English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ D ] / Daydık

Daydık Çeviri Fransızca

458 parallel translation
Dışarıdaydık, sana yüzüğü vermiştim, sen ise ağlamaya başlamıştın. Ağla- -
On était dehors, je t'ai rendu la bague, tu as commencé à pleurer, et ple...
Daha dün gece dışarıdaydık.
Nous sommes sortis hier soir.
Biz ise çatıdaydık.
On était sur le toit.
Bu akşam 7'de Jamaika'daydık ve birbirimizden nefret ediyorduk. Ama sadece üç saat sonra Trinidad'dayız ve birbirimizden nefret ediyoruz.
À 19 heures, tout le monde se déteste en Jamaïque, et seulement trois heures plus tard, nous nous haïssons à la Trinité.
Biz 809'daydık, küçük kız 807'de.
Nous étions dans la chambre 809, et la fillette dans la chambre 807.
Londra'daydık.
C'était à Londres.
Yıllar önce, Meksiko'daydık. Çıngırağı evimiz için almıştım.
Il y a deux ans, il était au Mexique et j'ai acheté cette cloche pour la maison qu'on va bâtir dans l'Utah.
Fransa'daydık ve söylemem gerekenleri bilmiyordum. Ama rahip gerekeni yaptı, otobüse atlayıp yemeğe yetiştik.
On était en France, je ne connaissais pas la langue, mais le prêtre l'a baptisée, puis on est rentrées en bus.
Bayıldığı zaman yukarıdaydık.
Nous étions en haut quand c'est arrivé.
Çatıdaydık.
Nous étions sur le toit.
Denizaltıdaydık. Kod adıyla bildiğimiz bir adanın yanındaydık.
Nous étions dans un sous-marin, au large d'une île...
Almanya'daydık. 1945'de.
En Allemagne, en 1945.
Portland, Oregon'daydık.
Nous étions à Portland.
Chicago'daydık. İçkiler midemizi bozdu.
On s'est noircis à Chicago.
Her ikimiz de 1A'daydık.
Il a été classé 1A? Tous les deux.
Trenle gelsem, şu an Baltimore'daydık. Ve donum üstüme yapışmaya başlamıştı. - Mario!
Si on avait pris le train, on serait à Baltimore, et mon caleçon commencerait à me gêner.
Biz seninle birlikte Rigoletto'daydık.
On était avec vous à Rigoletto.
Bir gösteri sonrası birkaç arkadaşla eve gidiyordum. Akşam yemeği için geç saate kadar dışarıdaydık ve o lanet olası yasak başladı. Bir devriye arabası bizi tutuklamak istedi ama albay araya girdi.
Je rentrais après le spectacle avec des amies, on avait un peu traîné au restaurant avec des amis, il y avait déjà ce maudit couvre-feu, une patrouille nous a arrêtés, ils voulaient nous emmener au poste.
Geçen ay San Juan'daydık - zengin bir şehir.
Le mois dernier, à San Juan, une ville riche.
Bir gün babam, biz dışarıdaydık, ve bumm, aynen böyle, birden bitti.
Un jour, avec mon père, on était derrière la maison et... C'est arrivé comme ça Il est tombé. Des abrutis de chasseurs.
Hiçbir şey yemedik, bütün gece ve bütün gün boyunca dışarıdaydık.
On les a cherchés toute la nuit et toute la journée, sans rien manger.
Sence mümkün olanı yapsak, şimdi Yanbo'daydık.
Si nous t'avions écouté, nous serions encore à Yenbo.
Tam yukarıdaydık biz.
Nous, nous étions là-haut.
Bütün gün dışarıdaydık.
On n'est pas rentrés de l'après-midi.
Yukarıdaydık, efendim.
Nous étions dans les airs, Monsieur.
İki hafta önce Eric Heisman'la Mexiko'daydık.
Avec Eric Heisman, on était au Mexique il y a quinze jours.
- Bu gece dışarıdaydık.
- On est sortis, ce soir.
Kimin fikri olduğunu bile bilmiyorum. İkimiz de Leavenworth'daydık.
Je ne sais même pas de qui était l'idée, On était tous deux à Leavenworth
Merle'i tanıyorsun, birlikte Vegas'daydık.
Il était avec moi à Las Vegas.
Florida'daydık.
C'était en Floride.
Biz personel sıkıntısı çekeriz, yani sıkıntıdaydık.
Les employés qualifiés se font rares.
Biz dışarıdaydık!
Nous avons été à l'extérieur!
Radar için çok aşağıdaydık.
On volait trop bas pour être interceptés par les radars.
Sanırım Luke'daydı şunu demez mi : "Kılıcı olmayan, abasını satıp bir kılıç alsın"?
Il y a ce verset, dans St Luc, je crois : "Qui n'a point d'épée vende sa robe pour en acheter une."
Bir keresinde kışın Londra'daydım.
J'ai visité Londres en hiver.
- Aşağıdaydık.
En bas.
Geçtiğimiz iki yıl boyunca hiç sevmediğim Denver, Colorado'daydım. Son derece sıkıcı bir yatılı okuldaydım.
J'ai passé deux ans enfermée dans un collège de l'Est.
Kızılderililer kapıdaydı. Onları gönderdim.
J'ai renvoyé des lndiens.
Evimde, Baltimore'daydım. Birayla beraber ıstakoz tıkınıyordum.
Dans le dernier, j'étais à Baltimore et je me tapais des crabes et des bières.
Yukarıdaydı. Hiç ayık görmedim adamı.
Il a passé deux nuits ici sans dessaouler.
Ama o burada, kıyıdaydı... sizse dağların öte tarafında, Salinas'taydınız.
Mais Kate demeurait sur la baie. Vous, à Salinas. Ça pouvait bien se passer.
Elde ettiğim ilk bilgi kırıntısı Kopenhag'daydı... pire sirkinde.
Premier indice à Copenhague... dans un cirque de puces.
Ne yazık ki, Aleksey İvanovich dışarıdaydı. Ve uzun süre kaldığını sanıyorum. Evet...
Malheureusement Alexeï Ivanovitch est indisponible... et c'est pour longtemps!
Dün... dün gece aradık, ama sanırım dışarıdaydınız.
Nous sommes passés hier soir mais il n'y avait personne.
Evet, dışarıdaydık.
Nous nous étions absentés.
Bu dışarıdaydı, seni hamile domuz. Anla artık, bacağın sopanın önünde olacak.
C'était irrégulier, espèce de truie engrossée.
Kısa bir süre önce Kuzey Afrika'daydınız, Tanca'da, değil mi?
Vous étiez en Afrique du Nord récemment, à Tanger, non?
Mükemmel. Stalingrad'ın son günlerinde KızıI Ordu'daydın.
Vous étiez dans l'armée rouge, à Stalingrad.
Chang KızıI Çin elçiliği ile bağlantıdaydı. Chang ile Polakov bazı uyuşturucu işleri tezgahladı.
Polakov et lui ont trafiqué dans la drogue.
Küçük bir çocukken, bunda bir saçmalık olduğunun farklıdaydım ama ne zaman bir şey söylesem beni terslerlerdi.
Je savais que ce n'était pas normal quand j'étais gamin, mais à chaque fois que je disais quelque chose, j'en prenais une.
"... etrafta çok fazla miktarda para dolanıyordu... "... ve paranın bir kısmı Gordon'daydı. "
"tant d'argent circulait que Gordon est dans le bain."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]