Şuradaki Çeviri İspanyolca
8,176 parallel translation
Şuradaki adam.
Ese tipo de ahí.
Hadi ya. Şuradaki arkadaşım psikoloji öğrencileriyle langırt oynuyor.
El tipo Niki está estudiando psicología.
- Şuradaki baraka mı?
¿ Qué guardan ahí?
Şuradaki ne?
¿ Qué es?
Şuradaki taş kafa kim?
¿ Quién es ese zonzo?
Şuradaki genç adama, 600 dolara satıldı.
Vendida al joven allí mismo por $ 600.
Şuradaki adam yeni Drift Kralı'yla yarışmak istiyor.
Alguien quiere competir contra el mejor piloto.
Sinyali şuradaki uydu kulesinden alıyorlar.
Rebotan la intrusión en esa torre satelital de allá.
Şuradaki Cecil. Cecil burada yaşıyor.
Ese es Cecil.
Şuradaki yurt oğluma ait.
Esa es la yurta de mi hijo.
Joseph! Şuradaki süpürgeleri getir de bu işi halledelim hadi!
Joseph, trae esas escobas y vamos a ordenar esto.
Şuradaki kadını görüyorsunuz.
Verá a una mujer justo ahí.
Şuradaki tableti getir.
Toma esa "Tablet" de ahí.
Şuradaki çantayı mı kastediyorsunuz?
- No. ¿ Se refieren a la bolsa de allá?
Bir de şuradaki hanımefendinin elindekinden.
Y uno de lo esa señora no está teniendo.
İşte şuradaki kapıdan.
Por esa puerta.
Şuradaki kayalıklara geldim. Gerçekten güzeller.
Fui a esos peñascos, son muy hermosos.
Şuradaki Beatles çakması elemanın adı Sessiz Paul.
Y esta fanática de los Beatles, es Calma Paul.
Şuradaki, sarı kitap.
Ese, el amarillo.
Ve şuradaki de Elvis Grant.
Y aquí es Elvis Grant.
Şuradaki üniversite çocuğu beni biraz endişelendirdi.
Me preocupa un poco ese universitario. Habrá una cantidad de cerveza limitada
O tip biri değil. Şuradaki duruşuna baksana tam bir korkuluk gibi.
Ahí está, tieso como un espantapájaros.
Hayır, şuradaki şeyi istiyorum.
No, quiero esto de aquí.
Eğer şuna bakarsan şuradaki prosedürlere bakarsan ve şuradaki ikinci paragrafa.
Si te fijas bien... El procedimiento ahí, y el segundo párrafo aquí...
Şuradaki mührü görüyor musun?
¿ Ven esa junta de allí?
Şuradaki masayı görüyor musun?
¿ Ves la mesa de aquella esquina?
Şuradaki dağı görüyor musun?
Escucha, ¿ ves aquella montaña de allá?
- Şuradaki araba mesela kim bilir kaç kez oradan oraya sürüklendi.
Como ese auto de ahí, se ha movido demasiado.
Şuradaki adamı görüyor musun?
¿ Ve a este hombre de aquí?
Şuradaki beceriksiz herifi yakalayalım.
Hey, tú encárgate del torpe.
Bir sonraki katta şuradaki kapıdan geçeceğiz.
Por esa puerta a la siguiente planta.
Şuradaki sıvı.
Ese líquido.
Arabanın şuradaki sokak lambasının orada olduğunu söylemiştin.
Usted dijo que el auto estaba arriba por ese poste de luz.
Şuradaki adamlar, Dr. Sherman'ın hastasıyla birlikte gelmişlerdi, kolunuzu kesen adamla.
Esos hombres de ahí, vinieron con el paciente del doctor Sherman... el chico que le cortó en el brazo.
Şuradaki adamı görüyor musun? O bir doktor, seni o kurtardı.
¿ Ves a ese hombre de ahí?
Sadece şuradaki adamla tuhaf bir iletişim yaşadım.
Tuve una conversación muy extraña con ese tipo.
Şuradaki heriflerden biri dört bin biri üç bin, biri de bin dolar değerinde.
Unos de los míos allá vale 4 mil, el otro 3 mil y el otro mil.
Şuradaki üç donmuş şerefsize bakılırsa sanırım siz de çalışan mükâfat avcılarısınız.
Y por el aspecto de esos tres desgraciados helados allá arriba, supongo que eres una caza recompensas abierto a negocios.
Şuradaki gitarı çalabilir miyim?
¿ Puedo tocar la guitarra de ahí?
şuradaki ağacın orada birkaç pil bırakmıştım.
Acabo de recordar que dejé algunas baterías cerca de aquel árbol.
Şuradaki boş mermi kovanlarının izi sürülemiyor ve üzerlerinde tespit edebilmek için tek bir işaret bile yok.
Imposibles de rastrear, ni una sola marca distintiva.
Şuradaki küçük zaman kodlamalarıyla görüntüleri atlattıklarını mı söylüyorsun?
¿ Eso es lo que son estos pequeños códigos de tiempo, la forma en que se saltan?
Şuradaki Bilişim'deki çocuk.
Ese es el tipo de informática.
Şuradaki adamları görüyor musun?
¿ Ves a esos tipos ahí?
Şuradaki, kablolu olan?
Como este. Con un cable
Şuradaki gibi.
Algo asi.
Şuradaki araba.
Están en ese.
Şuradaki barmene kokteylin nasıl yapıldığını öğretmen gerek.
Necesito enseñarle a ese camarero cómo se hace un cocktail.
Ve şuradaki süt rengi tenli Habeş gözlü varlık da Claire Robbins'ten başkası değil.
Y esa criatura por allí, con la piel de alabastro y los ojos abisinios, es nada más que Claire Robbins... La razón por la que estás aquí.
Sen şuradaki zenci kafası! Binbaşı Marquis!
Y tú...
Şuradaki de Pazarlama'daki.
Ese es de Mercadeo.