Bu yanlış Çeviri Fransızca
5,983 parallel translation
Bu yanlış.
Celle là, l'action est mauvaise.
Bu yanlış gidemeyecek kadar mühim bir mesele.
C'est trop important pour mal se passer.
- Bu yanlış hamle olabilirdi.
Mais j'ai peut-être mal joué ma partie.
Ama bu yanlış.
Mais c'est faux.
Bu yanlış haberler geçen hafta ayaklanmalara sebep oldu ve 3 Amerikan olmak üzere 38 kişi bu ayaklanmalarda öldü.
Ces fausses émeutes ont causé des émeutes la semaine dernière qui ont tué 38 personnes dont 3 Américains.
Bu yanlış.
C'est mal.
Bu yanlış kulak.
C'est la mauvaise oreille.
Bu sefer yanlış yapmayacağım.
Et je vais faire les choses bien, cette fois. Vraiment.
Kendine her seferinde söylediğin bir yalan bu. Ama yanlış olduğunu bile bile bedenleri ele geçiriyorsun.
C'est le mensonge que tu te dis à chaque fois, mais tu as possédé des corps alors que tu savais que ce n'était pas bien.
Bu çok yanlış.
Tout ça est mal.
Bu... yanlış hissettiriyor, Claire.
Ça me paraît mal, Claire.
Bu yaptığınız yanlış!
C'est injuste.
Bu o kadar yanlış mı?
Est-ce si mal que ça?
Doğru ve yanlış arasında ne zaman bir çelişki olsa şimdi ve gelecekteki tek çabanız bu olsun.
À jamais, Faites en sorte de l'appliquer, Quand mal et bien sont en conflit.
- Bu yanlış.
- C'est mal.
Yanlış anlaşılmış ve bu yüzden nefret edilmiş biri.
Incomprise. Et haïe pour ça.
Bu dava bu cinayetten önce de yanlış gidiyordu.
Le procès était mal parti avant ce meurtre.
Bu dava Will Graham'e inanmak istediğin için yanlış gidiyordu.
Le procès était mal parti, car vous vouliez croire Will Graham.
Bir seferinde psikiyatriste gitmiştim ; bu gidiş yanlış bahanelerden ibaretti.
J'ai vu un psy une fois, avec de fausses raisons.
Yanlış olan nedir? O gitti sıfır gün bu... bu.
Qu'est-ce qui ne va pas? Le jour zéro... il il a disparu.
Bu dünyada ikiyüzlülük Ben neyin yanlış olduğunu duyuyorum.
Je suis ce qui ne fonctionne pas dans ce monde d'hypocrite.
P.F. Chang, dükkanı kapatıyor, Bu yüzden Koi balıkları kurtarmaya çalıştım onlarla havuz arkadaşıyım, ama bir şeyler gerçekten yanlış gitti.
Le resto chinois a fermé alors j'ai tenté de sauver mes amies les carpes de leur étang, mais quelque chose cloche.
Neden bunun için bu kadar şiddet yanlısı olmak zorunda ki?
Pourquoi doit-il être si violent?
Boston Polis Departmanı ve ABD Adalet Bakanlığı bu haberin yanlış olduğunu ve resimlerdeki iki adamın Boston Maratonu bombalamasında şüpheli olmadığını bilmenizi istiyor.
La police de Boston and le ministère de la justice aimeraient que vous sachiez que ce titre est faux et que les deux hommes que vous voyez ne sont pas des suspects dans les attentats du marathon de Boston.
Bu hareketi zayıflatmak için, BCD yerel basına yanlış haberler vermiş. İsyancı bir liderin başka bir isyancı gruba savaş açacağını iddia etmiş.
Pour saper le mouvement, BCD a mis de fausses infos dans la presse locale qui disent que le leader rebelle va partir en guerre contre un autre groupe rebelle.
Sen de birini öldürsen, seni de korurum. Yanlış mı bu?
Si vous aviez tué quelqu'un, Je voudrais vous couvrir aussi.
Bu çok yanlış.
C'est tellement injuste.
Hayır. - Bu çok yanlış, beyler.
- C'est nul, les gars.
Ve başkan yardımcısı olarak seçenekleriniz bu iki kapı kürtaj yanlısı, kürtaj karşıtı.
Et en tant que vice-présidente, voici votre choix... deux portes, pro-choix, pro-vie. C'est tout. Y a pas une troisième porte?
Bu yaptığın çok yanlış.
C'est déplacé.
- Bu tamamen yanlış.
C'est complètement faux.
Büyürken farkettim ki, etrafımızda vuku bulan şeylerin doğal olduğunun, insanların doğaldır, hep bu şekilde olacaktır yaklaşımının yanlış olduğunu, doğal falan olmadığını, bazı şeylerin değişebileceğini ;
En grandissant, vous savez, j'ai progressivement réalisé que toutes les choses autour de moi, dont les gens me disaient qu'elles étaient la manière naturelle d'être des choses, la manière dont les choses devaient être
Aynen bu kelimeleri kullandım, "Tarihin yanlış tarafındasınız." Sıkılmışlardı.
Je leur ai dit qu'ils étaient du mauvais côté de l'Histoire. J'ai utilisé cette phrase. J'ai dit, "Vous êtes du mauvais côté de l'Histoire."
Bu mantıklı bir teori ama yanlış.
C'est une théorie intéressante. Mais fausse.
Bu aptal direksiyon arabanın yanlış tarafında.
Stupide volant est du mauvais côté de la voiture.
Yanlış anons yaptı sadece, hepsi bu.
Elle a juste pris la mauvaise décision.
Bu yüzden bir sürü losyon sürmek zorunda kalıyorum. Ve biliyorum bu çok saçma geliyor ama parmağım klavyede kaymış olmalı ve sonra da... Yanlış hisseye tıklamış olmalıyım.
Et je sais, cela a l'air ridicule mais mes doigts doivent avoir glissé sur le clavier et j'ai mal tapé la ligne.
Bu ilginç bir kelime seçimi oldu. Yanlış mıyım, Ashley?
J'ai raison, Ashley?
Bu tamamen yanlış!
Ça ne va pas du tout!
Evet, her şeyin çok fena yanlış gittiği bu gecede, ben de aynısını yapacağım.
Oui et on dirait que j'ai vraiment mal interprété tout ce qui s'est passé ici ce soir, donc je vais faire pareil.
Sahneye çıktığım her seferinde sadece yürüyüş ayakkabısı ve yaprak olurdu, bu benim için çok yanlış.
À chaque fois, on ne faisait que porter des bottes en cuir.
Sen yanlış bir gerekçe oluştururken, açıkça yanlış bir gerekçe Ne yaptığınızı için bu diğer altı gün.
Vous créez une fausse justification de ce que vous faites les six autres jours.
'Eğer sadece bu doğru olsaydı, Hiç bir zaman..' '.. yanlış anlaşılmalar, ya da tartışmalar veya çiftler arasında boşanmalar olmazdı.'
Si c'était vrai, il n'y aurait pas..... de malentendus, de disputes ou de divorces.
Beni yanlış anlama para için bu işe girmedim.
Enfin, je sais bien, je ne l'ai pas ouvert pour me faire de l'argent
Bugün, sahadan birkaç hikâye paylaşmak birebir olarak öğrendiğimiz bu dersi ve test edilmemiş teknolojinin veya biyolojinin yanlış ellere düştüğündeki sonuçlarıyla yüzleşmemizi anlatmak istiyoruz.
Aujourd'hui, nous voulons partager notre expérience sur le terrain où nous avons appris cette leçon et fait face aux conséquences quand les technologies expérimentales tombent entre de mauvaises mains.
Biz yanlış yapıyoruz, Tom. Sorun da bu.
En fait, on prend le problème à l'envers.
Kalbi yanlış tarafta. Bu bir ahlaksızlık göstergesi.
C'est surement une marque de corruption.
Kubbeli mi, üçgen şeklinde mi? Yanlış cevap yok bu arada.
Il y a pas de mauvaise réponse.
Yanlış hatırlamıyorsam, bu ailede yaptığımız tek şey bağrışmak.
Si je me souviens bien, tout ce que fait cette famille est hurler.
Koruduğun adamlar bu gece seni çalmak için çok yanlış kişilere gönderdiler.
L'homme que tu protège t'as envoyé voler le mauvais connard ce soir.
Bu parti için ayarladığımız yerin son dakikada iptal olduğunu biliyorsunuz. Ama sırf zamana sıkıştık diye de yanlış bir karar vermek istemiyorum.
Vous savez qu'on a perdu notre salle pour cette fête à la dernière minute, mais je ne veux pas faire le mauvais choix juste parce qu'on est pressés par le temps.
yanlış 511
yanlıştı 16
yanlışlıkla oldu 20
yanlış anladın 80
yanlış numara 72
yanlış anlama 85
yanlış yaptım 18
yanlış oda 23
yanlış yapıyorsun 36
yanlış anlamışsın 22
yanlıştı 16
yanlışlıkla oldu 20
yanlış anladın 80
yanlış numara 72
yanlış anlama 85
yanlış yaptım 18
yanlış oda 23
yanlış yapıyorsun 36
yanlış anlamışsın 22
yanlış düşünüyorsun 23
yanlış cevap 43
yanlış olan ne 69
yanlış mıyım 46
yanlış bir şey yok 16
yanlış anladınız 51
yanlış bir şey mi söyledim 70
yanlış anlamayın 50
yanlış olan nedir 21
yanlış adam 16
yanlış cevap 43
yanlış olan ne 69
yanlış mıyım 46
yanlış bir şey yok 16
yanlış anladınız 51
yanlış bir şey mi söyledim 70
yanlış anlamayın 50
yanlış olan nedir 21
yanlış adam 16