Becket Çeviri Fransızca
118 parallel translation
Evet, Thomas Becket...
Eh bien, Thomas Becket,
"Thomas Becket, seni sör ilan ediyorum" demeni hatırlıyorum.
Thomas Becket "tu es noble".
Thomas Becket.
Thomas Becket.
Teşekkürler başpiskopos. Ama oyununu oynamak için, Becket'e attığın bu kancaya fazla güvenme,
Merci, Archevêque, mais ne comptez pas trop sur Becket pour jouer votre jeu,
Savaş alanında Fransızlarla karşılaştığımız zaman... her şeyin basit cevapları olacak. Becket, şeref duygusunun üstesinden, günden güne geldiği sürece... size hizmete sadakatle devam edecektir.
Quand nous ferons face aux Français sur le champ de bataille toute chose recevra une réponse simple, aussi longtemps que Becket doit réinventer son honneur jour après jour, il vous servira loyalement.
Becket'in şerefi nerede?
Mais où l'honneur de Becket se loge-t-il?
Becket, sen bir canavarsın.
Becket, tu es un monstre.
Thomas Becket, kraliyet fermanımla seni,
Mon édit royal te nommant, toi, Thomas Becket,
Becket?
Becket?
Becket gelmeyecek, biliyorsun. Fakirlere para dağıtmak, ve dilencilerin ayaklarına sandalet geçirmekle... çok meşgul şu an.
Becket ne viendra pas, vou savez, il est beaucoup trop occupé à donner de l'argent aux pauvres et à lacer les sandales des mendiants.
Bunlar Becket'in sözleridir.
Voici les mots mêmes de Becket.
Ben, Becket...
Moi Becket,
Bu hoşuma gitmiyor, Becket dolambaçlı yollar izliyor.
Je te sens sournois Becket.
Sana Becket için oy kullanmanı emretmiştim, Canterbury piskopos seçiminde...
Je vous ai enjoint de voter pour Becket au siège de Cantorbéry.
Kralın... Thomas Becket ile olan dostluğu öldü mü ekselansları?
L'amitié du Roi pour Thomas Becket est donc morte, Votre Altesse?
Şu andan Becket'ten nefret ediyorum.
Je hais Becket désormais.
Thomas Becket'e duyduğum kin, ve senin onu kıskanman...
De ma haine pour Thomas Becket et de votre jalousie à son égard,
Şimdi... Eğer ispatlanabilirse... Becket'in bir başbakana yakışmayacak biçimde, büyük bir suç işlediği ispatlanabilirse... mesela... zimmete para geçirme,
Maintenant, si l'on peut prouver que Becket a commis une grosse turpitude en tant que Chancelier, disons, un détournement de fonds, que pourrait faire l'Eglise?
Beyler, bu müthiş bir ironi... Dünya işlerine dalmış Becket, hovarda ve çapkın Becket... şu anda neden burada... olduğunu arayıp bulmalı.
Mes seigneurs, c'est par une suprême ironie que l'horrible Becket, dispendieux et libertin se retrouve se tenant ici, aujourd'hui.
Thomas Becket... kralın mührüyle damgalı bu belgede beyan edilen suçlamalara cevap vermek üzere kralın mahkemesine çağrılmaktadır.
Thomas Becket, par devant la Cour du Roi sous le chef d'accusations ci précisées, revêtues du sceau royal.
Krallığın Yüce Yargıcı, Thomas Becket'i mahkemeye hesap vermek üzere üçüncü ve son kez olarak çağırıyorum.
Grand Justicier du Royaume, cite maintenant Thomas Becket devant cette cour de justice, pour la troisième et dernière fois.
Thomas Becket, öne çık.
Thomas Becket, reculez.
Becket benim düşmanım... Bu beşeri dünyada... bir hain ama... aynı annesinin ona öğrettiği gibi çırılçıplak, yalın bir adam. Senin gibi yüzlercesi eder madam, tacın ve mücehverlerin gibi yüzlercesi!
Becket est mon ennemi mais en tant qu'homme tout traître qu'il est et aussi nu que sa mère l'a fait, il vous vaut cent fois, madame, avec votre couronne et vos joyaux et votre auguste oncle, l'Empereur, par dessus le marché.
Bu nedenle, sana gülümsemeyi yasaklıyorum! Becket mahvolurken gülmeyeceksin!
Voilà pouquoi je vous fais défense de sourire tandis que Becket est en train d'être détruit!
Asla karım olmadın, ama Becket benim dostumdu. Gözüpek, cömert ve güç dolu bir dost.
Mais vous ne m'avez jamais été une femme, tandis que Becket était mon ami, plein d'un sang, généreux et plein de force.
Bu dünyadaki hiçkimse beni Becket kadar sevmedi!
Personne sur cette terre ne m'a jamais aimé hormis Becket!
Ben, Robert de Beaumont, krallığın hizmetkarı, aşağıdaki suçlarla yargılamak üzere bu meclisi açmadan önce... Thomas Becket'i...
Moi, Robert de Beaumont, serviteur de la Couronne, et maintenant devant ce Conseil, charge Thomas Becket des crimes de...
Sana emrediyorum, Thomas Becket...
Je vous accuse, Thomas Becket...
Becket, Sen bir yalancısın!
Becket, vous êtes un menteur!
Becket, krallığımdaki tek zeki adam, ve bana cephe almış!
Becket est le seul homme intelligent de mon Royaume et il est contre moi!
Becket kanalı geçmemeli.
Becket ne doit pas traverser la Manche.
Bilmenizi istiyor ki, Thomas Becket,
Il souhaite vous faire savoir que Thomas Becket,
Thomas Becket'i getirin.
Introduisez Thomas Becket.
Kalk Thomas Becket. Ve bizi İngiltere Başpiskoposu olarak selamla.
Relevez-vous, Thomas Becket, et saluez-nous en tant que Primat d'Angleterre.
Tehlikeyi severiz Becket, bizi hayatta tutar.
nous aimons le danger, Becket il nous maintient en vie.
İngiltere iki kampa ayrılıyor ; Henry taraftarları, ve Becket taraftarları. Ve bu bizim için son derece takdire şayan bir durum.
l'Angleterre est divisée entre deux camps, celui du Roi et le vôtre, Becket et cela nous convient tout à fait.
Ben sadece Fransa'nın çıkarlarını düşünmekle yükümlüyüm, Becket.
Je ne suis responsable que des intérêts de la France, Becket.
Şu Becket denen adam çok fazla samimiyet taslıyor.
Cet homme se livre avec trop de sincérité.
İmkansız bir durum. Kral Henry'den eğer para alırsak, Becket'i kabul etmemiz imkansız olacaktır.
Si nous acceptons l'argent du Roi, je ne peux vraiment pas recevoir Becket.
Yani Becket'in benden talep edeceği şeyi bilmediğini mi söylüyorsun?
Vous savez ce qu'ils disent, Becket va demander mon aide?
Biliyorum, biliyorum, ve sebeplerin oldukça saygıdeğer ama bununla beraber Becket, Kilise bu konuyu kavgasızca araştırıp, hükümet kurumlarıyla olan barışı tesis etmelidir.
Je sais, je sais, et votre cause est honorable mais cependant, Becket, l'église doit chercher à vivre en paix à l'intérieur des structures de l'Etat.
Kesinlikle öyle Becket.
Précisément, Becket.
Tanrı seni kutsasın, Thomas Becket.
Dieu vous garde en paix, Thomas Becket.
Çok garip ama... Becket'in kurtuluşu bana pahalıya patlayacak gibi sanki...
Vous savez, c'est curieux mais sauver Becket m'est devenu nécessaire.
Becket, çok sıkılıyorum.
Becket, je m'ennuie.
Bunu kaybettiğini, Becket'in yüzüne vurmak için her şeyi yaparım. Ayrıcalığını kaybettiğini, ve bunun York'a geçtiğini gördüğünde...
Je donnerai n'importe quoi pour voir sa tête quand il apprendra qu'il l'a perdu, et que York l'a récupéré.
Evlat, biliyorsun ben... şu sefil Becket'le uzlaşmana her zaman karşı oldum.
Mon fils, vous savez que j'ai toujours été contre toute réconciliation avec ce foutu Becket.
Eğer, Thomas Becket sadakatsiz bir kadın olsaydı, daha farklı davranmazdın.
Si Thomas Becket avait été une femme perfide, vous ne vous y seriez pas pris autrement.
Becket!
Becket!
Her zaman Becket!
Toujours Becket!
Düşünüyorum da... Becket'le tanışmadan önce aynı sizler gibiydim. bir makine, sarhoşun teki... geğiren... zamparalık yapan ve kafa patlatan.
Et pensez qu'avant que je rencontre Becket j'étais comme vous, une machine bien huilée à roter, baiser et castagner.