Nişanlı Çeviri Fransızca
6,886 parallel translation
Bu nişanlım Emily.
C'est Emily... ma fiancée.
Nişanlımın yanında güvenilmez hissediyorum
Je suis peu sûr de moi auprès de mon propre fiancé,
Vivian benim nişanlım olur.
Vivian est ma fiancée.
Yani bana öteki adamdan bahsetmeye başladı eski nişanlısından. Nişanlanmış.
Elle a commencé à me parler de l'autre homme, vous savez, son ancien copain, il est fiancé.
Nişanlıydı ve biz bir şeyler yaşadık.
Elle était fiancée et on avait un truc.
Senin için büyük bir karar vermiş gibi duruyor nişanlısından ayrılmakla. Sonra da sen gitmişsin.
On dirait qu'elle a pris une grosse décision pour vous, elle a rompu avec son fiancé, et vous êtes parti.
- Güzeldir, nişanlım.
c'est bien, fiancé.
- Daha önceden nişanlı mıydın, dostum?
Tu étais déjà fiancé, camarade? À Kathryn.
- Ama eminim nişanlın beğenecektir.
Je suis sûr, ta fiancé aimera ça.
Nişanlısı birkaç hafta önce kayıp bildiriminde bulunmuş.
Fiancée, portée disparue il y a quelques semaines.
Şef, nişanlı burada.
Commissaire, le fiancé est là.
Nişanlımla ilgili sesli mesaj bırakıyorsunuz ve ben geri aradığımda ölü mü yaşıyor mu kimse bir şey söylemiyor.
Vous me laissez un message concernant ma fiancée, et quand je rappelle, personne ne me dit si elle est vivante ou morte.
Tüm Orta Merkez Indiana'nın bir numaralı bölge çim satıcısıyla nişanlıydım.
J'étais fiancée au meilleur vendeur de gazon de la région pour tout le centre de l'Indiana.
Artık ona mükemmel Güneyli nişanlını bulmak için son şansın diyebilirsin.
Maintenant, ce serait plutôt ta dernière chance de trouver ton parfait fiancé du sud.
Birçoğu da karaya çıkan nişanlılar.
La plupart débarque en étant fiancés.
Nişanlısıyla nerede tanıştığını sorarsın artık.
Demande-lui donc où elle a rencontré son fiancé.
Diyemezsin ama Yonkers'tan düğün pastalarını yapması birini arayan nişanlı bir çift der.
Non mais un couple fiancé venant de Yonkers cherche quelqu'un pour leur faire leur pièce-montée.
Yonkers'tan çiçeği burnunda nişanlı bir çift olduğunu ve evlilik sözleşmesi imzalamak istediklerini söyledim.
Je lui ai dit qu'on était un couple de Yonkers, voulant un contrat prénuptial.
Lütfen, nişanlım...
Harold? S'il vous plaît.
Nişanlınızı tanımıyordum ama ruhunun huzura kavuşması için dua edeceğim.
Je ne connaissais pas votre fiancé, mais je prie pour la paix de son âme.
Greer'ın nişanlısı.
Le fiancé de Greer.
Hiç tanımadığın bir adamla nişanlı olduğun için mi?
Parce que vous êtes fiancée à un autre homme que vous connaissez à peine?
- Neyin oluyor? - Nişanlım.
Quoi, c'est ta femme?
Nişanlım beni tanır mı dersin?
Tu crois qu'elle va me reconnaître?
Gözü yaşlı nişanlısı.
Sa fiancée en deuil.
- Nişanlısı öldüğünü sanıyor
Il a laissé sa fiancée penser qu'il était mort.
- Melody Hanson, Jones'un nişanlısı.
Melody Hanson, la fiancée.
Kit Jones'un nişanlısı, Leo S ile altı tane telefon görüşmesi yapmış.
La fiancée de Kit Jones vient juste de recevoir six bip d'un certain Leo S.
Her yıl onu bu benim yeni nişanlım dediğim yerde birlikte dans ederiz. Ona bu adam aradığım adam derim.
On fait cela tous les ans, quand j'emmène mon nouveau fiancé à dinner et lui dit que je suis sûre, que c'est le bon.
Nişanlına Burgess'i eve attığını söylemeyi unutmayacağım.
Oui, j'oublierai de dire quoi que ce soit à ta fiancée au sujet de toi et Burgess. Nous n'avons pas...
Adam nişanlı. Nişanlım.
Ma fiancée.
Çünkü nişanlımdan başka tutkuyla bağlı olduğum hiçbir şey yok.
Parce que je ne suis passionné que par... mon fiancé.
Burada, yanımda bulunan Ed Truman da nişanlısını kaybetti.
En attendant, Ed Truman ici... qui a perdu sa fiancée Marion Reilly...
Nişanlınızın büyük bir hayranıyım.
Je suis une grande fan de votre fiancé.
Andresen'in nişanlısı, Rueben Quintana polise, Leila'yla öğle yemeği için buluşacaklarını söylemiş.
Le fiancé d'Andresen, Reuben Quintana, a dit à la police qu'on ferait une pause en passant devant la caméra.
Nişanlınızla ilgili konuşmak istemiştim.
J'aimerais qu'on parle de votre photo ratée.
- Nişanlım mı?
- Ma photo?
Eğer birleşirsek, Claxon - Brant'daki hayvan deneylerine son verebileceğinizi,... bunun için de nişanlınızı ikna etmemi mi istiyorsunuz?
Vous voulez que je convainque votre fiancée que si vous fusionnez vous pouvez arrêter l'expérimentation animale chez Claxon-Brant?
Evet, Sweeney'in nişanlısı.
Oui, c'est la fiancée de Sweeney.
- Bu sefer, onun nişanlısı.
Cette fois, c'est sa fiancée.
Bakalım doğru anlamış mıyım, şu iki adam... -... nişanlılarını mı değişiyorlar?
Bien, laissez-moi être direct, ces 2 types, ils s'échangent leur fiancée, c'est ça?
Kardeşin nişanlısıyla yaptığı acıklı telefon görüşmeleri arasında pişirdi.
Ta sœur, entre deux appels larmoyants avec le fiancé.
nişanlımdan.
Elles viennent de mon fiancé.
hepimiz nişanlı olduğunu biliyoruz.
On sait tous que tu es fiancée.
Yeni nişanlı bir adama hediye olarak yarış atı almak aile geleneğimizdir.
C'est un tradition familiale d'acheter au futur marié un cheval de course.
Evet, Caroline'ın nişanlısıyla yattığımı arkadaşlarının önünde öğrenmesini... -... istemiyorum.
Je suis assez sûre de ne pas vouloir que Caroline apprenne devant toutes ses amies que j'ai couché avec son fiancé.
Caroline, benim güzel nişanlım Caroline.
Caroline, ma magnifique fiancée Caroline.
Eski nişanlım.
Mon ex-fiancée.
Nişanlım Gill'de.
Gill.
Ben nişanlıyım.
Je suis fiancé.
- Renata kim? - Nişanlım.
- Ma fiancée.