Duygular Çeviri Fransızca
10,496 parallel translation
Kara benim duygularımı bile incitemez.
Kara ne peut même pas blesser mes sentiments.
Burnumu dümdüz etme riskine rağmen sana bir şey söylemek istiyorum. Duygularını kontrol edebilirsen daha disiplinli bir dövüşçü olabilirsin.
Ecoute, au risque d'avoir mon nez aplati, euh, peut être que si tu pouvais maîtriser tes émotions, tu serais une combattante plus disciplinée.
Rektör Fitzhugh kitap konusunda eminim karmaşık duygular içerisindedir.
Je suis sûr que le Chancelier Fizhugh est partagé à propos de notre livre.
Kokular duyguları ortaya çıkarmaktansa bizi alıp hiçliğe götürüyor.
L'odeur suscite des émotions, mais pas l'excitation. Retour à la case départ.
Her ne kadar Bill'in bana karşı hisleri olduğunu bilsem de baba olacağını öğrendiğinde o duygular da ölmüştü.
Bien que... Qu'importent les sentiments que Bill avait pour moi, c'était fini cette nuit-là, il a réalisé que je l'avais déçu, qu'il allait être père.
Duygularını incitmek istememiştim.
Je ne voulais pas te blesser.
Bu değişken, yaygın olarak duyguları bir başkasına yönlendirmesiyle bilinir.
Cette... "variable" est ce qu'on appelle communément un transfert.
Seni kokteylde görünce bazı güçlü duygular tekrar çıkageldi.
Vous voir à cette réception, ça m'a rappelé... des émotions fortes.
Duygularınızı seksten ayırmakta zorlanır mısınız?
Pouvez-vous facilement séparer sexe et sentiments?
Onu ve duygularını.
À elle et à ses sentiments...
O anki duygularını değil ama.
et pas ceux du moment.
Yarınki ve ondan sonraki günlerdeki duygularını.
Ses sentiments de demain et du jour d'après.
Kendine karşı olumsuz duygularından nasıl kurtulacağını düşünüyorsun?
Qu'est ce qui pourrait atténuer ces sentiments négatifs?
Bütün bunları benimle vakit geçirmek için yaptığını biliyorum ve onun duygularını incitmek istemiyorum.
Ecoute, je sais qu'il fait ça pour passer du temps avec moi, et je ne veux pas le blesser.
Duygularını tarif edebilirsin, ama onlara anlatamazsın ama aşık olunca bilirsin.
On peut en faire une description, mais pas l'expliquer. Par contre, on le sait quand ça nous arrive.
Beni en mutlu eden şey sahnede şarkı söylerken dinleyicilerin duygularımı paylaşması ve onları etkilediğimi bilmem.
Ce qui me satisfait le plus, c'est quand je chante devant un public qui est à l'unisson avec moi et que je sais que j'ai touché.
Duyguları üzerinde hiçbir denetimi yoktu hepsinin altında da güçlü bir seks arzusu vardı.
En gros, elle ne contrôlait plus ses émotions, et par-dessus tout, le sexe la dominait.
Bir keresinde, kalabalık bir yerdeydik, bir şey yaptım ve o herkesin önünde bana girişti ama ben duygularımı göstermedim çünkü annem ağladığını görünce, damarına bastığını bilirdi.
Une fois, on était en public, j'ai fait quelque chose, et elle... elle s'en est prise à moi devant tout le monde. Je n'ai montré aucune émotion, car quand maman me voyait pleurer, elle insistait.
Bunda garip karmaşık duygular yaşayacaksın ama kendince nedenlerin var.
Tu auras quelques sentiments contradictoires, mais c'est normal.
Hakkında karmaşık duygular beslediğim konusunda haklısın.
Mes sentiments pour toi sont complexes.
- Bence de dilemelisin ve duygularını mükemmel bir şekilde göstermelisin, benim gibi.
- Je crois que oui. Et vous auriez parfaitement raison. C'est mon cas.
Alan önemsiyor gibi görünüyor, sen de... Alan'ın duygularını önemsiyorsun, değil mi?
Alan a l'air de s'en préoccuper, et tu te préoccupes des sentiments d'Alan, non?
Nezaketim bunun gibi sorgularda duygularımı göstermeyi hoş görmüyor ama içten içe kahkaha atıyorum.
Vous savez, le protocole m'interdit de manifester mes émotions pendant un interrogatoire, mais croyez-moi, intérieurement, je suis écroulé de rire.
Aslında artık duygularını yaratıcı becerilere dönüştürmeye çalışıyorum.
Il s'agit en partie de canaliser son ressentiment en quelque chose de productif.
Böyle duygular, gereksiz duygusal şeyler.
Genre émotions et drames.
Evlenme teklif edeceğini anlayınca numara yaptım. Çünkü duygularını incitmeden ve kalbini kırmadan nasıl hayır diyeceğimi bilmiyordum.
J'ai fait semblant de m'évanouir quand il a fait sa demande parce que je ne savais pas comment refuser sans briser son tendre, petit, frémissant cœur.
Duygularını ifade ettiği için mi?
Il ressent trop?
Ne güzel duygular.
Quels magnifiques sentiments.
"Duygularımız mı"? Bunu mu demek istedin...?
Que je tiens à vous, bien sûr que oui.
Duygularımın açık olduğu yıllarda uğrayıp mezarına çiçek bırakırdım. Ölüm yıldönümü o güne yakın bir tarihteydi.
C'était l'anniversaire de sa mort.
Bunun sebebi babamızın insani duygularının olmaması.
C'est parce que père est incapable de ressentir la moindre émotion.
Her ikisinde de aynı duyguları yaşadın. Şu an da öyle hissediyor musun?
Sans parler du fait que c'était techniquement le même visage, tu ressens la même chose?
Duygular zordur.
Avoir des émotions c'est dur.
Beynimiz, aynı duyguları yaşadığımızda travmaya erişim izni verir.
Le cerveau nous permet d'accéder à un traumatisme quand on fait face aux mêmes émotions...
Öyle işte, böyle duyguların var olması utanç verici.
C'est embarrassant les sentiments.
Karşılıklı duygularımız var gibi.
Je penses que ça a l'air un peu oppressant.
Suçluluk ve sevgi gibi duyguları taşımak zorunda kalmıyorum.
Je ne suis pas accablé par la culpabilité ou l'amour.
Hız cezasından kurtulmak için polisle konuşurken duygularıma hakim olamıyordum ama çıplakken profesyonel davranmayı tercih ediyorum.
J'étais presque émue mais j'ai dû nous éviter une amende et j'aime être professionnelle quand j'enlève mon haut.
Aynı kandanız Bart'a karşı aynı karışık duyguları besliyoruz ve annemle olan gençlik savaşımda desteğe ihtiyacım olacağını biliyorsun.
On partage le même sang, les mêmes sentiments contradictoires envers Bart, et tu sais que j'aurai besoin de toi pendant ma guerre d'ado contre Maman.
Duygularını hala nasıl kontrol edeceğini bilmiyorsun da ondan.
Parce que tu ne savais pas encore comment contrôler tes émotions.
Ama zor olan ise duygularını hissetmek.
La chose la plus dure serait que tu t'autorises à ressentir.
Hiç bilemedik. Goblinlerin duyguları olduğunu kim bilebilir?
Qui savait que les gobelins avaient des sentiments?
Bariz olarak o da aynı duyguları besliyordu.
Et c'était clairement réciproque.
Ateş sayesinde güçlü ve kontrollü hissederler ama bu duygular gerçek kimliğini yalnızca geçici olarak maskeler :
Le feu lui donne l'impression d'être puissant. et d'avoir le contrôle... mais ces sentiments ne masque que temporairement la douleur de savoir qu'il est vraiment :
Yani, duygularım var.
J'ai des sentiments.
Duygularını ifade etmekte zorlanırlar.
" Difficulté à exprimer des émotions,
Ama iş duygularından bahsetmeye gelince unut gitsin, siyanür çiğnemeyi yeğlersin.
Mais quand on en vient à parler de tes sentiments, Laisse tomber, tu préfères mâcher du cyanure.
Duygularımı paylaşmam için beni cesaretlendiren ve destekleyen bir ailede büyümedim.
Je n'ai pas été élevé dans une maison Dans une famille qui me soutenait m'encourageant à partager mes émotions.
Onlara göre duygularını göstermek zayıflık belirtisidir.
Pour eux, montrer ses émotions c'est comme montrer ses faiblesses.
Duyguların bizi körleştirmesi kolaydır, ve korku bizi karanlığa doğru iter.
C'est facile de laisser nos émotions nous aveugler, de laisser la peur nous guider vers la noirceur.
Francis duygularımızı biliyor ve birlikteliğimizi yasakladı.
"Nos sentiments"?