Otobüsle Çeviri Fransızca
731 parallel translation
- Evet, otobüsle Gömböş'e geçeceğiz.
- Oui, et puis à Gömbös en autobus.
Evet, otobüsle yolculuk ediyormuş.
Oui. Elle a voyagé en bus.
Sycamore Virajına'a otobüsle gideceğim. Benimle oradaki sosisli sandviççide buluşmasını söyledim.
Je dois le rejoindre à Sycomore Corners à 11 h, au snack.
Otobüsle oldukça uzaklastiktan sonra...
Ce n'est qu'une fois dans le bus que...
Yarın şehir dışına kadar otobüsle gider, sonra yürürüz.
On sortira de la ville en bus.
- Otobüsle alakalı değil ama.
Ce n'est pas au sujet des autobus.
Otobüsle 42. Cadde ve Times Meydanï'na gittin. Silver Dollar'a yürüdün ve bir kahve ictin.
Vous avez pris un bus jusqu'à la 42e et Times Square, vous êtes rendu au Silver Dollar sur la 46e pour prendre un café,
Otobüsle gidebiliriz.
- Non, en bus.
- Kendileri dişçiyi görmeye otobüsle Tobermory'ye gidecek.
Le vieux va à Tobermory chez le dentiste.
Bu sabah biri daha gelmişti. - Aynı otobüsle geldiniz.
Un type est venu ce matin par le même bus que vous.
Otobüsle mi geldiniz? Durduğunu görmüştüm.
Vous êtes venu par le car?
Elbette hangi otobüsle gittiğimizi hatırlıyorum.
Je me souviens très bien de l'autobus qu'il faut prendre.
Bir ay önce buraya Oregon'dan otobüsle geldim.
Il y a un mois, je suis arrivée de l'Oregon en autobus.
Otobüsle gittim, yemek yemeğe bile vaktim olmadı.
Le bus a eu à peine le temps de klaxonner qu'on était déjà là.
Merkez okuluna tayin olursa otobüsle gidebilir.
Si elle est mutée à l'école principale, dans dix jours, elle pourra y aller en bus.
Grupla şarkı söylediğim ilk işimi hatırlıyorum. Sonra bütün ülkeyi otobüsle dolaşıp yaptığımız tek gecelik gösterileri. Benzin istasyonlarının tuvaletlerinde tırnaklarıma oje sürüşümü.
Je me rappelle mon premier contrat avec un orchestre, les tournées en car à travers le pays... je me faisais les ongles dans des toilettes de station,
Otobüsle gelenler elini kaldırsın.
- Qui prend l'autobus pour le pont de Saint-Cloud?
- Sahi mi? - Otobüsle.
Par l'autobus.
Otobüsle.
En bus.
Şimdi bu kırmızı otobüsle takip ediyor olacağım.
Je suivrai dans ce bus rouge.
- Kırmızı otobüsle aramız beş dakika olmalı.
- Le bus rouge est à 5 min.
Yarın, finallerden sonra, otobüsle döneriz.
Demain, après les finales, on prend le car du retour, à trois.
Brighton Ekspres'le Kings Otoyolu'na çıkın ve otobüsle Ocean park yoluna girin.
Prenez le Brighton Express et descendez à Kings Highway.
Cadde gidin ve D treniyle de Kings Otoyolu'na çıkın. Otobüsle de Okyanus park yoluna gidin.
Puis le train E jusqu'à la 4e rue, le D jusqu'à Kings Highway et le bus jusqu'à Ocean Parkway.
- Otobüsle Bonnie'yi görmeye gittim.
- Je suis allée voir Bonnie.
- Eve otobüsle mi gittin, metroyla mı?
- Comment êtes-vous rentré?
Oradan otobüsle, K-13'deki 54. gruba gideceksin.
Vous rallierez le 54e à K-13 en car.
Ama diğerleri otobüsle geliyordu... yürüyerek ya da uçakla.
D'autres arrivaient en bus, à pied et en avion.
Dawn'ın sonraki otobüsle gideceğini sanıyordum.
Dawn devait prendre un car plus tard.
Cadillac'ımı satmışım, otobüsle yanına gidiyorum.
Je vends la Cadillac, j'y vais en bus, vêtu d'un vieux costume.
İlk otobüsle gidiyorum.
Je prends le premier bus.
Konuşmayı reddediyor ve ilk otobüsle şehri terk edecek.
Elle ne parlera pas, et elle quitte la ville par le prochain bus.
15.15'te işi bitiyor. Onu eve Dave getirmezse eve otobüsle geliyor.
À 15 h 15, si David ne la ramène pas, elle prend le bus.
Hampton Court'a otobüsle gidebilirsiniz.
Vous avez un bus pour Hampton Court. Vous habitez bien la?
Tabii, otobüsle gelmiştin.
Tu es arrivée en bus.
Otobüsle gidiyorum?
- Nicole! - Je vais prendre le car.
- Otobüsle mi geldin?
- Tu es venu en bus?
Örgüte ait. Leipzig-Berlin arası çalışan resmi otobüsle aynı yolu kullanıyoruz.
Nous suivons la même route que le "Leipzig-Berlin".
Otobüsle geleceğim. Bir kaç blok ötede inip yürüyeceğim.
Je descends à quelques rues de chez toi.
Eve otobüsle gidiyorum.
Je viens en car.
Guivi tramvayla geldi, biz otobüsle. Gördüğün gibi...
Guivi nous a dit de prendre le trolley, mais on a pris le bus, alors, vous voyez...
Uçuş 2'deki yolculardan otobüsle gelenlerin listesini okur musun?
Lis-moi la liste des passagers sur le vol No 2 qui étaient dans le bus.
Eğer öyleyse, hemen otobüsle dönerim.
Parce que si c'est ça, je reprends le bus aussi sec.
Sabahki otobüsle gidiyorum.
Je prends le car demain.
Aslına bakarsan... güneyde hiçbiryere otobüsle gidemezsin.
Au fait... on ne pouvait aller nulle part dans Sud en autobus.
O köprünün üzerinde olduğum tek zaman otobüsle eve dönerken.
La seule fois que je passe sur ce pont, c'est quand je prends le bus après être revenu de faire les courses.
Miami sahillerinde polisin peşine düştüğünü anladığında da... hop, bir otobüsle Teksas'a tüyüyordu.
Quand la police fut à sa porte à Miami Beach il dut filer au Texas!
Tek bildiğimiz, otelinden ayrılıp otobüsle havaalanına gitmiş.
On sait juste qu'il a quitté son hôtel - et a pris le car pour l'aéroport.
- Oraya otobüsle gidebilirdin.
- Tu peux y aller en bus.
- Otobüsle mi gideceksiniz?
- Non.
- Hayır, genelde otobüsle gelip giderim.
- Non, je prends le bus.