Bu yasadışı Çeviri Fransızca
1,080 parallel translation
Bu yasadışı mı?
C'est interdit?
Bu yasadışı.
C'est illégal.
Bu yasadışı.
C'est complètement illégal.
- Ama ne? HBO'ya para ödemediğine göre bu yasadışı değil mi?
Je ne peux pas utiliser la radio, le téléphone non plus...
- ama bu yasadışı.
C'est illégal!
Bu yasadışı bir miting, derhal dağılmanızı emrediyorum!
Cette manifestation est illégale. Je vous ordonne de vous disperser.
- Bu yasadışı.
- C'est illégal.
- Ama bu yasadışı olmaz mı?
- Ce doit être interdit.
Bu yasadışı bir giriş, farkındasın.
C'est une violation de propriété, vous savez.
Bu yasadışı davranışı bildirmeliyim.
Je me dois de dénoncer cette fraude.
Bu yasadışı olabilir.
C'est même illégal.
- Bu yasadışı değil mi?
- N'est-ce pas illégal?
Gergindim, çünkü uyanıkken... transta yaşadıklarını hiç hatırlamıyordu... bense acaba diyordum, bu ikisini... birleştirmenin bir yolu var mıydı?
J'étais très nerveuse, car durant son état d'éveil... il ne rappelait jamais de son état de transe... et je me demandais s'il y avait un moyen... de joindre ces deux choses.
Kongre, bu bombardımanların yasadışı olduğu konusunda karara vardı,... ve 15 Ağustos'takini bir hafta gibi bir sürede durduracaklarını söylediler.
Le Congrès les avait déjà déclarés illégaux et ils devraient cesser d'ici le 15 août.
Sonunda sıradan gerçek dünyaya dönmeden önce....... Bastian pek çok dilekte daha bulundu... ve nice inanılmaz maceralar yaşadı. Ama bu başka bir hikayenin konusu.
Bastian fit bien d'autres voeux et eut beaucoup d'autres incroyables aventures avant de finalement retourner dans le monde réel mais ça c'est une autre histoire.
Aklında olsun, bu diyet haplarından bir kısmı yasadışı.
Rappelez-vous que certaines de ces pilules de régime sont illégales, soyez modéré.
Seninle bu hazzı yaşadıktan sonra dokunuşlarının tadını almış bir başka kadının varlığına dayanamam!
Kaede, jamais ne pourra tolérer femme qui a connu cette peau!
Bu makamın ödemeler konusunda yaşadığı maddi sıkıntı yüzünden...
Quand au contraire les transports se raréfiaient,
Eminim bunun aksini kanıtlayabilecek uzmanlar vardır. Bu şey de inanılmaz bir yeniden doğuşun meydana geldiği bir çağda yaşadığımız gerçeği. Bilimin asla bu kadar hızlı ilerlemediğini.
Je suis sûre qu'y a des savants qui prouvent le contraire... qu'on vit à une époque de renaissance extraordinaire... que la science s'est jamais autant développée, que la vie est agréable.
Yıllar boyunca, güzel kadınlarla yatıp bu hayatı sırf eğlence için yaşadıktan sonra mağazalarımı gezebilir, çalışanlara teşekkür edip plaja geri dönebilirim diye düşündüm.
Après toutes ces années entouré de belles femmes... et vivant pour le plaisir... il fallait que je redescende dans les tranchées pour vous remercier... avant de retrouver la plage.
Polis gecekondu sahiplerinin, halkın genel huzuru için bölgeyi boşaltmaları yönünde yaptığı uyarıların ardından, bu sabah Capetown yakınlarındaki yasadışı bir yerleşim bölgesi olan Capetown'a baskın yaptı.
Voici les informations lues par Magnus Randall. La police a investi tôt ce matin le township de Crossroads après avoir demandé son évacuation dans l'intérêt de la santé publique.
Bu, şimdiye kadar gördüğüm, en kalabalık "yasadışı" topluluk.
C'est la plus grande réunion illégale que j'ai jamais vue!
Bu yaptığınız yasadışı bir yrüyüş.
Ne bougez plus.
Ama bu çatı altında eski, sıcak, nazik İrlanda konukseverliğinin hâlâ yaşadığına şahit olmak bana büyük bir keyif veriyor.
Je me réjouis que sous ce toit, l'esprit de la bonne vieille hospitalité chaleureuse et courtoise à l'irlandaise vive encore parmi nous.
Bu herif, yasadışı kumara ve tefeciliğe karışmış.
Ce type est impliqué dans des trafics louches.
Dediğim gibi, sayısız kriz durumları yaşadım... fakat bu kadar korkuncuyla karşılaşmamıştım.
Je me suis déjà trouvé dans des situations de crise, mais jamais ça n'a été aussi difficile de stationner.
Jane, bu sıradışı bir istek olacak ama şirkette yasadışı bir şeyler dönüyorsa eğer bunu öğrenmeliyim. Kökünü kazımak için.
Jane, je sais que c'est une requête inhabituelle, mais s'il se passait des choses illégales dans cette compagnie, j'aimerais le savoir, afin de trancher les racines du mal.
Bu yaptığının yasadışı olduğunun farkındasın, değil mi?
Vous savez, ce que vous faites est illégal.
Bu yasadışı.
- Que se passe-t-il?
Evet, şu Bobby var ya, 1986 yılındaki fırtına, lisenin çatısını uçurduğundan bu yana Big Tuna'nın yaşadığı en ilginç şeydir.
Ouais, Bobby est ce qui est arrivé de plus intéressant à Big Tuna depuis le cyclone de 1986, qui a arraché le toit de l'école.
İnsanların eskiden yaşadığı gibi yaşamaya çalışıyoruz. Hayatı doğal yaşamanın yolu bu.
Nous essayons le plus possible de vivre la vie naturelle d'antan.
Ama ona hatırlatırım ki, bu hükümet zamanında sağlık hizmetleri yıllık % 7'lik bir artış yaşadı.
Je lui rappelle que sous ce gouvernement, notre système de santé publique a connu une croissance annuelle de 7 %.
İçinde yaşadığımız bu narin gölgeler... sahneden ayrıldığında... beraber buluşacağız... ve Valhalla'da... yeniden bir sınıf yetiştireceğiz.
Laissez-moi vous dire que lorsque ces frêles silhouettes qui nous abritent en ce moment quitteront la scène, nous nous retrouverons et lèverons-nos verres ensemble au Walhalla.
Sabahki tartışmaya gelince insanı en çok üzen bu, bir kızla babasının sevgilisi arasında var olabilecek sıradan ve alışılagelmiş türden bir düşmanlık değil. Boşanmamdan sonra bir süre güya boşanmış olduğum kadını hemen terkedip yalnız yaşadım.
c'est qu'il ne s'agit plus d'une haine banale, ayant rapidement quitté la femme pour laquelle j'avais divorcé.
Bu kaset yasadışı.
Non. C'est illégal.
Ve cezayı kesinleştirmek için polisin bu kısıtlamaları kaldırdığında, amaçları demokrasiyi devirmek olan siyasi teröristleri yakalamak için yasadışı telefon dinlemek gibi. Bu yaptığınızı haklı çıkartır mı?
Quand, pour faciliter son travail, la police fait fi de ces contraintes, quand elle procède à une mise sur écoute illégale pour arrêter des terroristes dont le but est de saper la démocratie, cela vous paraît-il justifié?
Bir hafta sonra dışarıda olacağım... ve sen hala bu yaşadığın çöplükte... yemek yeyip-sıçıyor olacağın.
Je sors dans 8 jours. Tu boufferas des hamburgers dans ton cagibi.
Bu İtalyan gazetesindeki makaleye göre... İtalya'daki Dünya Ticaret Merkezi'nin yönetim kurulundaymışsınız. Yasadışı siyasi casusluk etkinlikleri için.
Ce journal italien affirme que vous étiez au conseil de Centro Mondo Commerciale, une création de la CIA pour le transfert de fonds en Italie à des fins d'espionnage.
Yok canım. Al, sence bu konumdaki birini dövmen yasadışı olmaz mı?
Tu ne crois pas que c'est illégal de frapper quelqu'un...
Bu büyük gezegende hepimizin kendi potansiyelimizin küçük bir parçasıyla beraber yaşadığımız gerçeğini gördüm ve tamamen canlanmış hissediyorum.
Je me sens revigoré et je viens de réaliser qu'aucun de nous sur cette planète n'exploite son potentiel.
Bu puroların ülkenizde yasadışı olduğunu biliyorsunuz herhalde.
Vous n'ignorez pas qu'ils sont illégaux dans votre pays.
Polis kaynakları, bu son suikast ile yasadışı silah bulundurmaktan son beş yılını hapiste geçiren Mutant Hareketi'nin lideri ve beyni Ramon Yarritu'nun salıverilmesi arasındaki ilişkiye işaret ediyor
La police note avec la sortie de prison de Ramon Yarritu, le véritable leader d'Action Mutante, incarcéré 5 ans pour possession illégale d'armes.
Hasta Sıfırın neden yaşadığı ile ilgili bir açıklama var mı ve bu kümedeki diğerleri neden hızlıca öldü?
Y a-t-il un indice pourquoi le patient zéro est toujours vivant et d'autres dans ce groupe sont morts presque immédiatement?
Sen bileğini kırarken Red'le ben biz şu dört kızın içkisine ilaç attık. Bu doğru. Bunlar, aynen şu yasadışı haplardandı.
Eh ben, pendant ce temps-là, avec Red... on a dragué 4 nanas... et on leur a refilé des Mandrax en loucedé.
Geçmişte kalmış kötü bir deneyim yaşadın. İnsan kendine bu kadar sıkıntı vermemeli.
Le passé est un ornement de la vie, et non un fardeau.
Bu adam yasadışı bir göçmen.
C'est un travailleur clandestin.
Ayrıca, bu çanta yüzünden o kadar sıkıntı yaşadım ki onu siz salakların eline öylece veremem.
Et je me suis trop fait chier toute la matinée à cause d'elle pour la filer au 1er connard venu.
Bu sadece etik açıdan yanlış değil, Reginald, aynı zamanda yasadışı.
C'est non seulement immoral mais illégal.
Düşündüğü ve yaşadığı her şey aslında bu sayfalarla sınırlıydı.
Que tout ce qu'elle avait vécu et pensé "était écrit sur ces pages."
Son zamanlarda çok stres yaşadım,... bu yüzden dünkü kaba davranışımı mazur görün,... ama umarım, bir şekilde, beni kalplerinizde de affedersiniz.
J'ai été très éprouvé dernièrement, cela ne justifie pas mon comportement grossier d'hier, mais j'espère... que vous me pardonnerez dans vos coeurs.
Bu noktada mahkemeyi bir daha toplamak yasadışı... ve anayasaya hepten aykırı olsa da çocuklara hayır diyemiyorum.
Bien que la réouverture du procès soit anticonstitutionnelle, je ne peux pas dire non à des enfants.
bu yaz 17
bu yalan 50
bu yasak 17
bu yanlış 112
bu yanına kalmayacak 17
bu yasal değil 22
bu yasal mı 22
bu yaşta 24
bu yasalara aykırı 18
bu yalan 50
bu yasak 17
bu yanlış 112
bu yanına kalmayacak 17
bu yasal değil 22
bu yasal mı 22
bu yaşta 24
bu yasalara aykırı 18