Cinayet Çeviri Fransızca
21,489 parallel translation
James Holden Kuşak'ın cinayet başkenti Eros'ta yanlış zamanda yanlış yerde bulunduğu için sokakta yaşanan tesadüfi şiddet olaylarında öldürülecek.
James Holden sera tué pendant des échauffourées sur Éros. La capitale meurtrière de la Ceinture. Mauvaise endroit au mauvais moment.
Dün gece hiç cinayet yaşandı mı?
Des homicides, cette nuit?
Yoksa üstünde kan, her yerde parmak izi, cebinde cinayet silahı olan mı?
Ou le mec plein de sang dont les empreintes sont partout et qui a l'arme du crime sur lui?
- Üniversiteli, sicili temiz ama bir anda cinayet işliyor.
Un étudiant sans casier. Mais c'est un meurtre.
Sayın Yargıç, bu, ziyadesiyle korkunç bir cinayet.
Il s'agit d'un crime violent.
Cinayet söz konusu olduğunda ise, 150,000 dolardan aşağı fiyat çekmezler.
Pour un meurtre, on peut atteindre 150 000 dollars.
Birinci derece cinayet değil de ikinci derece cinayetten hüküm giyme gibi.
Moins qu'un meurtre avec préméditation. Par exemple, sans préméditation.
Öyle değil işte. Cinayet sebebi değil bu.
Mais non, c'était pas prémédité.
- Johnny, bu bir cinayet.
Johnny, c'est un meurtre.
Cinayet mahallinin 400 metre ilerisinde ise, 23 yaşındaki Nasir Khan, alkollü araç kullanma şüphesiyle polisler tarafından durduruldu.
À moins de 400 mètres de là, un homme de 23 ans, Nasir Khan, avait été arrêté pour suspicion d'état d'ivresse.
Bu taksi bir cinayet vakasında kullanılmış, demek oluyor ki, eyalet dava açıp taksiyi delil olarak saklayabilir.
Il a servi à commettre un crime. L'État peut poursuivre au civil pour le garder.
Yine de cinayet davası sonuçlanmadan mahkeme açılması mümkün değil, ki bu da aylarca sürebilir.
Mais ce sera pas avant le pénal, dans plusieurs mois.
Oğlunuz, hiç cinayet davası tecrübesi olmayan birinden daha iyisini hak ediyor.
Et votre fils mérite mieux qu'un novice au pénal.
- Cinayet yeni dinimiz mi oldu?
- Le meurtre est-il notre nouvelle religion?
Cinayet yeni dinimiz mi?
Le meurtre notre nouvelle religion?
Onlara "cinayet turistleri" deniyor çünkü bir sebepten dolayı buradalar.
On les appellent les "touristes du meurtre" parce qu'ils ne sont là que pour une raison.
Yabancılar cinayet işlemek için başkentimize geliyorlar.
Des étrangers qui viennent dans notre capitale pour tuer.
Cinayet turizmi. Bu sene ülkemizde yükselen yeni bir sektör.
Le meurtre touristique, un nouveau secteur en plein essor dans notre pays cette année.
Cinayet turizmi.
Le meurtre touristique.
Sirenin duyulmasıyla birlikte cinayet dahil tüm suçlar 12 saat boyunca yasal olacaktır.
À partir de la sirène, tout crime commis, y compris le meurtre, sera légal pour 12 heures d'affilées.
Bu bir cinayet.
C'est un meurtre.
Sayın Yargıç, bu ağır cinayet davası. Müebbetle yargılanıyor.
C'est une infraction majeure.
Çünkü turuncu giysi ağır cinayet demek.
Les criminels violents sont en orange.
Ne diye çıkacak? Cinayet cinayettir.
Conditionnelle?
İkinci derece cinayet, cinsel saldırı yok, en fazla 25 yıl.
Meurtre non prémédité, pas de viol. 25 ans max.
Cinayet mahallinden cebinde bıçakla kaçımışsın, ellerinde kanıt fotoğraflar da var. Jüridekilerin kalbi duracak...
Vous avez emporté un couteau après un meurtre à l'arme blanche.
- Eğer ben bir şekilde, savcıyı ikna edebilirsem. Tabi böyle bir cinayet için indirim almak kolay olmayacak. En fazla 15 yıl yatacaksın diyelim.
Que je convainque le procureur - et ce ne sera pas facile - de négocier l'homicide involontaire et une peine... disons de 15 ans.
Kıyafetlerinde kızın kanı vardı. Cinayet silahı üzerindeydi. - Şu mesele.
Il avait sur lui le sang de la fille et l'arme du crime.
Anladığım kadarıyla kefaretle salınma talebi yerine, birinci derece cinayet cezasında indirime giderek, suçluluk savunması ile, adam öldürme suçundan 15 yıl teklif ediyorsunuz.
En échange d'un plaider coupable, le ministère public réduira le chef d'inculpation de meurtre à homicide, avec une incarcération de 15 ans.
Biz cinayet işledik!
On a tué des gens!
Burada hırsızlığa karşı adam kaçırma ve cinayet var.
C'est un cambriolage contre un enlèvement et un meurtre.
Cinayet, asla!
Le meurtre, non!
Onu kurtarmak için örtbas ettiğim cinayet soruşturmalarının detaylı notları.
Des détails sur les enquêtes criminelles que j'ai étouffées pour le couvrir.
Meclis Üyesi, kuzeniniz Cornell Stokes'un bu gece Harlem'in Cenneti'nde yolsuzluk, gasp ve cinayet suçlamasıyla tutuklanmasına dair açıklama yapar mısınız?
Mme Dillard, un mot sur l'arrestation de votre cousin, Cornell Stokes, ce soir au Harlem's Paradise, accusé de corruption de la police, d'extorsion et de meurtre?
Her soruşturma, her şüpheli, her cinayet, her ağlayan anne hepsi kafamın içinde.
Chaque enquête, chaque suspect, chaque meurtre, chaque mère en larmes... Je garde tout en tête.
Cinayet işleyip iki polis memuruna saldırıp kaçan o değil.
Elle n'est pas en fuite pour meurtre, n'a pas agressé de flic.
Cinayet suçunu Luke Cage'e atarak bir taşla iki kuş vurdum.
J'ai fait d'une pierre deux coups en collant un meurtre sur Luke Cage.
Üzerime cinayet suçu yıktınız.
Vous m'avez fait accuser de meurtre.
York Otel'de muhtemelen çete bağlantılı cinayet var.
Nous avons un homicide, peut-être l'oeuvre d'un gang. York Hotel.
Claire Maddox, bu Perry, Cinayet büro amiri.
Oh. Claire Maddox, Perry, chef de la Criminelle.
Trevor'ın söylediklerine göre cinayet gecesi 87. caddede onunlaymışsın- -
Apparemment, d'après ce que dit Trevor, vous étiez avec lui sur la 87e...
Bu adam toplu cinayet işledi ve herkesin gözü önünde asılacak.
Ce garçon a commis des meurtres et il sera pendu devant tout le monde.
32 cinayet, Jason.
32 assassinats, Jason.
Uyuşturucu ticareti ve cinayet suçundan tutuklusun.
Vous êtes en état d'arrestation pour trafic de drogue et meurtre.
Çavuş Vince Korsak, Boston Cinayet Bürosu.
Sergent Vince Korsak, police criminelle.
- Benim umurumda olan şey cinayet.
- Moi je m'occupe d'un meurtre.
- Cinayet mi?
- Un meurtre?
Kesin bir cinayet sebebi olurdu bu.
C'est clairement un mobile pour vouloir sa mort.
Yani cinayet soruşturmamda bana hiç yardımın dokunmadı.
Donc tu ne m'as pas aidée du tout dans mon enquête.
Cinayet vakasıydı.
Il y a eu un meurtre.
- İlk cinayet olayım değil.
C'est pas mon premier meurtre.