English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ Ö ] / Ödül

Ödül Çeviri İspanyolca

7,577 parallel translation
Görünüşe göre, ödül oyunda.
Parece que el trofeo va a estar en juego.
Yani ödül oyunu başladı.
Eso quiere decir que el trofeo está en juego.
Ödül oyunu var mı?
¿ el trofeo está en juego?
Bunu halledin, ve ödülden daha iyi bir ödül kazanın.
Resuelve eso y recibirás un premio mejor que el trofeo.
Bekle... Ödül almıyor muyuz?
Espera... ¿ no vamos a recibir un premio?
Ödül, ihtiyacımız var, evet. Ama ceset olduğu yerde kalıyor.
El trofeo lo necesitamos, sí, pero el cuerpo se queda donde está.
-... ödül veriyor.
- Algún gran premio.
Aldığım ödül için teşekkürlerimi sunarken organ nakli çalışmamdaki asıl onurun insanlara ikinci bir yaşama şansı sunmak olduğunu söylemek isterim.
Mientras aprecio mucho este premio, el verdadero honor es por mi por saber eso de mi trabajo en la trasferencia de órganos ayuda a la gente a darles una segunda oportunidad en la vida.
Emin değiliz Bay Stagg fakat ödül aldığınız bir organizasyon silahlı soyguna uğradı.
Bueno, no estamos seguros, Señor Stagg, pero... Un evento en el que usted estaba siendo honrado fue asaltado.
Madem beş parasız olmaktan bıktınız, 108.3 $ ödül için, hangi ayda 28 gün vardır?
Si estás cansado de estar quebrado, por $ 108,3, ¿ qué mes tiene 28 días?
-... ödül falan alacak mıyız?
¿ obtenemos una especie de bono?
Ortaya ödül de koyun.
Y pon una recompensa.
Ödül mü?
¿ Un premio?
- Sanırım ödül peşindeler bence.
Van detrás de la recompensa, lo reconozco.
Yani yaşamak için asker ödeneğinden başka bir şeyim yok. Hem başıma konulan ödül de ayrıca küçük bir pürüz.
No tengo más que un sueldo de soldado para vivir.
Sanırım şurada beni tanıyan bir çift ödül avcısı var.
Creo que hay un par de cazarecompensas que me reconocieron.
Ödül avcılarıyla görüşmekten hoşlanmadığımı biliyorsun.
Ya sabes que no me reúno con cazarrecompensas.
Ödül peşinde değiliz Majesteleri.
No deseamos recompensa alguna, Majestad.
Ödül avcılarıyla ağız dalaşına girmeyeceğim.
No pienso intercambiar más palabras con unos cazarrecompensas.
Bunu yapan adam okkalı bir ödül almalı.
La persona que hizo esto debería tener una gran recompensa.
Bir seferinde bana bir ödül töreninden seks için mesaj attı.
- Asqueroso. Una vez, me escribió para pedir sexo desde unos premios.
Şeker yüklemeleri, nikotin, kokain ve seks gibi ödül bölgelerinin sahip olduğu aynı etkilere sahipler.
Cargas de azúcar tienen las mismas áreas de recompensa como la nicotina, la cocaína y el sexo!
Şimdi, eğer bazılarımız bu şekerli yiyecekleri yeterli sıklıkta yer ve bu mutluluk verici ödül duygusunu oluşturursa bu etkiler şekerli yiyecek resimleriyle kolayca tetiklenebilen bilinçaltına özgü veya zihinsel olmayan alışkanlıklar yaratabilirler.
Ahora, si algunos de nosotros comemos alimentos azucarados con la suficiente frecuencia y establecer este sentimiento de felicidad de la recompensa, puede crear hábitos subconscientes o inconscientes, que son fácilmente provocados por más imágenes de los alimentos azucarados.
Kardeşi Jacobu öldürdüğüniçin Oskar Bembenek başına 100.000 $ ödül koydu.
Oskar Bembenek ofrece una recompensa de 100.000 dólares por tu cabeza por matar a su hermano Jacob.
Yurtdışı, benim birim ve ben, biz her zaman bize bir ödül vardı.
En el extranjero, mi unidad y yo, siempre teníamos un precio puesto.
Kayıp olduğum son iki ay boyunca bana nerede olduğum ya da ne yaptığımla ilgili doğrulanabilir bir kanıt getirene 250 bin dolar ödül vereceğim.
Ofrezco una recompensa... de $ 250.000 a quien pueda darme pruebas fehacientes... de dónde estuve y qué hice durante esos dos meses que no recuerdo.
Belki de bu ödül işi bir işe yarar.
- Quizás lo de la recompensa funcione...
- Bunu yapamazsın sorular sorup, cevaplara ödül koyamazsın.
- No puede seguir con esto... Haciendo preguntas, ofreciendo recompensas...
Onlar ödül avcıları.
Son cazadores de recompensas.
Ancak peşimizde acımasız ödül avcıları var, ve şimdiye kadar vagona bakıp içinde olmadığımızı fark etmişlerdir.
Pero hay una manada de cazadores de recompensas despiadados... que ya habrán alcanzado el carro para ahora... y se han dado cuenta de que no estamos en el mismo.
Ra's al Ghul kelleme ödül koydu.
Ra's al Ghul ha puesto precio de sangre a mi cabeza.
- Ödül ne? - Vernon.
¿ Cuál es el premio?
Her şey büyük ödül için.
¡ Esto es por todas las galletas!
Ödül kazanana gidiyor!
Al ganador va el botin.
- Bunun için büyük bir ödül alacaksın.
Tienes un verdadero don para esto.
Sıradanlığım sebebiyle ödül kazandım.
He sido recompensada por mi mediocridad.
Evet ama yaptığın bir ödül hepsinin arasından "yükselip" bu "sert" yarışmada öne geçmedi mi?
Sí, pero ¿ no es verdad que uno de los trofeos crece por encima del resto, superando la dura competencia?
Neden Rutherfords ceketini asmaya çalışırken dolapta pornografik ödül dolu bir kutu buluyorum?
¿ Por qué acabo de intentar colgar las chaquetas de los Rutherfords y he encontrado una caja de trofeos pornográficos en el armario de abrigos?
Bir dans için ödül tasarlamıştım.
Estaba diseñando un trofeo de baile.
Oliver hakkında bilgisi olanlar için 100,000 euroluk bir ödül koydu.
Ha ofrecido una recompensa de 100.000 euros... para cualquiera con cualquier información acerca de Oliver.
Bir ödül olmadan ortaya çıkamam.
No puedo volver sin una presa.
Ama yinede ödül törenine gidiyorsun, öyle değil mi?
Pero todavía vas a los premios, ¿ verdad?
Göğüs dekoltemi özlemesi için ona bir haftasonu vereceğim ve sonra ödül töreninden geldiğinde bunu yürütmeye çalışacağız.
Le daré el fin de semana para que extrañe mi escote y luego cuando vuelva de la entrega de los premios, lo resolveremos.
Bir ödül olmadan ortaya çıkamam.
No puedo mostrar mi cara sin un premio.
Gök halkının başlarına konmuş bir ödül var.
Hay una recompensa por la gente del cielo.
Ama gerçek ödül Winchester 3000 bölgedeki tek sağlam koltuk. En az derecede lekeli, güzel bel desteği ve kırık tekerleği de yok.
Pero el premio de verdad es la Winchester 3000, la única silla de la comisaría con la tinción mínima, buen soporte lumbar, y sin ruedas rotas.
- Saul Berenson bir ödül.
Saul Berenson es un premio.
Büyük bir ödül.
Un premio importante.
Ödül parası.
Recompensa.
Hatırlasana başında ödül var.
No olvide que su cabeza tiene precio.
Ama Ian Garrett'ı suçlarsan ödül parasını geri çekebilir.
Escucha, ambos estamos desesperados intentando hallar cualquier pista, la más mínima esperanza, pero si acusas a Ian Garrett podría retirar el dinero de la recompensa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]