Lancer Çeviri Fransızca
6,709 parallel translation
Bu bize geri saldırabilmeleri için en az 3 saat zaman kazandırır.
Il leur faudra au moins trois heures avant de lancer une contre-attaque.
Al ben de atıyorum, al!
Je vais en lancer aussi!
20 dolarına varım, götüne Cookie Crisp sokarım bunun.
20 $ que je peux lancer un Cookie Crisp dans sa craque.
Stüdyo izleyicilerimiz belirli görevleri yerine getirmen için sana meydan okuyacak.
Notre public en studio aura la chance de vous lancer des défis.
Doğru. Top oynanır.
On pourrait se lancer un ballon.
Saatler içinde tutuklama emri çıkaracaklar!
Ils vont lancer un mandat d'ici quelques heures!
Kariyeri başlatacak kadına mı yapıyorsun?
À celle qui pourrait lancer ma carrière?
Sanırım yeni bir kültür başlatıyorum.
Je pense que je vais lancer une nouvelle culture.
Onu o büyülü anda yakalamıştım, ortaya çıkarmaya hazırdı.
J'ai cueilli l'instant magique, où elle était prête à se lancer.
Skype'tan görüştük. Questlove ve Mos Def ile olan tüm projeleri yapmak istiyordu.
Elle m'a Skypé, elle voulait lancer d'autres projets, avec Questlove, et Mos Def...
Görecek kudret yok düşmanca diktiğin o gözlerde.
Tu n'as pas de vie dans ces yeux, avec lesquels to oses lancer des regards.
Kansas'ta böyle tuğla atabilen çiftçi çocukları yetiştirdiklerini bilmiyordum.
Je savais pas que les bouseux du Kansas pouvaient lancer comme ça.
Çünkü tüm akşam boyunca bana teorilerini ve görüşlerini saçtın ama şimdi bir anda söyleyecek bir şeyin yok mu yani?
Tu as passé toute la soirée à lancer des théories, des avis et d'un seul coup, tu n'as plus rien à dire?
Sahada olmak sikik monitör karşısında Google'dan arama yapmaktan çok farklıdır.
Être ici, sur le terrain, ce n'est pas du tout comme être devant un écran et lancer des recherches.
Ben de Sid Sheinberg'e götürdüm. Sid de sevdi ve filmi yapmak için gerekli parayı verdi.
Je l'ai donc apporté à Sid Sheinberg, il l'a adoré aussi... et nous a donné le financement nécessaire pour nous lancer.
Hazır mısın?
Prêt à lancer l'assaut?
Galiba Rachel'la şansımı deneyeceğim.
Je crois que je vais me lancer avec Rachel.
Şimdi onları Fly. Hadi!
Vous pouvez les lancer.
Bir malikane. Bir marka yaratacağım der..
Elle voudra lancer une collection de mode que tu devras payer.
Kabul et iyi atıştı. Hadi ama adamım.
Avoue que c'était un beau lancer.
50'li yıllardan itibaren bağımsız olduktan sonra azotlu gübre üretimine başladılar.
Et ils ont commencé à lancer les engrais azotés, à partir des années cinquante, après notre indépendance.
"Tohum işine girecekler, tüm mahsulün tohum işini yapacaklar, böylece tohum tekeli haline geleceğiz, çiftçiler tohum almak için her zaman bize gelmek zorunda kalacak."
"Ils vont se lancer dans les graines." Et ils vont faire du commerce de graines pour toutes les cultures, pour qu'on ait le monopole sur les graines et tous les agriculteurs devront venir nous voir pour acheter des graines. "
Ve en azından, konuyla ilgili ulusal bir tartışma başlatmak zorundayız, ve de, sanırım daha iyi çalışabilecek alternatif sistemler üzerinde uzun uzun ve çok fazla düşünmek zorundayız.
Et le minimum est de lancer un débat national à ce sujet, et le maximum, de réfléchir sérieusement à des systèmes alternatifs qui pourraient mieux fonctionner.
Öyle bir yeteneği bile kurtaramazsam ne yararım kalır?
À quoi je sers si je ne peux pas lancer un tel talent?
- Pekala, şimdi serbest dans edeceğiz.
Hé, on va se lancer dans le freestyle.
İşte o zaman "kaçın kurtulun" işaretini göstereceksiniz.
C'est le moment de lancer le signal'dégageons de là'.
Büyüyü yapmalarına izin vermeyin.
Ne les laissez pas lancer le sortilège.
- Biber gazı ile vurabiliriz.
Nous pourrions leur lancer du gaz lacrymogène.
- Gidip araştırayım.
Je vais lancer une recherche.
Ethan Burke'ün karısı onu aramaya geliyor olabilir.
La femme d'Ethan Burke pourrait bien se lancer à sa recherche.
Beni öldür, sonra da silahını bırak.
Tuez-moi, puis lancer votre arme.
Ama o şişeyi denize atmak zorundaydım.
Mais je devais lancer cette bouteille à l'eau,
Bugünkü karar öyle ya da böyle politik kariyerini başlatacak...
La décision d'aujourd'hui peut soit lancer sa carrière politique...
Bu atışın çok net bir basketbol atışı olduğunu söylüyorum sadece.
Ouais, je dis juste que c'est clairement un lancer de balle.
- Japonlar ani saldırıya başlıyor.
Les japonais vont lancer une attaque surprise.
Bir Yüksek Mahkeme kavgasına girmeden önce bu programı uygulamaya sokmama yetecek kadar.
Assez de temps pour lancer ce programme avant de devoir affronter la Cour suprême.
Oyunu çalıştıran virüs yazılımı inceledim.
J'ai examiné le logiciel malveillant étant utilisé pour lancer le jeu... Le TTPS, tout.
Onu yeni bir bale ile piyasaya sürmek istiyorum.
Je veux la lancer dans un nouveau ballet.
Ben onu geliştiririm.
Je peux la lancer. Elle peut nous lancer.
Onu yeni bir bale ile piyasaya sürmek istiyorum bir dans direktöründen oluşan bir tane komisyon.
Je veux la lancer dans un nouveau ballet, commander une œuvre d'un chorégraphe connu.
Onu yeni bir baleyle piyasaya süreceğim.
Je veux la lancer dans un ballet inédit.
Saldırıyı sürdürürsen başına er geç bir iş gelecek o kızın.
Une fille qui serait en danger si tu comptais lancer ton attaque.
Ruslar, ilk yapay Dünya uydusunu uzaya gönderdiler. Onunla fotoğraflar çekiyor konuşmaları kaydediyor, hatta nükleer bomba taşıyorlar.
Les Russes ont lancé le premier satellite prenant des photos, enregistrant des conversations et même de lancer une bombe nucléaire.
Her elde, bütün zarları hep birlikte atma.
Cesse de lancer les dés chaque fois!
Cam evlerde yaşayan insanlar taş atmamalı.
Ceux qui vivent dans une maison de verre ne devraient pas lancer de pierres.
Artık ben de mi bu işe girsem diye düşünmeye başladım.
Je me demande si je devrais pas me lancer là-dedans.
Hildur'ın Buzul Otel'i. Hükümetin izni olmadan devam edemez.
Hildur ne peut pas lancer son Hôtel Glacier sans l'aval du gouvernement.
Hükümet tarafından hazırlandı ve geliştirmeye devam etmemiz önerildi. Bu yüzden de hükümetin Çevresel Geliştirme Dairesi'ne göndermek zorundayım.
Il nous préconise de lancer le développement, je dois donc l'envoyer à l'Agence de l'environnement et du développement.
Pencereden falan atsan olmaz mıydı sanki?
Tu aurais pu le lancer par la fenêtre, non?
İyi atış.
Bon lancer.
- Eşya mı fırlatalım istiyorsun?
- Tu veux lancer des trucs?