English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ H ] / Her şeyini

Her şeyini Çeviri Fransızca

1,710 parallel translation
Bunca zamandır dünya için kendi mutluluğun da dahil her şeyini verdin.
Tous les plaisirs ordinaires, tu les sacrifieras au bénéfice du monde.
Sen onun her şeyini biliyordun.
Vous supervisiez ses opérations.
O her şeyini bana verdi.
Elle est tout pour moi.
Her şeyini mi kaybetmiş?
Il a tout perdu?
Her şeyini biliyoruz, evini antrenmanını, takıIdığın yerleri, arabanı kazanmak için oynasan iyi olur, ibne.
On sait où t'habites, où tu t'entraînes, où tu sors, on connaît ta voiture... T'as donc intérêt à jouer pour gagner, trouduc!
Lucy, her şeyini ona borçlu demiyorum, ama epey borçlu olduğu da aşikâr.
Elle lui doit beaucoup.
Bulunduğum yerde olabilmek için her şeyini verebilecek milyonlarca gazeteci var.
Un million de journalistes rêvent de ma place.
Peki neden her şeyini kaybeden sadece ben oldum acaba?
Alors, pourquoi je suis le seul à avoir tout perdu?
Her şeyini annesinden almış.
Elle avait tout de sa mère.
Tae Sung, bütün her şeyini o liman inşaatına yatırdı.
Tae Sung a tout misé sur Macau. Ce projet est extrêmement important pour nous.
Pek çok insan bunlara sahip olmak için her şeyini verir.
Des tas de gens seraient prêts à tout pour ça.
Ben senin her şeyini çok beğendim.
J'aime tout chez vous.
Duyduklarıma göre, vücudunun her şeyini bilen sürüsüyle kadın varmış.
Un tas de poules savent tout de son corps, apparemment.
Bruno, her şeyini yerleştirdin mi?
Bruno, as-tu tout déballé?
- Kızımın, her şeyini bilmediğim birileriyle yaşamasına asla izin veremem.
Parce que je ne laisserai jamais ma fille avec quelqu'un dont je ne sache pas tout. J'ai moi aussi mes sources...
Eroin ve kokain bulundurmaktan hapse atılan Portnoy az kalsın her şeyini kaybediyordu.
Après son arrestation pour détention d'héroïne, de colle et de crack, il a failli ne pas être assuré.
İşi berbat ettiğin anda, her şeyini kaybedeceksin.
T'as merdé, tu vas tout perdre.
Adam senin bir şeyden kurtulmana izin vermiyor her şeyini ortaya koyuyor.
Et il te tire pas d'affaire. Mais...
Her şeyini öğrenebilirsin ve yemekle zamanını harcamazsın.
Tu peux en savoir beaucoup sur la fille sans perdre ton temps en déjeuners.
Her şeyini seviyorum da minyatür olmasına gıcık oluyorum.
J'aime tout de ce jeu, sauf sa petitesse.
Artık her şeyini alacağım.
Maintenant, je me fous de tout cela.
Yok, pardon. Her şeyini ben ödüyorum.
Non, en fait, je paye pour tout.
Almeida her şeyini kaybetti ve bundan hayatı boyunca hizmet ettiği devleti sorumlu tutuyor.
Almeida a perdu tout ce qu'il avait. Et il blâme le gouvernement qu'il a passé sa vie à servir.
Gerekli olduğunu sandığın şeyleri yaparak herkesi ve her şeyini kaybettin.
Vous avez perdu tout ce à quoi vous teniez en faisant ce qui est nécessaire.
Ona her şeyini kaybedeceğini söylersin, evine ipotek koyduracağını söyle.
Dites-lui qu'elle perdra tout. Dites que vous allez hypothéquer sa maison.
Her şeyini kaybeden bir kardeşle konuşuyorsun resimde senin aldığını biliyor.
Tu parles à un frérot qui a tout perdu, et qui sait pour sûr que c'est toi qui lui a tout piqué.
Birisi için her şeyini feda etmeye hazır olduğunda...
Quand vous êtes prêt à sacrifier tout pour quelqu'un.
Her şeyini benim için feda eder miydin?
Voulez-vous sacrifier tout pour moi?
Her şeyini.
Tout.
Her şeyini riske atar mısın?
Tu serais prêt à tout?
Yalnız Fiamma her şeyini riske atmaya sınırlarını zorlamaya hazır.
Seule Fiamma est prête à tout risquer. À s'obliger à dépasser ses limites.
Her şeyini öğrenmen için bir izin belgesine ihtiyacın var ama bürodaki herkes aklının yerinde olmadığına inanıyor.
Tu veux dire tout ce que tu peux avoir avec un mandat, parce que personne au F.B.l. ne croit que tu es cinglé.
Bu aileyi kurtarabilmek için her şeyini tehlikeye attın.
Tu as tout risqué pour sauver cette famille.
Söylemeye çalıştığım, her şeyini bunun için geride bırakmak.
{ \ pos ( 192,200 ) } Tout y converge.
Her rakibin dizilişini, stratejisini, her şeyini bilir.
Composition des équipes adverses, stratégies... tout.
Neden, her şeyini alıyorsun?
Pourquoi tu prends tout ça?
Evin her yerini gezip her şeyini topladım.
J'ai cherché dans la maison tout ce qui t'appartenait.
Her şeyini görebiliyorum.
Je vois tout.
Yetenekli bir cerrah olarak hayata atıldıktan sonra zayıflama ilaçları sektörünün en iyi tele satışçısı olmak için her şeyini riske etti.
Reste debout. Après d'humbles débuts en tant qu'éminent chirurgien, il a tout risqué pour devenir le plus brillant des télémarketeurs en lipophédrine.
Dr. Reeger onun sadece görüntüsünü değil, her şeyini değiştirdi.
Dr. Reeger n'a pas simplement changé son apparence, il l'a changée elle.
Babam her şeyini bir dolandırıcıya yatırırken ben, bir depoya sıkışmış kalem açıyorum!
Mon père mise tout sur un escroc alors que je suis réduit à tailler des crayons!
Ama her şeyini aldılar.
Ils l'ont habillée proprement.
Bir adamın açıklanamayan nedenlerle, tekrar tekrar, her şeyini riske atabileceği bir şey.
Celui qui pousse un homme à tout risquer encore et encore, sans raison logique.
Sahibi borsada her şeyini kaybetmiş ve intihar etmiş.
Le proprio a tout perdu à cause des stock-options et s'est suicidé.
Tia sürekli her şeyini eleştiriyordu.
Tia la critique sans cesse...
Macaristan'da, zengin bir dul bile her şeyini bir anda kaybedebilir. Sizi koruyamam.
- Je veux vous protéger.
Tüm o konuşmaların falan, her şeyini boşa çıkardığımı biliyorum.
Je suis né sans ou elle est tombée en pourriture comme un appendice gangreneux, je ne sais pas. Je sais que je me moque de tes discours, mais je...
Banka her şeyini almış.
- La banque lui a tout pris.
Her reddettiğinde bir şeyini alacağız.
À chaque fois que tu refuses... on retire quelque chose.
Her redddettiğinde bir şeyini alacağız.
Chaque fois que tu refuses, on t'enlève quelque chose.
Söylemek gerekirse, oğlumu ve her şeyini seviyorum.
Je vois.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]