Casuslar Çeviri Fransızca
777 parallel translation
Her yerde casusları var.
Elle a des espions partout.
Ama on gündür babanın casusları İşçiler Şehrini tehlikeli bir hale getirdi.
Mais depuis dix jours l'espion de votre père a rendu la Ville Ouvrière dangereuse...
Aptal olmayın, Bay Baum. Bir iç savaşın ortasındayız. Ortalık casuslar ve idam mangalarıyla dolu.
Ne faites pas l'idiot, nous sommes en pleine guerre civile.
Kendimi aklamamın tek yolunun o casusların foyasını ortaya çıkarmak olduğunu anlamıyor musun? Hala aklayabilirsin.
Le seul moyen de me disculper est de retrouver ces deux espions.
Saklandığı yeri bulmak için ormana casuslar yolladım ama saldırıp şimşek gibi kaçıyor.
J'ai envoyé des espions dans la forêt, mais il disparaît en un éclair.
- Casusların sorgulanması benim alanıma girer.
Les espions, ça me regarde.
Ceketinizde hiç kartvizit yoktu. Casuslar, seanslar.
Il n'y avait rien dans vos poches.
Elsa Gebhardt, namì diger Bay Christopher diger yabancì casuslar gibi başarìsìz oldu.
Elsa Gebhardt, alias M. Christopher, ne réussit pas mieux que d'autres agents étrangers.
Cadı casuslarını gönderip eleştirmenleri barlardan.. .. müzelerden veya her nerede yuvalanmışlarsa oralardan toplatmıştır.
La petite sorcière a dû envoyer des gens pour kidnapper les critiques, les sortir des bars, musées, de là où ils se terrent.
- Joe, deneyimli casusların var mı?
- Vous avez des hommes disponibles?
Bu diğer casuslarının yaptığından daha fazla.
Et c'est dèja plus que votre émissaire précédent.
Ben diyorum ki çok dikkatli olun, sizi gözleyen casuslar var.
Moi je dis qu'il faut encore plus se méfier de leurs espions.
Ayrıca casuslar kötü işadamlıklarıyla ünlüdürler.
De plus, ils sont connus pour être médiocres en affaires.
Casuslar ve nasıl çalıştıkları hakkında bir bilgim yok elbette ancak Kontes'in önemli insanların güvenini kazanma konusunda hatırı sayılır bir maharete sahip olduğunu hatırlıyorum.
Je ne sais rien des espions et comment ils fonctionnent mais je me souviens que la Comtesse avait un remarquable talent pour recevoir des confidences de gens importants.
Tüm casuslar zamanla faydalarını yitirirler.
Tous les espions ont leur temps en utilité.
Sırf askerlere yaptıklarınız için meraklı casuslar olarak şu sıralarda gırtlaklarınız kesilmiş olurdu. - Neredeler?
Sans votre accrochage vous auriez été tués comme espions.
Bazı yabancı hükümet casusları devrim ateşini körüklemek umuduyla gizlice girmeye çalışıyor bazen.
Des agents de certains gouvernements étrangers essaient parfois d'entrer frauduleusement, espérant attiser le feu de la révolte.
Shibata'nın casuslarını idam ediyor olmalılar.
Des espions ont dû être fusillés...
Eğer Timuçin'in casuslarının raporları doğruysa...
Si les espions de Temüjin disent la vérité -
Bir Truva gemisi olabilir. Casuslar birakmis olma ihtimali var.
Des Troyens ont pu accoster.
Tamam, casuslarını göndersinler.
Eh bien, qu'ils envoient leurs espions.
Casuslar var.
II y a des espions partout!
Anladınız mı Bay Thornhill, o... O casuslarımızdan biri.
Vous comprenez, c'est... c'est un de nos agents.
Her iki taraf da kendi casuslarının gücüyle övünüyordu... ama her an tetikte bekliyordu.
Chaque pays vantait les mérites de ses propres espions, en demeurant toutefois sur le qui-vive.
- Her yerde casusları var.
Ils ont des espions partout.
- Casusları bana kaybettirirler.
- Ses espions me feront perdre.
Sasagawa'nın casuslarından birisi evdeydi.
Un homme de Sasagawa s'est fait prendre.
Yani casuslar ve onun gibi şeyler mi demek istiyorsunuz?
Vous parlez d'espions, si je comprends bien?
Kongre, casusların tek ihtiyaçlarının...
Le Congrès semble croire que tout espion a besoin...
Casuslar kurşuna dizilir.
On les fusille.
Yarış tüyoları almaya gelen casuslar.
- Des turfistes indiscrets.
Durun! Yağmurluk giymiş casuslar mı?
Des espions en impers gris?
- Ne söyledi aşçı? - Onların Rus casusları olduğunu.
– Que ce sont des espions russes.
Hanedanıma casuslar göndererek!
En m'espionnant dans ma propre cour.
Öyleyse Whitehall'a geri dönün... çizim tahtanızda başka casuslar arayın... çünkü gerçek insanlar arasında yeriniz yok sizin.
Alors retournez à Whitehall et cherchez d'autres espions sur votre planche à dessin, car vous n'avez pas votre place avec le commun des mortels.
S - S-Sizler şaka dükkanı casuslarısınız, beyler.
V-V-V-vous êtes des bouffons, messieurs.
Bu tehlike geçinceye kadar bütün casusların savunması için birleşmek zorundayız, büyük veya küçük, ulusunu önemsemeden.
Nous devons nous unir jusqu'à ce que ce danger soit écarté ; défendre les espions, petits ou grands, quelle que soit leur nationalité.
Dişi casuslar beni İskoçya'da rahatsız ettiler... Dişi casuslar beni Londra'ya kadar kovaladılar.
Des espionnes m'ont harcelé en Ecosse et m'ont poursuivi jusqu'à Londres.
Rus casuslarını Amerika ve Amerikan casuslarını Rusya'ya karşı eğitiriz.
Nous formons aussi bien les espions russes que les espions américains. - Très démocratique.
Dünyadaki en büyük casusların bazıları bu enstitüden mezun olmuşlardır.
Certains des plus grands espions du monde sortent de cette institution.
Casuslarımız yarın demişti.
Nos espions ont annoncé demain.
- Bu casusları sorguya çekiyordum...
- J'ai interrogé ces espions...
Nazi casusları olsaydınız, tüm halkımıza ihanet etmiş olurduk.
On aurait pu trahir notre peuple si vous aviez été des espions nazis.
Onlar casusları kimyasal şirketlerden uzak tutmak için.
C'est pour éloigner les espions des entreprises de produits chimiques.
Casuslar arasında yaygın bir yöntem bu.
C'est le truc habituel des espions, quand ils se sentent menacés.
Casuslarından biri içimize sızmayı başarmıştı.
Tu t'inquiètes trop.
Çünkü diğer bütün çikolatacılar Bay Wonka'nın gizli tariflerini çalmak için işçi kılığında casuslar gönderiyorlardı.
Oui, tous les autres chocolatiers envoyaient des espions... déguisés en ouvriers pour voler ses secrets.
- Casuslar hep gözlük takar sanırdım. - Başka ne diyor?
- Les espions portent des lunettes, non?
Ama içerde casuslarımız var.... bize derhal haber verecekler!
J'ai soudoyé un de ses hommes. On le saura très vite.
Her yerde casusları olduğunu bilmiyor musun? Casuslar mı?
Il y a des mouchards partout.
Her yerde casuslar var.
Les espions pullulent.