Kafam Çeviri Fransızca
11,659 parallel translation
Biraz kafam karıştı, kusura bakmayın.
Je suis désolée si je suis un peu perdu.
Bu biraz kafamı karıştırdı.
Cela me met un peu en porte-à-faux.
Kafam iyiyken bir yerde bıraktım herhalde.
J'ai dû la poser quelque part quand j'ai perdu la tête.
Peralta'nın narkotik testi kafamı karıştırdı unutup gitmişim konseri.
J'ai été tellement occupé par le test de Peralta, que ça m'est sorti de la tête.
Çünkü Banyo Tuzuyla kafam iyi durumda, duygularımı kontrol edemiyorum ve suratına bir silah tutmaktayım.
Car je suis défoncé aux sels de bain, instable émotionnellement, et que je pointe une arme sur vous.
- Kafamı karıştırdın.
- Tu m'embrouilles.
Yine Tyson olayıyla kafamı karıştırıyorsun.
Vous me prenez à nouveau pour Tyson
Kafamızı karıştırmaya çalışıyor.
Il veut juste nous embrouiller l'esprit
Ama şu an kafam uçuyor.
Mais je suis défoncée...
Bir genç kızın yaşaması gereken sosyal hayatı yaşayamadığım için kafam çok karışık. Yaşayamıyorum çünkü kafamda başka bir şey var. Babamın kendisine ya da başka birilerine zarar vermesinden korkuyorum.
Tout composer, en étant une adolescente qui ne peut pas prévoir de maintenir un calendrier de sa vie sociale si je suis trop inquiet à propos... de mon père qui se fait du mal à lui-même ou aux autres.
Kafam karıştı... Karakterimin adı Danny. Ben de Danny'im.
J'étais juste embrouillé, parce que mon personnage est Danny, je suis Danny.
Kurşun direk kafamın yanından geçti.
La balle m'a frôlé la tête.
Şimdi biraz kafam karıştı.
Je suis un peu confus aussi.
Sanki tamamen kafamın içindeymişsin gibi.
C'est comme si tu étais à l'intérieur.
Bu sene, Belfast'ta Çetinocak gibi çok büyük setler kurduk ve sanat ile inşaat departmanları muazzam bir iş çıkararak kafamızdaki şeyleri gerçeğe gönüştürdü.
Cette année, Belfast a quelques gros plateaux comme Durlieu et le service de l'artistique et de la construction ont fait un bon boulot en transformant ce qui était une idée en une réalité.
Siktir, tam da kafamın arkasına geldi lan.
Putain, en plein dans la tête.
- Evet, sanırım kafamı çarptım.
- Ça va. Je crois que je me suis cogné la tête.
O benim kafam.
C'est mon visage!
Öylece durursam düşünürüm düşünürsem kafamın içinde kaybolurum.
Si je reste sur place, je réfléchis trop. Si je réfléchis trop, je me perds.
Kafam, sadce çok acıyor. Tamam mı?
Ma tête me fait souffrir.
- Kafam çok karışık.
- Je suis confuse.
Ailen hakkında kafamı karıştıran bir şey vardı hep.
Il y a une chose sur votre famille qui m'a toujours intrigué.
Bir gece öncesinden kafam zaten bir milyon.
J'ai une horrible gueule de bois.
Bakınca belli etmiyorum ama şu an kafamın içinde çılgın düşünceler dolaşıyor.
Ce n'est peut-être pas évident, mais je me creuse la cervelle comme un fou en ce moment.
Kafam karıştı. Bizimle görüşmeyi neden kabul ettiniz?
Pourquoi avoir accepté de nous recevoir?
Kafamı bacaklarımın arasına koyacağım.
Je vais mettre ma tête entre mes jambes.
Sadece neden istemediğin konusunda kafam karışık.
Je suis un peu confuse, pourquoi ne veux-tu pas...
Geç kaldığımız zaman kafamıza baton atardı.
Vous connaissez Maestro Rivera... Il nous jetait des baguettes à chaque fois qu'on arrivait en retard.
Oktoberfest'i ben festival yapacağım. Ve parklarda 8 dolara satılacağım. Köpüklerim, kafam ve biramdan başka verecek bir şeyim olmamasına rağmen, ve promosyon nihaleler dışında,
Je serai la "fête" dans l'Oktoberfête et je vendrai pour 8 dollars aux parcs même si je n'ai autre à offrir que ma mousse, ma tête et les bières et des coupons promotionnels.
İçmemek, içmenin kötü olduğunu anlamam için kafamı rahatlattı.
Arrêter de boire de l'alcool m'a donné une assez grande clarté d'esprit pour me rendre compte que boire, c'est mal.
Elbette kafamın içinde vızıldayan sesler duymaya alışkınım, yani...
J'ai l'habitude d'entre des voix énervantes dans ma tête, alors...
Kafamızı karıştırmaya çalışıyordu.
Il jouait avec notre esprit.
Hemen hemen her saat kafam güzel şekilde 100 bin kadar kazanıyordum.
Je restais défoncé, je travaillais non-stop, je me faisais genre, 100 000 dollars.
Uyuşturucu ürettiğim tüm sürede kafam güzeldi ve ben tüm gün üretiyordum.
J'étais shooté dès que je cuisinais, et je cuisinais tout le temps.
Kafamın karıştığını sanıyorsun.
Tu crois que je m'embrouille.
Her gün kafamın üstünde mermiler uçuşmuyor ki.
Ce n'est pas tous les jours que j'ai des balles volant au-dessus de ma tête.
En azından kafam iyi olsaydı, bunu giymemin bir açıklaması olurdu.
Si je planais, j'aurais une excuse pour porter ça.
♪ Birasız, kafam gayet ayık ♪
♪ Sans bière, j'aurai les idées claires ♪
Kafamın ayık olması gerek.
Je dois rester vigilant.
- Benim kafam karışık değil.
Non.
Kafamı o tarafa çevirir çevirmez beni ısırdı.
Je n'ai pas eu la chance de m'en aller avant qu'il me morde.
Yabancının birine gidip ona asılınca altı kafam varmış gibi bana bakmasını, sonra sandalyede seni beklediğimi ama yabancı birini eve attığın için gelmeyip "Evde shot at ve sarkıntılık yap" oynadığından mı bahsediyorsun?
Tu veux parler du moment où je me suis approchée d'un inconnu et je l'ai dragué et il m'a regardée comme si j'avais six têtes, alors je suis revenue au tabouret pour t'attendre mais tu étais déjà rentré chez toi avec une étrangère pour jouer à "tire et marque". Une version maison?
Kafamı salladım galiba, sonra çıktım.
Je crois que j'ai hoché la tête, puis je suis parti.
Yatağın üstüne oturdum ve Morris'e baktım... kafamı ellerimin arasına aldım.
Je me suis assis sur le lit et j'ai regardé Morris. Puis, je me suis pris la tête à deux mains en me disant :
"Kafamı kaldırmam gerek." diye düşünüp duruyordum.
"Il faut que je relève la tête, il faut que je reprenne mes esprits."
Kafamın daha dumanlı ve daha sarhoş olduğuna eminim... cesedi ilk başta baltayla parçaladım... birazını da kol testeresiyle... sanıyorum ki bir de Morris Black'in testeresiyle.
Je me suis sûrement défoncé et soûlé encore plus, puis j'ai démembré le corps, surtout avec la hache, mais aussi avec la scie à archet et une des scies de Morris Black.
Kafamı düzene koyuyorum.
J'ai perdu la tête.
Benim kafamı kullanamaz.
Il ne peut pas utiliser mon visage.
Kafam!
Oh, ma tête!
Kafam karıştı.
Il a dit, euh, "je rentre à la maison, et tu vas payer".
Kafam yerinde değildi, telefonuma hakim olamadım.
Dieu seul sait ce que je voulais photographier.