Özel bir şey yok Çeviri İspanyolca
260 parallel translation
Özel bir şey yok, 4 numarada kırık bir lavabo.
Nada especial, un lavabo roto en el número 4.
Özel bir şey yok.
Lo tenía en la mano, no trae nada.
Bu gece özel bir şey yok. İşte burada!
No trae nada interesante, ¡ aquí está!
Özel bir şey yok efendim.
No realmente.
Özel bir şey yok.
Nada en particular.
Özel bir şey yok.
No en especial.
Özel bir şey yok, sadece kaya ve birkaç bin fok.
Nada espectacular. ... sólo rocas, miles de focas.
"Niye benim bir şeyim yok, bana özel bir şey yok?"
"¿ Por qué soy un hombre vulgar sin nada especial?"
Özel bir şey yok.
Ni chicha, ni limonada...
Özel bir şey yok, sadece sandöviç ve süt ama eve gelmenizi isterim.
Nada especial, bocadillos y leche, pero me encantaría que vinieses a mi casa.
Burada özel bir şey yok ama hoş bir kalabalık var.
El lugar es nada especial, pero es una buena multitud.
Özel bir şey yok.
Nada especial.
Özel bir şey yok, hayır.
Nada en particular, no.
- Özel bir şey yok.
- Nada especial.
- Özel bir şey yok.
- Nada de particular.
Özel bir şey yok. Haliyle, onları salmışlar.
Nada especial, fueron liberados, por supuesto.
Özel bir şey yok.
No tengo nada que decirte pero...
- Özel bir şey yok.
- No tiene nada de especial.
Özel bir şey yok.
No quiero nada en particular.
Özel bir şey yok...
Nada especial.
Oh, özel bir şey yok. sadece mutfaktan gelen bir peçete.
Oh, nada especial, solo una servilleta de cocina
- Hayır, özel bir şey yok.
- nada especial.
- Onda özel bir şey yok.
Ella no es nada especial.
- Adamda da özel bir şey yok.
Él tampoco es nada especial.
- Iıh istediğim özel bir şey yok.
- No, nada en particular.
Özel bir şey yok mu? Hayır, efendim, henüz kızların cesetlerini incelemedik. Ama burası biraz garip.
no señor, todavía no han revisado los cadáveres de las chicas pero el piso es muy extraño explíqueme eso el estado en que se encuentra el piso, es curioso
Sadece düşünüyorum, özel bir şey yok.
Sólo estoy pensando. Nada especial. Sólo pensando.
İçinde özel bir şey yok.
No es personal.
Bu adamlar sadece bir veda partisi veriyor, büyük, özel bir şey yok.
sólo me están dando una fiesta de despedida, nada especial.
Özel bir şey yok, zaten düzgün bir yaşantım var.
Nada en particular, ya tengo todo.
- Hayır. Hatırladığım özel bir şey yok.
No, no recuerdo nada en particular.
Hakkımda özel bir şey yok.
No tengo nada especial.
Yok, özel bir şey yok.
No, nada especial.
Özel bir şey yok mu?
¿ Qué tiene de especial?
Biliyorsun, özel bir şey yok.
Ya sabes, nada especial.
Özel bir şey yok.
Nada en especial.
Su donanmada özel hayat diye bir sey yok mu?
¿ No puede tener uno privacidad en la Armada?
Ama özel anlaşmaya karşı bir şey yok.
Esto es un negocio privado.
Bir şey yok! Bunlar özel meseleler, aile meseleleri.
No sucede nada, son asuntos de familia.
Hayır, özel bir şey yok.
- No, nada en particular.
Özel bir şey yaptığım yok.
No estoy haciendo nada especial.
Bence başlangıçta olduğundan daha ilginç hale getirmek için özel bir şey yapmanıza gerek yok.
No necesitan hacer algo especial para que resulte aún más interesante.
Özel bir şey yapmana gerek yok.
No debes hacer nada.
- Aslında özel bir şey yok Franz. Biz düşündük de... Bir araya toplandık ve geçmişte olanları düşündük.
No es nada especial, Franz, nos sentamos todos juntos y lo pensamos, habló uno de nosotros, luego otro, bien claro, y luego decidimos que había que darle algo a Franz, que le debemos algo.
Özel olarak konuşabilirsek, telaşlanacak bir şey yok.
¿ Podemos hablar en privado? No tiene que ponerse nervioso.
Özel bir şey yok.
Nada.
Bakacak bir şey yok. Burada sadece özel efeklter oluşturuyoruz.
Eso no es nada, solo alguno de los efectos que creamos aqui.
Ve sadece bir hatırlatma ; Linda'nın sıvışarak masanıza gelip kendi özel şovunu sadece 5 dolara yapmasından daha fazla isteyeceği bir şey yok.
Les recuerdo que a Linda le encantaría deslizarse hasta sus mesas para ofrecerles un "show" privado por sólo 5 dólares.
Ve sadece bir hatırlatma ; Michelle'in masanıza gelip kendi özel şovunu yapmaktan daha fazla isteyeceği bir şey yok.
Les recuerdo que nada le gustaría tanto a Michelle como ofrecerle su danza privada.
Evet özel hayatımda, Tanrı şahit tek bir güzel şey yok.
Sí mi vida personal, me complace jurar por Dios que no hay ni una sola cosa buena en ella.
Ben, kendi başımayım. Özel bir şey yok. Sadece sandviç ve süt.
Justo estaba por cenar solo, nada especial, sólo unos sándwiches y leche... pero me encantaría que subiera a la casa.