English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ Ö ] / Önemsiz bir şey

Önemsiz bir şey Çeviri İspanyolca

490 parallel translation
Bu parti gibi önemsiz bir şey için kopardığım gürültü içler acısı, değil mi?
Es patético que me haya enfadado tanto por algo tan insignificante como esta fiesta.
Senin için önemsiz bir şey benim için önem arz edebilir.
Lo que para Ud. puede no ser nada, para mi puede significar mucho.
Dediğmiz gibi, önemsiz bir şey.
Somos pocos, ¿ no?
Önemsiz bir şey. Önünde uzun bir gece var.
Para ustedes será una noche emocionante.
Önemsiz bir şey.
No es nada.
Önemsiz bir şey.
Es algo pequeño.
Ancak önemsiz bir şey, hiç önemi yok.
No es nada, nada en absoluto.
- Önemsiz bir şey.
- No tiene nada de especial.
- Doğru, önemsiz bir şey.
- Exacto. Nada de especial.
Benim için çok önemli ama senin için önemsiz bir şey.
Supondría mucho para mí y muy poco para usted.
Önemsiz bir şey.
Una nadería.
- Önemsiz bir şey.
- No es nada.
Bir ilahın büyüklüğünü yaşayamadığınız için... ... önemsiz bir şey gibi reddediyorsunuz.
No comprendo la grandeza de un dios... le trata usted con desprecio.
Bu kadar önemsiz bir şey için hangi soysuz gelir?
¿ Qué clase de degenerado viene aquí por algo sin importancia?
Önemsiz bir şey. Görülmeyecek kadar küçük, mikroskobik, miniminnacık bir şey.
Insignificante,... infinitesimal, microscópico, diminuto.
Daha önemsiz bir şey.
Ese es solo uno de ellos.
Yarın sabah kahve içmek için oturduğunuzda, kahvenden bir yudum al, sanki senin için gerçekten önemsiz bir şey söylüyormuş gibi konuş onunla.
Mañana por la mañana cuando estés tomando el café bébelo de a sorbos, tranquila y habla con ella de lo que dijiste como si no fuera importante para ti.
- Önemsiz bir şey.
- Nada importante.
Eğer hızlı davranırsam önemsiz bir şey.
Nada, si actúo deprisa.
Önemsiz bir şey.
Es simple cuestión de caballerosidad.
Gerçekten önemsiz bir şey.
Ralmente no hay quien lo haga.
Önemsiz bir şey.
Oh, un mero trámite.
Önemsiz bir şey için bu ne heyecan!
Tanto revuelo por nada.
- Bu önemsiz bir şey.
- Menuda historia.
Pekâlâ, geri döndüğünüzde, biliyorum bu çok aptalca, Dr., önemsiz bir şey, ama sadece 2 kg. fazla bagaj ağırlığınız varmış. Ve ben de geriye kalan 4 kg. ağırlığa ne oldu acaba diye düşünüyordum.
Cuando regresó... sé que es una observación estúpida no significa nada pero sólo tenía dos kilos de exceso de peso y me preguntaba qué ocurrió con los otros cuatro kilos.
Johan biraz rahatsız olmuştu ama önemsiz bir şey olduğunu düşünmüştük. Ta ki...
Johan se disgustó, pero no le dimos mayor importancia.
- Önemsiz bir şey.
Nada de importancia.
Doktor, baş ağrısının sinüzite bağlı önemsiz bir şey olduğunu söyledi.
El doctor asegura que sólo tiene una ligera sinusitis.
Önemsiz bir şey, gerçekten.
Te lo prometo.
- Dedim ya, önemsiz bir şey.
Te dije. No es nada.
Önemsiz bir şey.
Nada, fue un detalle.
Belki önemsiz bir şey, ama hiç bilinmez.
Probablemente no sea nada, pero nunca se sabe.
Onun kadar önemsiz bir şey değil bu.
Nada tan trivial como eso.
Oh, önemsiz bir şey.
Trivialidades.
Evet, işte önemsiz bir şey.
Bueno, no es nada.
Polisin bu kadar önemsiz görünen ayrıntılardan bu kadar çok bilgi... -... edinmesi beni hayrete düşürdü. - Bunda hayret edilecek bir şey yok.
Estoy pasmado con toda la información... que la policía ha obtenido de detalles aparentemente tan significantes.
Önemsiz diye bir şey yoktur.
Nada carece de importancia.
Birkaç önemsiz parti üyesini tanımış olabilir. Dikkate değer bir şey değil. Önemsiz.
Puede que conociera a algún que otro miembro del Partido pero nada que valga la pena, peces pequeños, diría yo.
Evet, bir şey öğrendik. Kadın önemsiz biri değil. - Sanırım değil.
Bueno, al menos hemos averiguado algo que de peces pequeños, nada.
Otopsiye göre önemsiz bir ülseri varmış. Kendini asmasına yol açacak bir şey değil.
Según la autopsia él tenía una úlcera sangrante.
- Önemsiz bir vaka : İki felçli bacak. Anladığınız üzere ciddi bir şey yok.
Un débil caso de parálisis en las piernas ; nada serio, ¿ comprende?
Her gün, tam bir içtenlikle yazarak yanlış bir şey... yaptığımı düşünmüyorum. Hayatın en basit ve en önemsiz sırları gerçekte, herhangi bir giz izinden yoksundur.
No creo hacer mal anotando aquí, día a día, con una franqueza absoluta, los modestos e insignificantes secretos de una vida sin misterio.
Sence anneme, Pelle'ye ya da bana bir şey olması da önemsiz mi?
Entonces también te es indiferente lo que pase con Mamá, Pelle y yo.
Dille ilgili bir şey, önemsiz kelimeler bütünü.
Sólo idioma, palabras sueltas.
Şey, dua edilecek bir yer olması onu sandığınız kadar önemsiz kılmaz.
Bueno, eso no es tan trivial como a usted le parece.
Ne okuduğunu kastettim. Önemsiz, eski bir şey. Dünyadaki en iyiler ya da her şeyin en iyisi.
Una cosa banal, frívola y decadente, the best of everything, lo mejor de todo o lo mejor de todo el mundo.
- Önemsiz bir şey...
Nada importante pero...
Bu bir kadeh kadar kutsal ya da bir taş kadar önemsiz bir şey olsa bile.
- HASTA A ALGO TAN SANTO...
"Önemsiz ama legal bir fark yapan şey..." -
Hay una ligera diferencia legal.
Ama sen öyle önemsiz bir noktayken dünya o kadar uzun bir sözcük ki : Binaların, vitrinlerin, parkların ve rıhtımların önünde kilometrelerce yürümekten başka bir şey yapmadın.
Pero eres tan poca cosa, nunca has hecho nada más que errar en una gran ciudad, recorrer kilómetros de fachadas, de escaparates, de parques y de muelles.
Kesinlikle istemediğim tek şey son derece önemsiz bir ısrarı sürdürmek.
Una cosa que indudablemente no quiero es ir sin cesar sobre algo que no importa en lo más mínimo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]