English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ H ] / Hıp

Hıp Çeviri Fransızca

2,239 parallel translation
İki ünite daha P.K.K.H. getirin!
- Et le calcium? Deux unités de plus.
Sizde N.P.H. isimli bir durum var. Normal basınç hidrosefalisi.
Vous avez une maladie appelée PHN pression hydrocéphale normale.
Izzie'nin getirdiği adamın N.P.H.'si var.
Derek opère actuellement le type qu'Izzie a amené.
Seni hırsızlıkla suçlayıp dava açtılar.
Ils vous ont accusé de vol et porté plainte.
B-I-S-H-O-P.
B-l-S-H-O-P.
Kimse neden P.P.Ö.H.'ni bıraktığını bilmiyor.
Votre départ est incompréhensible.
H-o-o-p-e-r.
Hooper William.
"Bütün talepler yazılı olarak yapılmalıdır."
H-O-O-P-E-R. DEMANDES PAR ÉCRIT
Kız şikayet edince de mahkemede ona şöyle demiş... F-a-h-i-ş-e
Elle l'a poursuivi en justice et au procès, il l'a traitée de... s-a-l-o-p-e.
Toplanıp 02 : 00 gibi çıktık.
On a remballé et on est parti à 2 h.
Cidden yollara düşüp, bıçaklı hızlı adamı arayıp bulup dönen tezgahın ne olduğunu mu soracağız?
Sérieux, on va partir à la recherche du type aux couteaux, et découvrir une grosse conspiration?
Kurban, Neil Parofsky, El Segundo'daki bir fabrikada çalışan bir uçak mühendisiymiş. Saati ve cüzdanı kayıp. O yüzden herkes hırsızlık olduğunu sanıyor.
On pense à un crime crapuleux.
Kapının açık olduğunu farkettim ve bu bana biraz garip geldi, o yüzden, bilirsiniz ışıkları açıp içeri girdim ve işte damlayan kanı o zaman gördüm. Saat 8 : 30'du.
À 20 h 30.
8 : 00'de arayıp, 20 dakika uzaktayken...
Et m'appeler à 8 h à 20 min de la maison en disant
Orada derslerinin B-O-K gibi olduğunu ima etmişti. H-E-C-E-L-E-M-E yapamadığını bildiği için o şekilde ifade etmişti.
Elle disait que tu avais des T-l-Q-U-E-S... et elle l'a dit comme ça parce que tu ne savais pas E-P-E-L-E-R.
Pazar günü ise sabah 6'da kalkıp, sonbahar yapraklarının üzerinde yürüyüş.
Et le dimanche, on se lève à 6 h pour la randonnée de la chute des feuilles.
Kuzey pines pas için geri çekildi. Vince Howard boşluğu hızla yarıp geçti.
Vince Howard arrive comme un boulet par l'extérieur et il le dépouille sur son terrain!
Hızlı olmalısın. Hangi oyunu oynadığını bilmelisin. Etrafına bakıp, hareket eden her şeyi takip etmelisin.
Il faut être rapide, connaitre les jeux, regarder et analyser les mouvements.
Onları hırpalayıp arkalarından isim takacağz.
Et casser la gueule à ceux qui te cherchent des noises.
Kadın adama daha hızlı gayda çalsın diye bağırıp duruyor ama zaten adam çok hızlı çalıyora benziyor.
Elle lui crie sans cesse de jouer plus fort, mais il semble qu'il la binioute déjà assez fort.
Gece saat 1'de Gibbs arayıp yerini almam için çağırdığından beri çalışıyorum.
Je suis au boulot depuis 1 h du matin, Gibbs m'a appelée pour le remplacer.
Çok hızlı gelişti. Saate bakıp duruyordu.
Il se dépêchait, en regardant l'heure.
Ş-İ-R-İ-N-L-E-R-E Ö-L-Ü-M!
T, U, E, R, S, C, H, T, R, O, U, M, P, F, S.
En hızlı biçimde detaylı test yapıp DNA laboratuvarına gönderirim.
J'utilise le kit de viol et l'apporte à l'ADN rapidement.
Hızla oraya dalar ve Takım Elbiseliler'i birkaç saniye de olsa oyalayabilirsem oraya girip, Alice'i alıp kaçman için sana yeterli zaman kalacaktır.
Si j'y entre pour attirer les Couleurs... ça vous donnerait le temps d'aller là-bas, - d'attraper Alice et de vous enfuir. - Goulot?
Ortamı daha da şenlendirmek için evin her yerinde yanıp sönen ışıklardan vardı. Işıklar, civardaki hırsızları caydırıyordu.
Pour plus de jovialité, on mettait des guirlandes clignotantes qui donnaient de l'épilepsie à tout le quartier.
Önümüzdeki iki saat içinde,... geçtiğimiz 16-17 günün semeresini alıp,... almayacağımız belli olacak.
On pense que c'est un "heat run". Ces 16 jours sur l'eau vont sans doute se résumer aux 2 h qui suivent. Si on arrive à les filmer.
Gecenin üçünde dışarı çıkıp aptalca şeyler yapmaya alışığım.
J'ai l'habitude de sortir à 3 h du matin et de faire des bêtises!
Pek de sevmediğim bir kimse, bana duymak istemediğim bir şey söylediğinde, sadece başımı sallayıp "Hııı hııı" diyorum. Acayip işe yarıyor.
Quand quelqu'un que je n'aime pas particulièrement raconte une chose que je ne veux pas entendre, je hoche la tête et dis : "Mmm-hmm." Ça marche à tout coup.
Kafanı sallayıp "Hıı hıı" deme bana.
Ne fais pas le coup du "mmm-hmm".
ve eğer bu piç zor bir karar alıp hınzırca bir vuruş için topu havaya atarsa, Benim hızım zaten durmuştu ve ben sadece geriye doğru adım atıp bir Jimmy Connors kancası atarım
Et si ce connard veut envoyer un lob, je reste là et je peux frapper dans le style de Jimmy Connors.
Vahşice hırpalanıp işkence görsen de...
" brutalement défoncer ou carrément torturer.
Steven, "V" ile mi "PH" ile mi yaziliyor?
C'est Steven avec un V ou Stephen avec P-H?
"PH" den daha çok tercih ediliyor.
C'est bien plus populaire que le P-H.
Sanirim "PH" yi yegleyen ingilizlerdi.
Je croyais que les Britanniques préféraient P-H.
Çok geçmeden büyük bir ateş ve duman kıvılcımlar saçıp, iğrenç sesler çıkararak gelmiş ve Hıristiyan'ı kılıcını çekmeye zorlamıştı. Ayrıca başka bir silaha, dualara sarılmıştı.
"De temps à autre, les flammes et la fumée sortaient en telle abondance accompagnées d'étincelles et de bruits horribles qu'il fut contraint de rengaîner et recourir à une autre arme appelée Prière-Incessante." ( "The pilgrim s progress" de J.Bunyan )
Amiral, tiliyum gemisi dizilişin dışına çıkıp, I.Ö.H. sürücülerini çalıştırdı.
Le vaisseau raffinerie rompt la formation et met en route ses FTL.
Amiral, tiliyum gemisi dizilişin dışına çıkıp, I.Ö.H. sürücülerini çalıştırdı.
Le vaisseau raffinerie rompt la formation et allume ses FTL.
Durmaksızın hıçkırarak tükenenler, kıkırdayıp coşarken sarışın ve çıplak bir melek artlarında belirdiğinde deşmek için onları palasıyla bir Türk hamamının odasında mahvolanlar.
mais qui se retrouvèrent en sanglots derrière la paroi du Bain Turc quand l'ange nu et blond vint les percer avec une épée
90 günün bu kadar hızlı bir şekilde akıp gitmesi çok ilginç.
C'est fou comme 90 jours peuvent filer.
Sabah 7.30'da yola çıkıp iki saat yol çekmek istemiyorum.
Je veux pas monter en voiture à 7 h 30 et faire deux heures de route.
Kolunu pencereden dışarı çıkarıp havayı ve hızı teninde hissetmek.
De passer son bras à travers? De sentir le vent et la vitesse sur la peau...
Hızlı oynayıp oyunları çabucak kazanmaya çalışmış.
Il trafique les paris.
Cin içiyorum beş buçukta...
Il est 17 h 30 et je bois du gin MERDE! P!
Geri geldikten sonra bir saat bilgisayarla uğraştım ve ardından bir saat televizyon izleyip, öyle yatağa gittim. 10 : 30 da yatıp 04 : 00 da kalktım,
Le troisià ¨ me jour, aprà ¨ s une journà © e de 14 h de travail oà ¹ habituellement, je vais directement me coucher, je suis sorti travailler dans le jardin 1h30, j'ai passà © 1 h sur l'ordinateur,
Toplanıp Abu Dabi'den defolmak için bir saatimiz var!
On a 1 h pour faire nos valises et nous tirer d'Abou Dhabi!
Eğer iyice tutmazsanız sudan çıkıp hızlıca üzerinize gelebilirler.
Alors elles risquent de se noyer si on ne les sort pas de là vite fait.
Mark beni bir saat önce havaalanından alacaktı. Cebini çaldırıp duruyorum.
Mark devait me récupérer à l'aéroport il y a 1 h.
Hedeflerimiz aynı. Ki bu içindeki onuru, alçakgönüllüğü ve faydalı Hıristiyan ruhunu ortaya çıkıp şekillendirmek ve terbiye etmek.
Notre objectif, et aussi le tien, c'est de trouver un jeune Chrétien, honnête, humble et utile, en toi.
Şerifi arayıp kızının at hırsızı olduğunu söyleyeceğim.
Je vais appeler le shérif et lui dire que ta fille m'a volé un cheval.
Her gün sabah 6'da kalkıp iş için hazırlanma devri bitti artık. Duşuydu, traşıydı, saçıydı, ütüsüydü...
Je suis crevé de me lever à 6 h, de me doucher, de me raser.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]