English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ O ] / Olmadığımı

Olmadığımı Çeviri Fransızca

22,419 parallel translation
iyi olup olmadığımı bilmek istemiştir sadece.
Je suis sure qu'il veut seulement savoir si je vais bien.
Sende herhangi biriyle yatıp bakire olmadığımı mı düşündün?
Vous pensez que parce que je ne suis pas vierge, je vais dormir avec quelqu'un?
Nedense burada güvende olmadığımı biliyordum.
Quelque part, je savais que je n'étais pas en sécurité ici.
Onun gibi, sadece melek olmadığımızı unutuyoruz da.
Comme lui, on oublie qu'on est que des anges.
Cochran'ı tutukladığımızda bir flash disk bulduk, bize varlığından bile haberdar olmadığımız bir Darknet sunucusuna erişim imkanı sağladı.
En arrêtant Cochran, on a trouvé une clé USB, nous donnant accès à une ombre spécifique du Darknet, dont on ignorait l'existence.
- Benim iyi olmadığımı mı düşünüyorsun?
- Tu penses que je suis brisé?
Ona babam olmadığımı söyle.
Dis-lui que je ne suis pas papa.
Önceki bölümlerde... Sana daha önce hayatımda hiç bu kadar mutlu olmadığımı söylesem benden ayrılır mısın?
Tu me quitterais si je te disais que je n'ai jamais été aussi heureux?
Genç bir adam olmadığımı ama giderimin olduğunu düşünüyorum.
Bien que je ne sois plus jeune, je suis un homme bon.
Müfettiş burnunu çekerek buraya gelirse, burada olmadığımı söyleyin.
Si l'inspecteur revient fouiner, dites-lui que je ne suis pas là.
Jack, düşmanlarımın masum olup olmadığımı düşünmeleri umurumda değil.
Je m'en fous si mes ennemis pensent que je suis innocente ou pas.
Federal veri tabanında iki suikastçımızın parmak izinin olmadığını görüyorum.
Les empreintes de nos assassins n'étaient pas dans la base de données.
Sosyalleşmede pek iyi olmadığım için çocukken insanların mimiklerini taklit ederdim.
Regarde. I-je l'habitude d'imiter les gens comme un enfant puisque je ne suis pas bon à des indices sociaux.
Elias'ın tek olmadığı teorisi peşindeydi. Görünen o ki hannah wyland ona yardım ediyormuş,
Toujours en train de raconter ses théories de complots comme quoi quelqu'un d'autre que Elias était responsable des attaques.
Baron ya da dük olmadığım için "Herhangi biri" miyim şimdi?
Maintenant je suis "n'importe qui" parce que je ne suis pas baron ou duc?
Daha kendini temize de çıkarmamışken ölen kadının cenazesine gittin. Bunun davana en ufak, bir gıdım, zerre kadar bile faydası olmadı.
Vous n'avez pas encore trouvé d'alibi pour vous, et vous pointer à l'enterrement de la victime n'a pas aidé votre cas d'un iota, pas le moins du monde.
Demek istediğin bu şeylerin gerçek olup olmadığı mı?
Tu lui fais confiance?
Sence vicdanı var mı ki? Benimki gibi olmadığı kesin.
Tu penses qu'elle en a une?
Bana bir şeyi olmadığını söylemişti.
Il m'a dit qu'il allait bien.
Yolculuktayken aramadığımın farkında olmadığım bir şey buldum.
Quand nous étions en voyage, j'ai... trouvé quelque chose que je ne cherchais même pas.
İşe yarayan bir şeyin olup olmadığını kimse bilmiyor ama en iyi şansımız bu.
Personnes ne sait ce qui peut marcher, mais c'est probablement notre meilleure chance.
Bir şüphelinin köpeği tarafından yaralandıktan sonra Magnus, polisliğin bana göre olmadığını anlamama yardım etti.
Après m'être fait mutiler par le chien d'un suspect... Magnus m'a aidé à réaliser que peut-être les forces de police n'était pas ma vocation.
Bekârlığa veda partisine ihtiyacım olmadığını söylemiştim.
Je t'ai dit que j'avais pas besoin d'un enterrement de vie de garçon.
Kaynaklarıma, Yöneticinin elinde bir bilgi olup olmadığını doğrulattım.
J'ai déjà demandé à mes sources de confirmer les infos du Directeur.
Buradan bir şey almadan gitmediğinizden emin olmam lazım. Ya da herhangi bir şeyin kayıp olmadığından.
Je dois m'assurer que rien dans ce van ne va manquer.
Bu dünyada benim de dahil olmadığım ne kaldı senin için?
Que te reste-t-il en ce monde en dehors de moi?
- Etkileyici olmadığında mı?
Alors que tu ne l'es pas?
Tanıştığımız gün, onunla bir ilgin olmadığını söylemiştin.
Le premier jour, tu as dit, que tu n'avais rien à voir avec ça.
Tilki olmadığım için üzgünüm.
Désolé si je ne suis pas un renard.
Sizin gibi aklı başında bir adamın, beni tutuklamak için yeterli kanıtının olmadığını bilmesi lazım.
Un homme de votre bon sens doit savoir qu'il n'y a aucune raison de m'arrêter.
Ya da benden bu yüzden mi nefret ettin babana yardım edecek gücüm olmadığı için mi?
Ou me hais-tu car je n'ai ni les moyens ni l'influence pour l'aider?
Ekibinle iletişim halinde olmadığını söylemiştin.
- Tu m'as dis que tu n'était pas en contacte avec ton équipe
Bana olmadığını söylemiştin.
Tu m'as dit qu'il n'y en avait plus.
Naz'a aşağı inip deforme para çetesiyle ilgili elinde bir şey olup olmadığına bakacağımı söyledim.
J'ai dit à Naz que j'allais passer, voir si vous aviez des pistes sur le gang des billets endommagés.
Finch'e acayip kızgınım ama ajan olmadığını biliyorum.
Maintenant, je suis énervée contre Finch, mais je sais que ce n'est pas un espion.
Girmeye çalışırken yakalandığın için artık o kadar iyi olmadığını mı düşünüyorsun?
Et tu penses qu'elle est moins bien, maintenant que tu as été attrapée - essayant d'y entrer?
Az önce bana Sands'in süper suçlular takımı topladığını söyledin ve kravatını düz olup olmadığını mı soruyorsun?
Vous dites que Sands assemble une équipe de super méchants et vous me demandez si votre nœud de cravate est droit?
Dava edilmekten son anda kurtulmuş biri olarak deneyimli olmadığım alandaki zor bir işlemi yapmaya niyetim yok.
Dit la personne qui a failli être poursuivie, Je ne vais pas me lancer dans une procédure difficile sans expérience.
Endişelenecek bir şey olmadığını söylemiştin.
Vous avez dit que je n'avais pas de quoi m'inquiéter.
Silahın çözüm olmadığına inanırım.
Je ne fais pas confiance aux flingues.
Sen şimdi bana yapabilecek başka hiçbir şeyimiz olmadığını mı söylüyorsun? !
Tu me dis honnêtement qu'on ne peut plus rien faire d'autre?
Buradan çıkış yolu olmadığını düşünmeye başlamıştım.
Je commence à croire qu'il n'y a pas de sortie.
Laurel Hitchin'den oranın güvenli olmadığına dair uyarıcı bir telefon aldım.
- Je ne sais pas. J'ai eu un appel de Laurel Hitchin m'avertissant que ce n'était pas sûr.
Bunun altında başka bir neden olmadığından emin olmak istedim.
Je voulais m'assurer qu'il n'y a pas de problèmes sous-jacent.
Tansiyonunun normal olup olmadığını anlamama yardım ediyor.
Aidez-moi à savoir si votre tension est bonne.
Kaybedecek zamanımızın olmadığı bu gibi durumlarda bize yardımcı olurdu.
Pour gagner du temps quand on a vraiment pas le temps d'en perdre.
'70lerin benim çağım olmadığını biliyorsun.
Les années 70, ce n'est pas mon époque. Et je vais t'arrêter là.
Başbakanımız raporu çöpe attı. Önceliğimiz olmadığını söyledi.
Le Premier ministre l'a jeté, sous prétexte que ce n'était pas une priorité.
- Görünüşe göre bir takım emlak anlaşmasına karışmış... -... ve pek de kitabına uygun olmadığını söylüyorlar.
Il serait impliqué dans une transaction immobilière et ils disent qu'il n'a pas été honnête.
İhbarı yapanın o olmadığını öğrenmeden önceydi o.
C'était avant que l'on sache que ce n'était pas lui qui m'avait balancé.
Eğer gerçekten hukuk bitirmiş birine bunun kanunen bağlayıcı olup olmadığını sormak istersen anlarım.
Je comprendrais si vous préférez demander à quelqu'un qui a réellement fait une école de droit si c'est juridiquement contraignant.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]