English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ D ] / Dore

Dore Çeviri Fransızca

697 parallel translation
Erimiş kurşun kalıba dökülür ve sertleşmesi beklenir. Soğur soğumaz altın yaldızla boyanır... Ve Fransa'ya gönderilmeye hazırdır.
On coule le plomb, on laisse durcir, on dore et c'est prêt à partir pour la France.
Bay Allison, kaplumbağaya bakın, güneşleniyor.
Regardez cette tortue qui se dore au soleil.
Yarım saate yola çıkacağım.
- Je monte au Mont-Dore dans une demi-heure.
Bay Zanfield, bu kumaş altın işlemeyle güzel olmaz. Buna gümüş yakışır.
M. Zanfield, je n'ai pu trouver ce tissu qu'argenté, pas doré.
Altın olsun.
Trouvez-le en doré.
- Unutma kumaş altından olacak.
- Je veux le doré.
Yatıya gidip de cam fanusunu pisletmek istemem.
Je ne voudrais pas ternir son rêve doré.
Şu yeni bebelere suçun tanımı yapmakla meşgul olacağım.
Ma tâche est d'enseigner le crime à ces jeunes au cerveau doré.
- Orada.
Un console en bois doré dessus marbre.
Levrek!
Le doré jaune!
Levrek yakaladı!
Il a ferré le doré jaune!
Levrek yakaladınız!
Le doré jaune! Vous avez le doré jaune.
- Levrek.
- Le doré jaune.
İşte. Levreğe içelim. Alabalıkların kralına.
Au doré jaune, roi des sandres!
- Onu altın tahtında bıraktım.
- Je l'ai laissée sur son trône doré.
Bana durmak için ve bakmak için zaman ver bir yaz günü altın sarısı gün batımı
Oh! Donnez-moi le temps de bénir. Le coucher de soleil doré D'un jour d'été.
Şu an olduğumuz yerden üç saat uzakta, gizli bir yolun üzerinde... yerinden sökülüp taşınmayı bekleyen altından bir mabet var.
Á trois heures d'ici, le long d'un chemin secret il y a un temple doré qui attend qu'on le découpe et qu'on l'emmène.
Altın tapınakta, Çavuş Cutter'ı yakaladılar.
Qui? Dans temple doré, eux attraper sergent Cutter.
Cutter'ı o altın tapınaktan, tek bir atış bile yapmadan, sırf stratejiyle çıkaracağız.
Nous sortirons Cutter de ce temple doré sans tirer une balle, juste par stratégie.
Güneş batıda yavaşça batarken küçük Pablo'yu bu cennette bırakıyoruz. Yeni esmer giysisiyle birlikte.
Et ainsi, alors que le soleil tropical disparaît à l'ouest, nous quittons le petit Pablo, oiseau de paradis, l'image même de la santé dans son nouvel habit doré.
Altın harfler daha dikkat çekici.
Le doré, ça fait classe.
Altın harfler çok banal.
Le doré, ne va pas avec Café pour le peuple.
Duncan uzanmış yatıyor önümde, gümüş teni altın kanıyla çizik çizik... Göğsünde hançer yaraları ; varlığını talan etmeye gelmiş yıkıcı gücün açtığı gedikler gibi.
Ici gisait Duncan, sa peau d'argent brodée de son sang doré, et ses plaies béantes, brèches ouvertes à la dévastation.
Basit bir şey mi, Tarzan altın sülün gibi mi?
Quelque chose de simple. Par exemple... du faisan doré.
Altın tüylerden yemek olmuyor.
Faisan doré pas faire repas.
Şu sarı şapkalı haydut tam menzile girmişti. Tren sarsılınca onu ıskaladım. Keşke vurabilseydim.
Le bandit au chapeau doré, j'aurais pu l'avoir, mais le train a fait une embardée.
Şu sarı şapkalıyı hatırladın mı?
Le type au chapeau doré. Tu te souviens?
- Şu sarı şapkalı adam- -
- Le type au chapeau doré...
Adam onu reddediyor ve o da altın tepside kellesini istiyor.
Il la rejette et elle réclame sa tête sur un plateau doré.
Ayrıca yan gelip yatacağım bir de altından yatakları.
et un lit doré pour que je puisse me reposer.
Sanırım o elbiseyi biliyorum, hani şu altın yakalı olan...
Je sais de quelle robe vous parlez. Celle au col doré.
Hiç bu kadar görkemli horoz gördünüz mü?
As-tu déjà vu plus fier coquelet doré?
- Söyleyeceğim Bartlett'ın durumu anlamasını sağlayacağım, Cooney'in işini bitirteceğim.
Je voudrais suggérer à Bartlett de muter Cooney dans un placard doré.
Erskine geri çekmemi istiyorsun, değil mi?
Vous voulez voir Erskine dans un placard doré?
Bir tür altın yumurta.
Une sorte de nuage doré.
Daha iyisini bul bakalım seni yaldızlı pezeveng!
Tu n'as qu'à trouver autre chose, toi le proxénete doré!
Yaldızlı kağıda sarılı olanlardan.
Dans du papier doré.
Her yeri altındandı.
Le pelage tout doré et par endroits violet.
Altından bir gün olacak, kızıl bir gün. Altın bir gün çünkü mutlu geleceğimiz bize vaad edildi...
Ce sera un jour d'or, un jour rouge doré avec la promesse de notre bonheur futur...
Tost tereyağlı ve yanmamış olsun.
Le toast, légèrement doré et sans beurre.
Haşlanmış yumurta, çay, az kızarmış tost ve...
Un œuf poché, du thé, un toast légèrement doré et...
Biliyorum, tost, az kızarmış...
Je sais, un toast légèrement doré...
"Re", masmavi bir dere
Ré, une goutte de soleil doré
- Masmavi bir dere
- Une goutte de soleil doré
Re, masmavi bir dere
Ré, un rai, une goutte de soleil doré
Re Masmavi bir dere
Ré, un rayon de soleil doré
Bırakta altın sarısı ışığından bir nebze olsun aydınlanayım.
Laisse-moi, ne fût-ce qu'un instant, m'asseoir dans ton rayonnement doré.
"Ve çevresine bakınca gördü ki odada... altın bir kitaba yazıyordu bir melek..."
"Il vit, dans un rayon de lune " qui faisait de sa chambre un paradis, "un ange écrivant dans un livre doré."
Adalet kırmızı şeridi ya da apoletleri görmez, ama bazen öldürülen bir kadının çığlığını duyabilir.
La justice ne voit pas la bande rouge ou le galon doré, mais elle entend parfois les cris d'une victime.
Plato'daki bu altın umut.
Cet espoir doré sur les plateaux...
Üzerinde siyah ceket, yeşil kumaş pantolon sarı süveter var, saçı da epey uzun.
Il a une veste noire, un pantalon en velours vert, un pull jaune doré et une tête chevelue.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]