a mí cuando era joven.
Bir zamanlar, güneşin bütün bir yıl parıldadığı topraklarda Camelot adında bir yer varmış. Genç bir Kral'ın, onun şövalyesi ve savaşçılarının halkı uğruna özgürlük mücadelesi verdiği bir yer.
Érase una vez, en una tierra donde el sol brillaba todo el año, había un lugar llamado Camelot, donde un niño rey, su noble campeón y sus guerreros luchaban por la libertad de su pueblo.
Bir zamanlar inançsız biri olarak Theseus, insanoğlunu kurtarmak için kendini feda etti ve Tanrılar arasında bir yer kazandı.
Hombre sin fe una vez Teseo dio su vida para salvar a la humanidad y ganar un lugar entre los dioses.
Bir zamanlar etrafında olmayı severdim.
Me gustaba cómo era yo cuando estaba contigo.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanı gelince 71
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanı gelince 71
zamanını boşa harcıyorsun 43