Olmadı mı Çeviri Fransızca
32,094 parallel translation
Ama mezun olmadım. Genç yaşta fitness'a başladım.
Je n'ai pas fini, j'ai intégré le monde du fitness très tôt.
Elbisenin yardımı olmadı!
La robe n'a pas joué en votre faveur.
Bizim parçası olmadığımız kendi özel dünyalarında yaşıyorlar. Hiçbir teknoloji o dünyaya girmemizi sağlayamaz.
Elles vivent dans leur propre monde, dont nous ne faisons pas partie, et dans lequel aucune technologie ne pourra nous faire entrer.
Son adımı atmadan önce, başka bir yolunun olup olmadığını sorayım.
Avant qu'on passe à la dernière étape, je leur demanderai de regarder un autre moyen d'entrer.
Ama yine de Bay Dargis'in kendisi bunun doğru olmadığını savunuyor.
Et pourtant M. Dargis vient d'admettre que c'est faux.
Birbirimize herhangi bir söz vermediğimizin farkındayım. Bağlılık yemini etmediğimizin veya düzenli bir ilişkimiz olmadığının.
Je n'ai pas l'impression qu'on se soit engagés... qu'on ait exprimé... des vœux, qu'on ait
Sahip olduğum bu anılar, gerçek olup olmadıklarını ya da, nasıl olup da hatırlamak istediğimi bile bilmiyorum.
Ces souvenirs que j'ai, je ne sais même pas s'ils sont réels ou... j'aimerais m'en souvenir.
Özür dilerim, burada kimsenin olmadığını sanmıştım.
Pardon, j'ai cru que c'était vide.
Sizin için onurlu olmadığımı düşünmüştüm.
Je pensais que vous ne me considériez pas comme honorable.
Annemin bir salağa 100.000 verecek kadar salak olup olmadığını mı soruyorsun?
- Donc tu demandes si ma mère est suffisamment stupide pour donner 100 000 $ à un idiot?
- İçkiye bile ihtiyacımız olmadı.
Et nous n'avons même pas bu.
Yasal olmadığından mı yoksa etik olmadığından mı?
Est-ce illégal ou immoral?
Sen annesin, ben hiç baba olmadım.
Tu es maman et pas moi. J'ai pas d'enfants.
Yapma. Sen hiç olmadığın biri gibi davranmadın mı?
Vous n'avez jamais fait comme si vous étiez quelqu'un d'autre?
Ben hiçbir zaman buraya ait olmadım.
Je n'ai jamais été à ma place, ici.
Ailemiz artık olmadığına göre ve Virginia'yla da artık bir arada olmadığımıza göre...
Et comme notre famille n'est plus ce qu'elle était... et... Virginia et moi... ne sommes plus...
- Yapacağımız seksin iyi olup olmadığını görmek için düğün gecemize kadar beklemek istemiyorum.
- Ça ne m'intéresse pas d'attendre la nuit de noces pour savoir si le sexe entre nous est bon.
Yani Art'la bir şeyleri düzeltmenin bir yolu olmadığını mı söylüyorsun?
Alors il n'y a rien à faire pour te réconcilier avec Art?
Senin hakkında araştırma yaptım ve senin zorlu bir işte sözünden dönecek biri olmadığını biliyorum o yüzden sana sormam, gerçekten sana yalvarmam gerek bunun için umut olur musun diye.
J'ai fait des recherches sur vous et je sais que vous n'êtes pas du genre à tourner le dos face à un défi, alors ce que je vous demande... je vous supplie... Donnez-moi l'espoir.
İktidarsızlığımın da aynı zamanda başlamasının bir tesadüf olmadığının farkındayım.
Je suppose que ce n'est pas un hasard si mon impuissance a commencé au même moment.
Sanırım ben sadece bilmemenin daha iyi olduğu zamanların olup olmadığını merak ediyordum.
Je me demandais s'il y avait des moments... où il valait mieux ne pas savoir.
Kimsenin bizi tanımadığı, bizi eş değiştirenler olarak tanıyan arkadaşlarımızın ve iş arkadaşlarımızın olmadığı bir yere gitme şansımız var.
On a la chance d'aller dans un endroit où personne ne nous connaît, où nous n'avons ni amis ni collègues qui nous voient comme échangistes.
Gözlenmekte tereddüt eden ilk hastalarının biz olmadığımıza garanti veririm, bunu kendimizde de görmüştük.
Nous ne sommes pas les premiers patients à se dérober à l'idée d'être observés, on le sait.
Sır saklamaya o kadar alıştık ki artık saklamak zorunda olmadığımızı mı unuttuk yoksa?
Est-on si habitués aux secrets qu'on a oublié qu'on n'a rien à cacher?
Geçmişte kuşkucu olduğumu biliyorum ve kesinlikle bir insana hayatını nasıl yaşayacağını söylemeye hakkım olmadığını da biliyorum ama...
Je sais que j'étais sceptique dans le passé, et je suis mal placé pour vous dire comment vivre votre vie, mais...
Yine de tek bir anından pişman olmadım.
Bien que je ne regrette rien.
Beni sevmediğini biliyorum doğurmak zorunda olmadığını da biliyorum ama lanet olsun sonunda sevebileceğim bir çocuk bulmuştum ama onu da aldın benden.
Je sais que tu ne m'aimes pas... que tu n'as pas ça en toi, mais bon sang, j'aurais pu l'aimer, cet enfant et tu me l'as enlevé.
Endişelendiği şey buysa, alkolik olmadığımı söyleyebilirsin.
Dis-lui que je ne suis pas alcoolique si c'est ce qui l'inquiète.
Arkadaşım olmadıklarını anladım.
Mais en fait ils n'étaient pas mes amis
Hem de içtenlikle ama ailen benden hoşlansın diye olmadığım biri gibi davranamam.
Sincèrement, d'accord? Mais je ne vais pas changer qui je suis juste pour que tes parents m'aiment.
Yaptığımız ameliyatlar sana yüzünü geri verecek ama bir an bile zaten güzel olmadığını düşünme.
Ces chirurgies vont vous rendre un visage, mais ne pensez pas un seul instant que vous n'êtes pas déjà magnifique.
Daha sıcak olmadığına şaşırdım.
C'est bizarre que ce soit pas plus chaud.
Profesyonel olmadığım için azar yedim.
Que ce n'était pas professionnel.
Baba, sana veda etme şansım olmadığı için çok üzgünüm.
Papa, je regrette de ne pas avoir pu te dire au revoir.
Suçlunun kimliğini taradım fakat motorlu taşıtlarda bir eşleşme olmadı.
J'ai cherché l'identité de notre suspect, mais pas de correspondance avec les permis.
Son adımı atmadan önce, başka bir yolunun olup olmadığını sorayım.
Avant la dernière étape, je leur demanderai de regarder un autre moyen d'entrer.
Tabii, Phil kardeşim gibiydi ve ona veda etme şansım olmadı.
Excepté le fait que Phil était comme mon frère et que j'ai jamais eu la chance de lui dire au revoir.
Doktorun dediğine göre daha kötüsü olmadığı için şanslıymışım.
Le docteur me trouve chanceux. Ç'aurait pu être pire.
21 yaşında olmadığımın farkındasın değil mi?
Tu réalises bien que je n'ai pas 21 ans?
Sadece diğer Dr. Shepherd olmadığımı kendime ispatlamam gerek.
Je vais découvrir que je ne suis pas juste l'autre Dr Shepherd.
Ayrıca yatak odası duvarımın arkasında sakladığım yarım milyon hakkında hiç bir fikrimin olmadığını fark ettim.
Mis à part le demi million que j'ai planqué derrière le mur de ma chambre, Je me suis aperçu que je n'en avais pas la moindre idée.
Burada bir şeyler olduğunu sandım çünkü tuhaf bir sesli mesaj bırakmış bunun ciddi olup olmadığını söyleyemem ama...
Je redoutais un problème, elle m'a laissé un message bizarre, je n'ai pas su si c'était sérieux ou pas, mais...
UGA'nın onları casus olmadığı için gözetlediğine, inanmamı mı bekliyorsun?
Vous voulez me faire croire que la NSA les surveille parce qu'ils ne sont pas espions?
Grip olmadım.
J'ai pas pris froid.
Ama Bay Spooner kısacası dahil olmadı ve ikinize de söyleyecek hiçbir şeyi yok.
mais M. Spooner n'y a pas participé et il n'a rien à dire à l'un d'entre vous.
Çünkü hikayesini dinledikten sonra aptal olmadığını anladım.
C'est parce qu'après, j'ai entendu son histoire Je savais que c'était pas un idiot après tout.
Sana Çin böreği getirmek için burada olmadığımı anladılar pislik herif.
Ils savent que je ne suis pas vraiment là pour vous ramenez des nems
Iriden 3'teki Mikkei araştırma merkezinin yıkımıyla hiçbir ilgin olmadığına emin misin?
Êtes-vous sûr que ça n'avait aucun lien avec la destruction du centre de recherche Mikkei sur Iriden 3?
Dinle, birbirimizi tanımadığımızı biliyorum ve hiç konuşma şansımız olmadı.
Écoute, je sais qu'on ne se connaît pas, on n'a pas vraiment eu l'occasion de parler.
Brian, sen hastasın. Bu tür bir ameliyatı atlatabileceğine ikna olmadım.
Je ne suis pas sûr que tu puisses supporter ce genre d'opération.
Ben hiç bir zaman o kızlardan olmadım.
Je n'ai jamais été comme une de ces filles.