Lag Çeviri Fransızca
998 parallel translation
Siz, fakirlerin en fakirleri uzun zaman önce Turngridge'in lağımlarında yok olacaklar eğer ben uykusuz geceler boyu sizin fakirliğinizden bir Peni çıkaracak yolu akıl etmeseydim.
Vous, les pauvres d'entre les pauvres, vous seriez morts depuis longtemps dans les égouts de Turnsbridge, si je n'avais pas passé des nuits entières à réfléchir à un moyen de soulager un peu votre misère.
Tırmanacaklar için, en derinlerden en yükseklere yani lağımdan yıldızlara doğru uzanan Cesaret merdiveni vardır.
Pour ceux qui l'escaladeront... il y a une échelle qui conduit des profondeurs aux hauteurs... des égouts aux étoiles... L'échelle du courage.
Beni lağımlardan alıp sokak yıkayıcısı yapması için tanrıya dua ettim.
" J'ai prié Dieu pour qu'il me sorte des égouts, qu'il fasse de moi un laveur de rues.
Lağımcı erkeğin gidene kadar koridorda saklanıyordum.
" J'étais cachée là, j'attendais que ton égoutier s'en aille.
Umarım günün birinde içine düşersiniz. - Lağım kapağı gibi temiz.
- Eh bien, faites un saut à l'occasion.
Soho'daki hangi lağım şimdiki büromuz?
Quel taudis nous sert de planque désormais?
Ne Soho lağımı mı?
C'est fini, les taudis.
Seni lağımdan çıkardıktan sonra bana bu şekilde teşekkür ediyorsun.
Je t'ai sortie du ruisseau et voilà comment tu me remercies!
Bir lağımın altında daha fazla eğlenebilirdim.
J'aurais préféré les perdre dans la rue!
Seni lağımdan çıkardım.
C'est du sérieux.
Bir diyeceğim daha var. Kesene hakim olmazsan kendini lağım çukurunda bulursun. Ya da geldiğin o çiftlikte inek sağar, kümes temizlersin.
Si tu continues â dilapider ton argent, tu retourneras lâ d'où tu viens, dans une ferme, â traire les vaches et â garder les poules!
Kaloriferde, çöp arabasında, lağım yolunda, çamaşır sepetinde.
Par le calorifère... Dans un tombereau d'ordures... Dans l'égout...
Frazier'ı kaçırmanı kullanıp bu lağım çukurunu açacağım.
Ton kidnapping servira de levier pour ouvrir cette fosse d'aisance.
- Hiçbir şey, lağım gibi aklı olan insanlara yeter. - Angharad mı? - Ama o hiçbir şey yapmadı ki!
Mais elle n'a rien fait.
Sütleri lağım pisliğiymiş.
Emmenez-les tous dans les caves!
Onu ne kadar çok hırpaladım? Onu bir lağım çukurundan kazıyarak temizlesen ve içine biraz özgüven aşılasan da o, her defasında yine o çukura düşer.
Combien de fois je l'ai battu... sorti d'un caniveau et insufflé en lui un peu de respect de soi... mais il retombe dedans a chaque fois.
Bu bir "erkek tüneli." Buradan dosdoğru lağım kanallarına ulaşabilirsin.
C'est un "trou d'homme". Ça va directement aux égouts.
Şimdi, bu lağımın tam adı nedir?
Comment s'appelle ce bouge?
- Berlin'de, benzeri başka lağımlar var mı?
- Il y en a d'autres comme ça?
- O lağıma gitmek istiyor olamazsın.
- Ce bouge?
Gazze'nin lağım sıçanlarını beğendiğim kadar!
Comme j'admire le s rats d'égouts de Gaza!
Seni Filistinli lağım faresi!
Tu n'es qu'un rat d'égout de Philistine.
- Bir lağım faresi gibi kıvrandı. - Buna eminim.
Il se traînait à quatre pattes!
Sadece söyle yeter. Gidip lağımlarda yaşarım.
Vas-y, jette-moi à la rue.
Kimse lağımlarda yaşamanı söylemiyor.
Je n'ai jamais dit ça. Tout ce que j'ai dit, c'est...
Bu bir lağım sızıntısı sorunu... yani Belediye Su İşleri bakar.
Des moustiques? Adressez-vous au Service Fléaux!
Kisaki'de taşan lağım Takao'ya akıyormuş.
Les égouts de Kizaki-cho débordent...
Ben bu lağımda kalmak zorundayım.
Je dois rester dans ce lieu infâme.
- Yapmazsan lağım çukurunu boylarsın.
- On est dans le 36e dessous.
New York'un lağımında ne biçim insanlar dolaşıyor!
Y a de drôles de personnages qui se baladent dans les rues de New York!
Günahkârlar söz konusu olunca dünyada başka hiçbir lağımda bu kadar nadide bir topluluk bulunmaz.
En ce qui concerne les pécheurs... un tel chiffre est impossible à atteindre.
En baştan, geldiğin lağım seviyesinden başlamak istiyorsan neden savaşta onlara ihanet ettiğini söylemeyesin?
Si vous voulez repartir à zéro, du caniveau où vous avez grandi... avouez que vous les avez trahis pendant la guerre.
Geldiğin lağım seviyesinden başlamak istiyor musun?
Voulez-vous repartir à zéro, du caniveau où vous avez grandi?
O bir lağım.
C'est un égout.
Paris'te nerede kurşun varsa, damlar, anıtlar, lağım kapakları sökülüyor ve mermi yapımında kullanılıyor.
Eh bien, j'en ai une tête! C'est pas étonnant si vous ne faites pas attention.
Her toplama noktasında Ordunun devriyeleri olacak. Lağımdan yukarı doğru tırmanırlarsa... Katakomp dehlizinde sıkışırlar.
- Je félicite notre ami Javert d'avoir réussi à s'échapper.
- Lağımda mı? - Seine nehrine açılanı.
.. d'être un voleur et un assassin.
Sadece bir lağım kenti
Une simple ville sans égouts
Ne kömürü be, burası lağım!
Charbon? C'est une fosse.
Bunu unutmayın lağım fareleri :
Lâche-moi, je te dis!
Dufton'daki kanal lağım gibiydi.
À Dufton... le canal est comme un égout.
Merhaba, Elena. Papa'nın yakılması gerek dediği bu lağımda ne yapıyorsun?
Comment ça va dans ces écuries que le Saint-Père devrait brûler?
- Beş ay lağımda saklandım.
- Je me suis caché cinq mois dans les égouts.
Buradayken lağım faresi gibi dolaşmanın mahsuru yok ama şehirde çocuklar seninle dalga geçer.
Ici, tu peux traîner en guenilles si tu veux, mais en ville, tu seras la risée des jeunes.
Kiminle yattın peki? Kafan lağım gibi!
Et avec qui tu allais?
O seni fark etmeden önce senin onu fark etmen lazımdı. Ralphy lağım fareleriyle birlikte.
Ce gros porc, avec ses rats d'égout.
Annie'nin tüm tanıdıkları lağımdan geliyor.
Annie ne connaît que des pouilleux.
Bu da bana, dolapta kilitli duran iki lağım faresini hatırlattı.
Au fait, t'as deux gros poux dans le placard.
Lağım için. İlginç.
- Ah, les égouts!
Lağım kapağına dikkat et.
Gaffe à la grille d'égout!
Ama yüz kızartıcı..... bir nedenle ihraç edildiğinde lağım bile temizletmiyorlar.
Mais quand est congédié honteusement, on n'est pas digne de nettoyer les égouts.