Önemsiz şeyler Çeviri İspanyolca
204 parallel translation
Bu kadar önemsiz şeyler için sinirlenmek saçmalık.
Fui tonto al enfadarme por esa tontería.
Evet ben yazdım. Önemsiz şeyler.
Las escribí de todos modos.
- Bana önemsiz şeyler anlatma.
- No me líes con trucos.
- Önemsiz şeyler.
Nada importante.
Önemsiz şeyler hakkında bir sürü tantana.
- Mucho ruido y pocas nueces.
- Oh, önemsiz şeyler.
- Pequeñas astucias.
Umutları, pişmanlıkları, sevgileri, nefretleri, hepsi çok büyük. Çünkü hiç kimse bir barda önemsiz şeyler anlatmaz.
Sus esperanzas y remordimientos sus amores y sus odios todas cosas muy grandes porque nadie lleva cosas pequeñas a un bar.
Önemsiz şeyler yapmakta öyleyim.
Para las cosas sin importancia.
- Önemsiz şeyler bunlar.
- Es tan poco importante.
Bunlar önemsiz şeyler.
Póngalos, por favor.
Hayatınızı bundan daha önemsiz şeyler için riske atmıyor musunuz sanki.
Se me ocurren peores cosas por las que arriesgar la vida.
Ancak, kurallar arasındaki bir detay onlardan zaferlerini aldı ama bu önemsiz şeyler, umarız ki bu gece, yarışçılar adına Spor Kulübü'nde verilecek ziyafette unutulur...
Bien hecho. Todo esto se olvidará esta noche en la fiesta que les ofrecerán en el Sporting Club...
Önemsiz şeyler.
Algo que no sea importante.
Önemsiz şeyler atıldı.
Se lo han rellenado.
İtalyanlaşmış bu muazzam köşkte, elbette yalnızca önemsiz şeyler alıkoyuyor beni. Avare bir sayfa, gıcırdayan bir kapı, uzaktan gelen bir homurtu.
En esta recóndita villa italiana, sin duda el vacío, una hoja perdida, una puerta chirriante, un lejano gruñido.
Bunlar önemsiz şeyler. Adamlarımın arasında bütün bunlardan ve daha kötülerinden de var.
No importa, entre mis hombres hay de todo eso y peores cosas.
Bunlar anı eşyaları ama hepsi önemsiz şeyler, bütün değil, anlıyor musun?
Todos estos son recuerdos, pero son de poca importancia, si sabes a qué me refiero.
Yolda önemsiz şeyler yapmayın!
¡ Retiren sus hierros del camino!
Bunlar önemsiz şeyler.
Ya te dije que no te preocupes.
Otto Schultz oyuncak, bebek ya da önemsiz şeyler bulundurmamalıyız diyor.
Otto Schultz dice que no debemos tener juguetes o muñecas o cosas frívolas.
Bu kıza bazı önemsiz şeyler sormak için zamanım vardı, ama cevaplar "evet efendim", "hayır efendim" ... ya da "bilmiyorum efendim" şeklindeydi.
Tuve tiempo de preguntarle a la joven algunas cosas intrascendentes, pero la única respuesta que obtuve fue "Sí, señor" ; "No, señor" o "No lo sé, señor", como si fuera una niña.
Önemsiz şeyler, evinde terminal olması gibi.
Por cosas triviales, como que tuvieras una terminal en tu casa. Pero no me preocupó.
İki avukatı önemsiz şeyler yüzünden barodan attılar.
La semana pasada se prohibió ejercer a 2 abogados por cargos menores.
Tabii ki, normalde böyle önemsiz şeyler yapmam.
Claro que normalmente no me dedico a cosas tan triviales.
Bu durumum ortaya çıktığında hiçbir şeyin üstesinden gelemiyorum. Önemsiz şeyler bile büyük sorunlara dönüşüyor.
Cuando entro en ese estado, no puedo enfrentarme a nada, las cosas más pequeñas se vuelven grandes problemas.
Susan Glaspell'in "Önemsiz Şeyler" i mesela.
Por ejemplo, Trifles, de Susan Glaspell.
Sona gelene dek önemsiz şeyler.
No mucho hasta el final.
- Önemsiz şeyler, evlat.
- Cosas insignificantes, querido amigo.
Pekiyi, bunlardan bir iki tanesi, burada söylemeye bile utanacağım önemsiz şeyler.
Bueno, una o dos de ellas son tan triviales que casi me da vergüenza mencionarlas.
Önemsiz şeyler.
De nada importante.
Önemsiz şeyler hakkında bu kadar çok şey bilen bir adam ilk defa görüyorum.
Admiro a los hombres que saben tanto de nada.
Önemsiz şeyler yapıyor işte.
No hará nada.
- Anne! Önemsiz şeyler.
- ¿ Qué es esto?
Önemsiz şeyler için hattı meşgul etmek istemiyoruz.
No ocupe la línea con tonterías.
Önemsiz şeyler.
De cosas sin importancia.
Yok bir şey... önemsiz şeyler işte.
No es nada. Tonterías.
Bense önemsiz şeyler olduklarını düşünürdüm. İnan bana, hiç bir şey önemsiz değildir.
Créeme nada es trivial.
Önemsiz şeyler için heyecan yapıyorsunuz! Aptallar!
Tan rápido para enojarse y caer en una furia ciega...
Evet, ama önemsiz şeyler hakkında senli benli konuşabiliriz.
Sí, para cosas triviales.
Önemsiz şeyler.
Y la mezquindad.
Bazı kişiler çok daha önemsiz şeyler yüzünden gözden kayboldu.
Se sabe de gente que desapareció por menos de eso.
Sadece daha önemsiz bir şeyler yapacak haldeyim gibi gösteri ya da gece kulübü falan.
Es que hoy tengo ganas de hacer algo más frívolo...
Önemsiz, küçük şeyler için beni hep azarlıyordu.
Me regañaban todo el tiempo, por cualquier cosa, por insignificancias.
Önemsiz şeyler.
Nada grande.
Önemsiz olduğunu düşündüğü bir şeyler.
Algo que creyera sin importancia.
Hem bütün bunlar, önemsiz şeyler!
Todo eso son tonterías.
Görüyorsunuz, onlar, ah... onlar şunun gibi önemsiz küçük şeyler.
Verá, son... Son las pequeñas nimiedades como ésa.
Konu edilmeyecek kadar önemsiz aslında : öncelikle hoşa gitmeyen şeyler yenmeli. Ayrıca çoğunlukla, bozulmuş yiyecekler birinci sınıf isale neden olur.
No tiene sentido hacer un tema comer cosas que no like, aunque con frecuencia, echado a perder los alimentos producir una excelente diarrea.
Ama seni gitmekten alıkoyan milyonlarca önemsiz şey, gerçeklere odaklanmanı engelleyecek ve vakit geçirecek şeyler bulacaksın.
Pero encontrarás miles de cositas que te ayudarán a ir tirando, y cosas con que entretenerte para no pensar en...
- Önemsiz şeyler.
Oh, nada.
İşliyorlar zaten. Önemsiz bir tren kazası bu. Carmen'de Williamsburg olayı hakkında ilginç şeyler var.
El accidente no fue grave y Carmen... tiene más noticias sobre los asesinatos en Williamsburg.