English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ K ] / Kıra

Kıra Çeviri Fransızca

1,372 parallel translation
Kız kardeşlerimiz de siyahlara bürünüp evin içinde koşuşturarak yas tutarlar. Aile dansı edasıyla koro halinde hıçkıra hıçkıra, inleye inleye ağlaşırsınız.
Et nos soeurs, vêtues de noir, vont courir dans la maison en deuil, et ce sera un choeur de lamentations, de sanglots et de soupirs... dans cette danse familiale renfermée!
Acaba sen, bir hukuk öğrencisi ve yarı-zamanlı bir bar müdavimi olmanın yanı sıra bir şekilde, oldukça yüksek ücretle çalışan bir tele kız olabilir misin?
En plus d'être étudiante en droit... et barmaid à temps partiel... es-tu ce qui serait une call-girl très chère?
Yazık sana, kıskandın değil mi? Diğer kızlar mini etekleriyle hap atarken, sen manastıra tıkılmış rahibe gibisin.
On est jalouse, dans son couvent, de voir des filles en minijupes prendre la pilule?
- Evet. Keskin nişancıların yanı sıra binanın önündeki kalabalık da ateş ediyor muydu?
Les manifestants tiraient sur vous, en plus des snipers?
Sıra bana gelince Cré Cré dedim ve patates kızartmamı aldım.
Alors, quand ça a été à moi, j'ai dit "cuicuis". J'ai eu mes chips.
Bir manastıra girmiş en güzel kızlardan, sıkı ve hafif vücutlu- -
la plus jolie créature... jamais entrée dans un couvent. Son corps était si ferme et élancé...
Ara sıra ayık kalmama yardım etti sayılır.
Et ça m'a aidé à rester sobre.
"Kısıra bakmang, yaanış nömra."
Désolée, mauvais numéro.
Çocuğun hayatını garantiye aldıktan sonra... sıra kızın hayatına gelebilir.
La fille est une menace autant que les 2 hommes.
O ve bilirsiniz işte... onun yanısıra birkaç yastık ve sahte bir köpek boku ile birlikte.
ce magasin vend aussi des coussins péteurs et des merdes de chien.
Balık tutmanın yanı sıra köpekler de ailem için hep önemli olmuştur.
À part la pêche, ma famille a toujours adoré les chiens.
Bir balık malzemesi dükkanının ve köpek yarışmalarına katılmanın yanı sıra başka şeyler de yapabileceğimi fark ettim.
J'ai compris que j'avais beaucoup à donner, en plus du magasin de pêche et des concours pour chiens.
Her yere baktık, Bunun yanı sıra buraya da baktık. ve görünürde bir tane bile çizgili ağaç yok.
Nous cherchons par ici et par là, sans parler d'ici et là, et pas le moindre arbre à rayures en vue.
Sıra gecenin maçında..... tam size layık bir program hazırladık!
Pour le clou du spectacle... je vous présente notre match principal.
Ne dedim ki? Gerdanları, ara sıra diz arkasını ve kırışıklıkları seviyorum.
Le plan cou, genou, groupés, c'est miso?
Eğlenceli kısma sıra geldi.
Maintenant la partie sympa.
Şimdi sıra zor kısımda.
Maintenant le plus dur.
Tecrübelerime dayanarak söylüyorum, Asyalı bir kadının çocuğunu evlatlık vermesi çok sıra dışı.
Dans mon métier, il est rare qu'une femme asiatique donne son enfant à adopter.
Babam çocukken ara sıra beni buraya balık avlamaya getirirdi.
Mon père m'amenait là souvent pour pêcher quand j'étais enfant.
2 yıllık sıra var.
Désolée.
Yapmadığınız için de biz yakaladık. Çark aşağı doğru döndüğüne göre sıra sizde bence.
Alors on l'a attrapé, il est sur la mauvaise pente, et vous le suivez.
Yöntemi aynı. Yangın merdiveninden çıkmış olmalı. Onlara tecavüz ediyor, böyle mi seviyorsun diye soruyor onları yıkıyor ve hatıra olarak bir takılarını alıp gidiyor.
Il entre par l'escalier de secours, il la viole, demande si elle a aimé, la lave, et il vole un bijou en souvenir.
Şey, eğer kadınlara aşık olacaksan ara sıra alevlenerek ortaya çıkan katliama hazırlıklı olmalısın.
Si tu tombes amoureux d'une fille, tu dois t'attendre à des coups durs.
Artık sıra sende mi?
T'es impliqué dans le dernier truc?
Artık sıra bizimkilerde.
Mettez-y la dose.
Bu yüzden bu zavallı kız anısına bütün ormanı Lisa Simpson hatıra ormanına çeviriyorum.
Ainsi, en souvenir de cette petite fille, je transforme cette forêt en site protégé dédié à Lisa Simpson.
Artık sıra bende.
C'est à moi de m'occuper d'elle.
Ama Tok'ra'nın çoğunluğu yaklaşık 2000 yıl önce Goa'uld'un gen havuzundan ayrılmış.
Mais les Tok'ras n'ont plus le patrimoine goa'uld depuis 2 000 ans.
Jaffalara, ortak yaşamları ile iletişim kurmalarını öğretsen bile, Tok'ra konukçu bulma sıkıntısı çeker.
Même si tu apprenais aux Jaffas à communiquer avec leurs symbiotes, les Tok'ras ont du mal à trouver des hôtes.
Yanlış kişileri kızdırdın. Tollan, Tok'ra, Asgard, Nox gibi mi...
les tollans, les tok'ras, les asgards, les nox?
Tok'ra bunun, mayının nasıl çalıştığını anlatan Tobin kılavuzu olduğuna inanıyor.
Les Tok'ras ont ce qu'ils pensent être le manuel explicatif tobin des mines.
- Oldukça eminim, dokun ona. "Oldukça emin" mi? Geçen sefer bu iş için gönderilen Tok'ra'dan bir daha haber alamadık.
- Je suis presque sûr qu'il faut le toucher. "Presque sûr"? La dernière fois que des Tok'ras ont tenté ça, on n'a plus entendu parler d'eux.
Tok'ra'nın beni kızdırmaya başladığı bir gerçek General. - Efendim?
Les Tok'ras commencent vraiment à m'agacer.
Artık, benim adamlarımın hayatlarının Tok'ra için öncelikli olduğuna emin değilim. General, Apophis bu geminin inşasını bitirirse, sizin gezegeniniz ve galaksinin geri kalanı ve Goa'uld'lar üzerinde hakimiyet kurabilir.
Je doute que vous ayez à coeur les intérêts de mes hommes. Croyez-moi, général : si l'on permet à Apophis de terminer ce vaisseau, il pourra dominer les Goa'ulds, votre planète et le reste de la galaxie.
O zaman kendim tek başıma giderim. Tok'ra dan gelen bilgilere göre gezegendeki geçit çok sıkı korunuyor.
Dans ce cas, j'irai seul. D'après les renseignements tok'ras, la porte est surveillée de près.
Tok'ra'dan haber aldık. 3 aydan fazladır bizimle iletişim kurmaya çalışıyorlarmış.
Les Tok'ras ont essayé de nous joindre pendant plus de trois mois.
Diğer küçük kızlar gibi, o da babasının arasıra kendisine sarılmasını isterdi.
Comme toutes les petites filles, elle aimerait que son père la serre dans ses bras de temps en temps.
Bir anlık bir hatıra...
Sur la puissance d'un seul souvenir... un seul instant...
Ben kızımı tortilla yapsın diye mastıra göndermedim.
Tu n'as pas étudié pour faire des tortillas.
Hırsız, milyonlarca dolarlık mücevherin yanı sıra, çok büyük miktardaki nakit parayı da çaldı.
En plus d'un million de dollars de bijoux, le voleur a emporté le même montant en espèces.
Tamam. Ve artık sıra hindiye geldi.
Et là, j'apporte la dinde.
Kızın iyi, şimdi sıra sende.
Elle va bien. À vous, maintenant.
Evet. Ama pekâla yapabileceğim gibi... kıçına bir tekme atıp kapının önüne koymak varken zahmete giriyorum. En azından iyi bir fiyata satılsın diye... onu panayıra götürüyorum.
Mais au lieu de le chasser comme j'aurais pu, je veux dire au lieu de tout simplement le mettre dehors, à coups de pied dans le cul, dans la bonté de mon coeur je l'emmène au marché, où j'espère tirer un bon prix de lui.
O sıra NYU'da okuyordum, ama filmi izlediğim arkadaşlarımın... ... bir kısmı bir Cizvit kolejinde idi, diğerleri sokak çocuğuydu.
J'étudiais à l'université à ce moment-là mais mes copains... venaient d'une école jésuite ou bien de la rue.
Ama gerçekten çok sıra dışı bir kız olmalı.
Mais tu sais, ça devait être une fille extraordinaire.
Marshall, artık sıra sende.
- Marshall, dites ce que vous avez.
Sessizce fotoğraf çekmelerinin yanı sıra, telefoto lensleri de var. Çok şık bir gözlüktür.
Non seulement elles prennent des photos au zoom, mais... elles sont super classes.
- Panayıra gidemez miyiz artık?
- Si on allait à l'exposition?
Artık sıra bende.
Tu connais la suite. C'est mon tour.
Teşhis becerinin yanısıra artık akıl da okuyorsun.
- C'est parce qu'elle est gay. - Bien sûr que non.
Ağzını kapa, T Leydim! Sen sıranı savdın, artık sıra bizde.
Vous avez joué votre coup, maintenant c'est à nous.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]