English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ B ] / Başaramadın

Başaramadın Çeviri Fransızca

1,347 parallel translation
Hiç bir şey başaramadın.
Tout cela n'y changera rien.
Başaramadınız.
Vous avez échoué.
Başaramadın, değil mi?
Ça n'a pas marché, hein?
Başaramadın, McFeely.
T'as échoué, McZeezy, t'es impuissant.
- Ama başaramadın.
- Mais, tu n'y es jamais arrivé.
Diğer yandan sen doğuştan her şeye sahipken hiçbir şey başaramadın.
Vous, d'un autre côté, êtes né avec tout et même avec ça, vous n'avez rien fait.
Başaramadınız!
- Vous avez échoué.
- Başaramadın, çünkü sadece bir dakika geç kaldın.
Il fait le meilleur café. - Je t'ai vu à la réunion.
Başaramadın.
Vous avez échoué.
Başaramadın! Ve neden başaramadığını söyleyeceksin.
- Vous avez échoué, et vous allez me dire pourquoi.
Bu nedenle mi başaramadın?
C'est pour ca que tu n'as pas continue?
Ehliyet almayı başaramadın değilmi?
T'as raté ton permis, non?
Başaramadın.
T'as déconné.
En zor gelen kısmı da başarıp başaramadıklarını bilmiyor olmam.
Le plus dur est de ne pas savoir si d'autres s'en sont sortis.
Bunu henüz bırakmayı başaramadım.
Je n'ai pas pu la poser jusqu'à maintenant.
6 ay önce kocası John Whitaker'ın seçimleri sırasında dul kaldı. Oylamada kocasının yerine geçti.. Ve seçimleri son 15 yılda hiçbir Demokratın başaramadığı yüksek bir payla kazandı.
Depuis la mort de son mari John Whitaker, 6 mois avant les élections, elle l'avait remplacé et obtenu de meilleurs résultats qu'aucun Démocrate en quinze ans.
- Peki ben neyim? - Seninle daha onu başaramadık.
Je n'ai aucune nouvelle d'elle.
- Seninle daha onu başaramadık.
Non, tu n'as pas à faire ça.
Senin kim olduğunu bilmiyorum, ama beni güldürmeyi başaramadın.
J'ignore qui vous êtes, mais ça ne me fait pas rire.
Voyager'a geri dönebilirsem, yapmak istediğim her şeyi düşünmeye çalıştım- - daha önce buradayken, yapmayı başaramadığım şeyleri de içeriyor.
J'ai pensé à tout ce que je ferais si je pouvais revenir, y compris des choses que je n'avais jamais pu faire avant.
Korkarım meslektaşı bunu başaramadı.
- Sa collègue n'a pas survécu.
Kaptan Janeway onları yok, etmeyi başaramadı.
Le capitaine Janeway n'a pas réussi à les anéantir.
Yıllarca..... kafatasının kendisini yaratıkların yaşadığı yere yine aktarmasını bekledi ama başaramadı.
pendant des années, il a essayé de se refaire téléporter par le crâne mais sans succès.
Hala başaramadım. Alt uzay radyo frekansının gürültüsünü filtre etmeye çalışıyorum.
Tentez d'éliminer les interférences des RF du sous-espace.
Bu makineyi yapanlar yıldız geçitlerini de yaptılar, ama bu lanet şeyi çalıştırmayı başaramadılar.
Le peuple qui a construit ça a bâti les Stargates, et il n'a pas réussi à le faire marcher.
Başaramadığınız için üzgünüm.
Désolé que vous ayez échoué.
Başaramadım!
Je n'y arrive plus.
Yani dünyadaki hiçbir boksörün başaramadığını yapıp elimden alacaklar.
Ils me prendront ce qu'aucun boxeur ne peut me prendre.
Sadece onu Beau'dan uzak tutmak istedim ama başaramadım.
Je voulais qu'il laisse Beau tranquille. Mais ça n'a pas marché.
Uvia'nın başaramadığı işe Kazik'i gönderiyoruz.
Tuvia n'a pas réussi, donc on envoie Kazik.
Bir deliğin içindeyim. Çıkmayı denedim ama başaramadım.
Je suis au fond d'un gouffre et je n'arrive pas à m'en sortir
Burada herkes Emir'i götürmek istiyordu ama kimse başaramadı.
On aurait tous voulu coucher avec Emir, personne n'a réussi.
NöbetçiIeri çizmeye caIıstım ama basaramadım.
Ils n'aimaient pas mes sentinelles.
Görevimi tamamladığımda Sabra'nın yedi nesildir başaramadığı şeyi başarmış olacağım.
Lorsque j'aurai accompli ma mission, j'aurais réussi là où sept générations de Sabras ont échoué.
- Bunu yaparken de daha önce hiçbir iblisin başaramadığı bir şey olan Seçilmiş Cadı'ların nasıl öldürüleceğinin bilgisine sahip oldu.
- Et ce faisant, il sait comment tuer les trois soeurs. Là où tous les autres ont échoué.
Son seferinde başaramadım.
Je n'ai pas réussi, la dernière fois.
Senin Tarafın! Ondan sonra sana yardım etmeye çalıştım ama başaramadım.
Je voulais t'aider, mais j'ai échoué.
Ve onlar da başaramadığı taktirde peşlerinden başkalarının.
Et, s'ils échouaient, une autre, et encore une autre!
- Dedektif! İtirafını banda aldık ama onu elimizde tutmayı başaramadık.
On a ses aveux sur cassette, on pouvait pas le garder.
Arkadaşların başaramadı, değil mi?
- Tes amis n'ont pas réussi, hein?
- Aleti almayı başaramadık efendim.
- On n'a pas pu ramener l'appareil.
Bence asıl trajedi şu onca acıya ve arayışa rağmen. peşine düştüğü gerçeği, asıl gerçeği öğrenmeyi başaramadı.
La vraie tragédie... c'est que, malgré tous ses efforts... il n'a jamais découvert la vérité qu'il se donnait tant de mal à rechercher.
Peki, neden başaramadı?
Alors pourquoi elle n'a pas réussi?
Hepsi öldü, başaramadım.
J'ai échoué. Je n'ai pas pu les sauver.
Ama başaramadım.
Je n'y arrivais pas.
Yüzyıllar sonra, tekrar gün ışığına çıkmaya çalıştığımızda, başaramadık.
Des siècles plus tard... voulant remonter au soleil, nous n'avons pas pu.
"Başaramadığın sürece endişelenmen kaçınılmaz,"
"Est-ce que ça avait de l'importance qu'elle doive cesser complètement d'être"
İçerdiği mineraller yüksek nitelikli şişe sularına uygun, ama garip olan şu ki... laboratuvarda üretmeyi başaramadığım bir tür bakteri içeriyor.
Et c'est pas de l'eau du robinet, c'est une eau minérale pour connaisseurs contenant une bactérie que je n'ai pu mettre en culture.
Romano Amato'nun hiçbir şey başaramadığını, o zaman da söylesinler bakalım
Et que plus personne ne dise que Romano Amato n'a pas réussi!
Ama önündeki bir engeli aşmayı başaramadı.
Mais il n'a jamais été capable de rien gérer pour finir sa tâche.
Acile kaldırıldığında hala nefes alıp veriyordu. Ama başaramadı.
En arrivant à l'hôpital, il était encore vivant... mais il n'a pas tenu le coup.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]