Üzüleceksin Çeviri İspanyolca
154 parallel translation
Eğer o kasayı açmazsan sen ona daha çok üzüleceksin.
Usted lo va a lamentar más si no abre esa caja.
Yarın üzüleceksin.
Mañana lo lamentarás.
Benim olduğum gibi sende üzüleceksin.
Estarás triste, como yo estoy triste.
Duyduğuna üzüleceksin ama Maria sayesinde yaşayacak.
Lamentarás saber que va a vivir, gracias a María.
Çok üzüleceksin.
Te voy a dar qué sentir.
Bana bu söylediklerine bir gün üzüleceksin.
Un día lamentarás lo que me has dicho.
Niye üzüleceksin ki?
¿ Qué tienes que sentir?
Tamam. Ama çok üzüleceksin.
Te arrepentirás.
- Güle güle. - Çok üzüleceksin, görürsün.
- Ya verás, te arrepentirás.
Yoksa üzüleceksin...
Lo lamentarás...
Ne bulduğunu gördüm, bunu yaptığına üzüleceksin.
He visto lo que encontraste, y te costará caro.
Kaybolacaksın ve üzüleceksin Ben gittiğimde...
Estaréis perdidos y lo sentiréis... cuando me haya ido
Bence benim bir şey yapmadığımı anladığında gerçekten üzüleceksin.
Creo que lo vas a lamentar cuando veas que no tuve la culpa, Max.
Gerçekten üzüleceksin.
Lo lamentarás.
Daha sonra üzüleceksin.
Usted lo sentirá después.
Çok üzüleceksin
Lamentarás verme
O serseri için neredeyse üzüleceksin, değil mi?
Casi te hace sentir lástima por el pobre desgraciado.
Oyunu bırakıp yemezsen üzüleceksin.
Mejor dejas eso o lo vas a lamentar.
Hiç sanmıyorum. Ama üzüleceksin.
No lo creo, pero lo harás.
O tüy yumağı birilerini daha öldürünce çok üzüleceksin.
Se arrepentirá si ese mechón vuelve a matar.
Yap şunu yoksa üzüleceksin Hemen dönerim, söz veriyorum
Hazlo o te lamentarás. Vuelvo enseguida, lo prometo.
Bak, onlar taşaklarını kesip kulaklarına tıktığında çok üzüleceksin adamım.
Te arrepentirás cuando te corten las pelotas. ¿ Por qué la tiras?
Eğer oraya geri dönmezsen, çok üzüleceksin.
Si no entras, te arrepentirás.
Durduk yere üzüleceksin.
Temía que te preocuparas por nada.
- Çok üzüleceksin, dostum.
- ¡ Quieto, amigo! - Pero- - ¡ Eso es lo que pedirá!
Oturup üzüleceksin.
Te sentarías ahí melancólico.
- Daha çok üzüleceksin.
Lo vas a sentir mucho más cuando te metas ahí con él.
- Konuşmazsan daha da üzüleceksin.
Lo sentirás más si no hablas.
- Eski sevgilin için mi üzüleceksin?
¿ Por qué? ¿ Qué vas a hacer?
Sandığından daha fazla üzüleceksin!
¡ Lo lamentarás más de lo que crees!
Sonra üzüleceksin.
Se arrepentirá.
Bugünkü süper sakarlığın seçmelerden elenmeme sebep olursa inanamayacağın kadar üzüleceksin.
Si tu suprema torpeza de hoy me elimina de las pruebas decir que lo lamentarás es poco.
Ne kadar üzgün olduğun hiç önemli değil, daha da üzüleceksin.
No importa cuánto lo lamentes, lo vas a lamentar más.
Yakında sen de çok üzüleceksin.
Pronto sufrirás tu también
Gittiğinde çok üzüleceksin.
Lo lamentarás cuando ella ya no esté.
Büyük ihtimalle üzüleceksin.
Probablemente vayas a enfadarte.
Evet, çok üzüleceksin.
Sí, estarás muy triste.
- Neden üzüleceksin?
- Lo lamento. - ¿ Por qué?
Boşandıkları zaman üzüleceksin.
Cuando te pase te pondrás triste.
Onun gittiğini görünce eminim çok üzüleceksin.
- Seguro que lamentaras verla partir.
- Öldüğümde çok üzüleceksin.
- Ya llorarán cuando me muera.
Onunla görüşürsen yine üzüleceksin.
Si lo vuelves a ver te harás más daño.
Biraz kendine bakmazsan çok üzüleceksin.
Te bloqueas por que no enfocas en ti mismo.
Ben'le ayrıldığın için tabii ki üzüleceksin.
¿ Terminar con Ben? Claro que duele. ¿ Qué pensabas?
Tanrım, bu doğruysa gerçekten üzüleceksin.
Vas a lamentarlo si es verdad.
Görürsün, kendimi öldüreceğim ve sen üzüleceksin...
Ves, me voy a suicidar justo ahora y a ti te importa...
Ona bağlandığın anda çekip gidecek ve üzüleceksin.
Le cogerás cariño y él se irá y estarás triste
Çok üzüleceksin. Ben mi?
- De Verdad vas a sentirlo - ¿ Oh sí?
- Sen ne diye üzüleceksin ki?
- ¿ Qué es lo que te enoja tanto?
- Daha da çok üzüleceksin.
- Pues lo sentirás aún más. - ¿ Me está amenazando?
O zaman yerine birini bulduğumda daha çok üzüleceksin. Güzel.
Oh, bien.